KELİMELER VE KAVRAMLAR (65) İSRAF
İSRAF
İsraf kavramı Arapçada S-R-F kökünden türemiş olup temelde, herhangi bir işte aşırı olmak, haddi ve doğru ölçüyü aşmak yâda ihlal etmek anlamlarına gelir. Burada, israf kavramının altına şu çizgiyi koymak gerekmektedir:
İsraf kavramı kesin olarak başkalarının haklarını tecavüz, saldırganlık ve husumet gibi anlamları hamil olmadığından başkalarının hakları mevzubahis olmaksızın ,aşırı sarfiyatta bulunmak, savurganlık yapmak, itidal sahibi olmamak, ihtiyaçtan fazla tüketmek ve gereksizi yere harcama yapmak anlamlarını ifade eder.[1]
Kur’an’da israf şu manada da kullanılmıştır:
Haddi(Sınırı) ve ölçüyü aşmaktır. Bu aynı zamanda inkarcıların bir sıfatıdır. Çünkü onlar Allah’tan gelen helal ve haram ölçülerini tanımazlar. O ölçüleri işlerine geldiği gibi değiştirmeye kalkışırlar. Onlar insan olarak kulluk yapmaları gerekirken Allah’ın ölçülerini çiğneyip geçerler. İnsanla Rab arasında olması gereken dengeyi korumazlar. Davranışlarında normal sınırı gözetmezler ve konulan ölçünün ötesine geçerler ve aşırıya giderler.
“(Salih onlara dediki): O halde Allah’tan korkun da bana itaat edin. Müsriflerin emrine itaat etmeyin.” (Şuara 150 151)
Görüldüğü gibi Kur’an Salih peygamberi dinlemeyen ve inanmaya devam eden inkarcılara müsrifler (İsraf edenler) demektedir. Kendilerini uyarmak üzere gelen elçilere bir şehir halkının tavrıda ibret verici bir israf örneğidir. Allah’ın elçileri o şehir halkını doğru yola çağırdıkları zaman; Onlar elçilerin davetine uyacakları yerde onları uğursuzlukla suçladılar. Bunun üzerine elçiler şöyle dediler: … Uğursuzluluğunu sizin kendinizdedir. Size öğüt verildiği için mi (Uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır siz müsrif (aşırı giden) bir kavimsiniz.” (Yasin/19)[2]
Kuran ve sünnete israf:
“Onlar ki; infak ettikleri zaman, ne israf ederler, ne de cimrilik. İkisi arasında orta bir yol
tutarlar.”( Furkan 67)
“Ey âdemoğulları; her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yeyin için ama israf etmeyin. Çünkü O; israf edenleri sevmez.”( Araf 31)
“Yakınlara hakkını ver. Miskine, yolcuya da. Ama saçıp savurma.”
“Muhakkak ki saçıp savuranlar, şeytanlarla kardeş olmuşlardır. Şeytan ise Rabbına pek nankördür.”
“Rabbından beklediğin bir rahmeti elde etmek için onlardan yüz çevirmek zorunda kalırsan; o zaman onlara tatlı bir söz söyle.”
“Ve elini boynuna bağlı kılma(cimri olma), onu büsbütün de açıp durma(İsraf etme). Yoksa kaybedenlerden ve kınananlardan olursun.” (İsra 26 27 28 29)
Peygamberimiz buyuruyorki: Yiyiniz içiniz sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah cc nimetinin eserini(Görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister.[3]
Kur’an-ı Kerim’de ve Hadis-i Şeriflerde kullanılan şekliyle israf, bir insanın herhangi bir davranışında haddi aşması ve aşırı gitmesidir. Yüce Allah buyurur : “De ki: Ey kendi nefislerine karşı aşırı davranan(israf yapan) kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah; günahları bağışlar. Çünkü O; Gafur’dur, Rahim’dir.”(Zümer/53) İnsanın nefsi konusunda israfa gitmesi günaha dalarak kendine karşı suç işlemesi ve saygısızlık etmesidir. Kısaca kendine yazık etmesidir. Şu halde insanın bedeni ve organlarıyla günahlara ve yasaklanmış hususlara kendisini dolu dizgin salıvermesi nefse karşı israftır. İnsan bedenine ve organlarına sahip olmak, bunları korumak ve yaradılış amaçları doğrultusunda kullanmak zorundadır. Beden ve organlar günaha girdi mi israf alanına girmiş olur. Aklın israfı, fesati fitne, hile, kurnazlık… v.s. gibi şeyleri düşünmektir. Dilin israfı yalan söylemek, gıybet etmek, dedikodu yapmaktır. Kulağın israfı söylenmesi günah olan şeyleri dinlemektir. Gözün israfı haram şeylere bakmak, onun bunun malında ve mevkiinde gözü olmaktır. Elin israfı günahta kullanmaktır. Zamanın israfı vakti boş yere geçirmektir. İşgücü, emek, enerji ve yakıt israfı da böyledir. Bu ve benzeri hususlar insanın kendisine karşı işlediği kabahatler ve suçlardır. Bunların cezasını hem dünyada hemde ahirette çekecektir. Onun içinde kendine yazık etmiştir. Eğer kendisine verilen imkanları fırsatları nimetleri ve yetenekleri yerli yerine kullanmış olsaydı dünya ve ahirette bahtiyar olacaktı. Bu imkan, ellerinden kaçıranlar kendilerine yazık etmişler ve kendilerini ateşe atmışlardır. Hakk Teala : “Müsrifler, onlar ateşin halkıdırlar.” (Mümin/43) derken bunu hatırlatmıştır.[4]
[1] Mekarim-i Ahlak C 2 Sh 429 Futuvvet yay. Kasım 2008 İst.
[2] H.Ece – İslam’ın Temel Kavramları sh.302
[3] Buhari, İbni mace
[4] Mustafa Çelik – Mekarim-i Ahlak/İsraf c,2