Hamd görüleni ve görülmeyeni emsalsiz bir şekilde yaratan bizleri doğru yola ileten rahman rahim din günün sahibi olan Allah azze ve celleye mahsustur. Salat ve selam alemlere rahmet olarak gönderilen örneğimiz ve önderimiz yaşayan Kuran kendisine tabi olunmadıkça kurtuluşun mümkün olmayacağı Hz. Muhammed’e aline ashabına ve onu takip eden tüm müminlerin üzerine olsun…
İncir ve zeytine, Sina dağına. Ve güven veren bu şehre (Mekke’ye) and olsun ki, Biz İnsanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar için devamlı bir mükafat vardır. (Ey insan!) Böyle iken hangi şey sana hesap ve cezayı yalanlatıyor? Allah hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir? (Tin Suresi 1-8 ayetleri)
Yüce Allah(C.C.)’ın insanoğlunu yaratırken daha başta onu en güzel biçimde yaratmaya önem vermesinin sırrı bu ayetlerden ortaya çıkmaktadır. Hiç kuşkusuz yüce Allah her şeyi güzel yaratmıştır. Burada ve Kur’an’ın başka yerlerinde en güzel yapıda, en güzel biçimde ve en güzel şekilde yaratılmanın insana özgü kılınması bu yaratığa daha fazla önem verildiğini göstermek içindir.
Bu yaratığın zayıf olmasına, fıtratın gösterdiği doğru yoldan sapmasına ve bozgunculuk çıkarmasına rağmen yüce Allah(Celle Celaluhu)’ın yine de onun durumuna önem vermesi, bu yaratığın Allah(Celle Celaluhu) katında ayrı bir yeri ve bu varlık aleminin düzeninde ayrı bir ağırlığı olduğuna işaret eder. Yüce Allah(Celle Celaluhu)’ın insana verdiği bu ayrı önem onun yaratılmasında, kendisini böylesine üstün bir biçimde ister son derece karmaşık ve hassas vücut yapısı bakımından olsun isterse eşsiz aklı yapısı bakımından olsun isterse akıllara durgunluk veren ruhsal yapısı bakımından olsun, insanı kurup düzenlemesinde ortaya çıkmaktadır.
Burada insanın ruhsal özelliklerine ağırlık verilmektedir. İnsan fıtratın doğru yolundan ayrılınca ve fıtrata paralel olan iman yolundan sapınca aşağıların aşağısına baş aşağı düşen, bu “ruhsal özellikleridir”. Çünkü gayet açıkça bellidir ki insanın bedensel yapısı aşağıların aşağısına düşmez.
İnsan yapısındaki üstünlük işte bu ruhsal özelliklerden ortaya çıkmaktadır. İnsan meleklerin ulaştıkları yerlerin çok daha yükseğine erişebilecek yetenekte yaratılmıştır. Nitekim Miraç olayı bunun delilidir. Orada Cebrail bir noktaya gelince durmuş, (bir insan olan Abdullah oğlu Muhammed) daha yüce makama yükselmiştir. Öte yandan insan oğlu doğru yoldan çıkınca hiçbir yaratığın inemeyeceği çukurlara yuvarlanmaya da yatkındır. “Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.” Çünkü bu durumda hayvanlar insandan daha üstündürler ve izledikleri yol daha doğrudur. Çünkü hayvanlar fıtratlarının doğrultusunda hareket ederler, Rablerini “tesbih etme” içgüdüsünden ayrılmamışlardır, yeryüzünde görevlerini doğru yol üzere yaparlar. Oysa en güzel bir biçimde yaratılan insanoğludur. Ama Rabbini inkâr etmektedir, heveslerine uyarak hayvanların bil düşemeyeceği alçaklığa düşmektedir, yuvarlanmaktadır. “Biz insanı en güzel şekilde yarattık”. Biz insan oğlunu fıtrat ve yetenek açısından en güzel bir biçimde yarattık… Sonra, insan oğlu bu fıtratı ile, yüce Allah’ın kendisine gösterdiği, açıkladığı ve iki yoldan birisini seçsin diye özgür bıraktığı çizgiden sapınca bizde “onu aşağıların en aşağısı kıldık”.
“Yalnız inanan iyi işler yapanlar hariç “.
Çünkü fıtratın doğrultusunda kalanlar, fıtratı imanla ve iyi işler yapmakla zirveye çıkarıp mükemmel hale getirenler ve bu fıtratla kendisi için planlanan zirveye yükselenler ve sonunda mükemmellik yurdunda mükemmel bir hayata bu fıtrata ulaşanlar işte onlardır. “Onlar için kesintisiz bir mükafat vardır”. Sürekli ve arkası hiç kesilmeyen mükafat fıtratları ile doğru ile doğru yoldan ayrılıp aşağıların en aşağısına düşüpte onunla dibe yuvarlananlar ve sonunda da en dipte duranlar orada cehennemdedirler. Orada insanlıklarını ayaklar altına almıştır. Kendileri ise cehennemin dibinde çırpınıp durmaktadırlar.
Bu ve O başlangıç noktanın doğal iki sonucudurlar… Ya sağlam fıtrat yolunu tutmak ve bu fıtratı iman ile iki olgunluğa erdirmek ve iyi amel ile yüceltmek ki bu yol sonunda nimet yurdu ölümsüz hayatın zirvesine ulaştırır. Ya da sağlam ve doğru fıtrattan sapmak, baş aşağı düşmek ve ilahi soluktan ayrılmaktır… Ki bu yolda sonunda cehennemin dibine ulaşır.
Böylece insan hayatında imanın değeri ortaya çıkmaktadır. İman öyle bir zirve ki, doğru ve sağlam fıtrat orada olgunluğunun son noktasına ulaşmaktadır. İman, fıtratla yaratıcısı arasında uzatılmış bir iptir. İman, sonsuzluğa ermişlerin ve şerefli insanların hayatlarına yükselen yokuşta fıtrata adımlarını atacağı yerleri gösteren bir ışıktır. Bu ip koptuğunda, bu ışık söndüğünde kesin sonuç aşağıların aşağısına inen bayırda yüz üstü yuvarlanmak ve insan denen varlıkta çamur özelliği harekete geçtiği zaman ahirette cehenneme atılarak tüm insanlığın çiğnenmesi sonucudur. İnsan birde ne görsün taşlarla birlikte yakıtı oluvermiştir. Bu ayetlerin sonunda sana hesaba çekilmeyi ve cezayı yalan saydıran nedir? İnsan hayatında imanın değerini kavradıktan sonra, inanmayanların ve bu nur ile doğru yolu bulamayanların ve yüce Allah(Celle Celaluhu)’ın kopmaz ipine sarılmayanların acı akıbetleridir. “Allah hükmedenlerin en güzel hükmedeni değil midir?” Allah adil davrananların en adili değil midir? İnananlara ve inanmayanlara verdiği hükümde yüce Allah(Celle Celaluhu)’ın hikmeti son derecesine ulaşmış değimidir? Allah(Celle Celaluhu)’ın hükmünde adalet apaçıktır. Ebu Hüreyre’den nakledilen merfu bir hadiste şunlar yer almaktadır: “Biriniz Tin suresini okuduğu zaman sonundaki (Allah hükmedenlerin en güzel hükmedeni değil midir?) ayetine gelince “Evet bende buna şahitlerdenim” desin.”
VELHAMDÜLİLLAHİRABBİLALEMİN…