sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR (71) KALP-GÖNÜL

KELİMELER VE KAVRAMLAR (71) KALP-GÖNÜL
A+
A-

KALP – GÖNÜL

Gönül, yürek, öz her şeyin ortası, özü. Göğsün sol tarafında, konik şekilde kan dolaşımın temin eden organ. İnsan ruhunun sevgi ve nefret gibi duyularının merkezi olan yere de kalb denilmiştir. Bu ruhi duyuya kalb denilmesi, teşbih iledir. Bedendeki kalbin beden için önemi ne ise ruhun kalbinin de insan için önemi o derecede önemlidir.

“İnsan vücûdunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücud düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücud ifsâd olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalbtir.[1]

Muhakkakki insanlarda olduğu gibi hayvanlardada bu organ vardır. Fakat onlarda olan kalbin durumu göğsün iç tarafında bulunan et parçasından başka bir şey değildir.Çünkü kalbin günlük hayatta adına gönül denir.Gönüllü insan olur ama gönüllü hayvan olmaz. Batılı bilim insanlarından Pascal demiştirki: “Kalp geometrik anlamaya karşı sonsuzu yakalayan anlayışın kısa adıdır.”

İnsanlar gözleri veya duyularıyla şeklini gördükleri, duydukları şeyleri anlarlar ama kalp, geometrik şekillerin ötesindeki sonsuz duyguları anlayan bir yeteneğin merkezidir. Bütün sezgi ve duyuların ana merkezi olduğunu söyledik. İmanın ve küfrü n, kabul etmenin ve reddetmenin, sevgi ve nefretin, idrak etmenin, anlamanın yeri, itaat ve isyan duygularının mekanı orasıdır.İnsan, inanç esaslarını diliyle sayar tekrar eder, anlar ama kalbi ile doğru olduğuna karar verir(tasdik eder)[2]

Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur. Kalpler dört sınıftır:

1.Tertemiz bir kalptir ki onun içinde alev alev yanan bir lâmba vardır. Bu kalp mü’minin kalbidir.

2.Simsiyah bir kalptir ki baş aşağıdır. Bu kalp kâfirin kalbidir.

3.Kılıflı ve kılıfının ağzı bağlı bir kalptir. Bu kalp münâfığın kalbidir.

4.Açık bir kalptir ki orada hem iman, hem de nifak bulunur. O kalpteki imanın misâli, baklanın misâline benzer. O baklaya tatlı su yardım eder. Oradaki nifakın misâli ise, çıbanın misâline benzer. O çıbanın gelişmesine irin ve sarısu yardım eder. Bu bakımdan bu iki maddeden hangisi galipse, o kalp için bu galip madde ile hükmedilir.[3]

Marazlı kalp münafıkların kalbi :Bakara 10, Katı kalpler:Hadid 16, paslanmış ve körelmiş kalpler: Bakara 7/ Nisa 155 gibi ayetlerde Allah cc kalplerin durumlarını haber vermekte  ve müminleri uyarmaktadır. Kalp bozukluğunun enönemli belirtisi, dil ile kalbin farklı oluşudur. Buda münafıklıktır. Bazıları dilleriyle Müslüman olduklarını iddaa ederler, ancak onlar şeytanları ile baş başa kalınca Allah cc ve Müslümanlara gizli düşmanlık ederler. Bunların kalbi baştan ayağa kadar fesatla doludur.(Bakara 206)

Kalbin misali koskaca bir sahraya atılan bir tüy misaline benzer. Rüzgârlar onu istedikleri gibi evirip çevirirler. Üstünü altına, altını üstüne getirirler.[4]

İyi bilin ki kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur. (Ra’d/28)

Dolayısıyla kalp değişkendir. Her an ve zaman diliminde şeytanın nefsin istek ve arzuların sayısını Allah bilir kalbe taarruzda bulunmakta onu ifsad edecek bozacak saflığını giderecek türlü türlü oyunlarla karşılaşmaktadır insan. Allah cc yardım ettikleri, hakkı anlayıp yaşamalarını ihsan ettikleri dışındakiler bu mücadelede başarıya ulaşamayacaktır. Allah svt ayeti Kerimede mutmain kalpten, nasıl mutmain olacağından haber veriyor.

Allah’ı anmakla mü’min kalplerde gerçekleşen bu huzur, gerçek ve köklü bir duygudur. İmanın tadına varan ve Allah’a bağlanan gönüller bilir bu duyguyu. Bu duyguyu bilirler ama bunu, bu duygudan habersiz olanlara sözcükler aracılığıyla aktaramazlar. Çünkü bu duyguyu sözcüklerle ifade etmek mümkün değildir. Bu, kalbi bürüyen, onu dinlendiren, neşelendiren, yumuşatan, rahatlatan, kendini güvencede hissetmesini sağlayan ve esenlik bahşeden bir duygudur. Kalp, varlık aleminde tek başına, yapayalnız olmadığını anlar. Çünkü çevresindeki her şey himayesinde bulunduğu yüce Allah’ın eseridir…[5]

İşte bu hal mü’min başı boş lakayıt eğlenceye dalmış bir kimse olarak ömrünü tüketemez kainat ve evrenin sahifelerinde, güneşin çevremizde benzerine başka şahid olamadığımız mükemmel hizmet ve itaatı hayvanlar alemindeki şaşmayan karışmayan karışılamayan  o düzen evet mü’minin aklını gönlünü dolduracak bunca olay vakıa ve duruma duyarsız kalması etrafını keşfetmemesi düşünülemez.

“Kendilerini uyarıp korkutsan da, uyarmayıp korkutmasan da onlar için birdir; onlar iman etmezler.
Sen ancak, zikre (Kur’an’a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah’)a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarıp korkutursun. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele!”(Yasin 10-11)

“Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır.”(Bakara/7)

Yüce Allah’ın onların kalpleri ile kulaklarını mühürlemesi ve gözlerine perde çekmesi, uyarıyı umursamamalarına, uyarılmanın ya da uyarılmamanın kendileri için aynı şey haline gelmesine uygun düşen bir ceza türüdür. Sebebine gelince burada sabit ve kesin bir eylemin, yani kalpleri ve kulakları mühürleme ile gözlere perde çekme eyleminin gerisinde beliren katı, karanlık ve donmuş bir tablo ile karşılaşıyoruz.

“Onları büyük bir azap beklemektedir.”

Bu kötü akibet; onların uyarıya kulak tıkamaları, uyarılma ile uyarılmama arasında hiçbir fark bırakmayan, inatçı-katı tutumlarının doğal bir sonucudur. Her şeyi eksiksiz bilen Allah da (kalplerindeki bu hastalığı) biliyordu zaten.[6]

 

Ku’an’da Kalp, Kulak ve Gözün Konumu

“Allah sizi, hiçbir şey bilmez halde, analarınızın karınlarından çıkardı, size kendisine şükredesiniz diye işitme duyusu, gözler ve kalpler verdi.”(Nahl/78)

“Andolsun ki, birçok cini ve insanı cehennemlik olarak yarattık. Onların kalpleri var. Fakat anlamazlar, gözleri var, fakat görmezler, kulakları var, fakat işitmezler. Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan da sapıktırlar. Onlar gaflet içindedirler.”(Araf/179)

“Onların durumu karanlıkta ateş yakan kimseler gibidir. Ateş etraflarını aydınlattığı zaman Allah onların aydınlıklarını gidererek kendilerini hiçbir şey göremeyecekleri koyu bir karanlıkta bırakır. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Bu yüzden geri dönemezler.”(Bakara/17-18)

“Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen, gerçeği kavramayan sağır ve dilsizlerdir.” (Enfal/22)

Müfessirler bu ifadeye, “Allah size, Allah’ın va’z u nasihatlarını duyasımr diye kulak; delillerini göresiniz diye göz; Allah’ın alâmetini akledesiniz, düşünesiniz diye gönül verdi” manasını vermiştir…

Gönül, hakiki bilgiler ve yakınî ilimler için yaratılmıştır. Halbuki insanların pekçoğu böyle değillerdir. Tam aksine onlar, birtakım behimî fiiller ve vahşî hayvanlara mahsus sıfatlarla haşir neşirdirler. Binâenaleyh, böylece, sanki onların gönülleri gönül olmamış olur.[7]

[1] Buhârî, İmân, 39; Müslim, Musâkât, 107; İbn Mâce, Fiten, 14

[2] H. Ece islamın temel kavramları

[3] İmam Ahmed, Taberânî

[4] Taberânî, Beyhakî

[5] Fî Zılâl-il Kur’an(Rad 28)

[6] Fî Zılâli’l Kur’an (Bakara/7)

[7] Tefsir-i Kebir – (Nahl/78)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.