sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SAFFAT SURESİ 133 VE 148. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SAFFAT SURESİ 133 VE 148. AYETLER
19.07.2023
324
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

133- Lût da gönderilen peygamberlerdendi. ·

134- Onu ve ailesini kurtardık. ·

135- Yalnız azaba uğrayanlar arasında kalan ihtiyar bir kadın hariç. ·

136- Sonra diğerlerini yok etmiştik. ·

137 Ey insanlar! Sabahleyin onların yanından geçip gidiyorsunuz. ·

138- Ve geceleyin. Düşünmüyor musunuz?

Bu kısa kesit, Nuh’un hikâyesine dair kısa kesite benzemektedir. Bu kısa kesit, Lût’un peygamberliğine işaret etmektedir. Lût’un hanımı dışında yakınları ile birlikte kurtulmasını, sapık olan yalanlayıcıların yok olmalarını ifade etmektedir. Ve bu kısa kesit, Lût kavminin yaşadığı yerlerden sabah akşam geçip de uyumakta olan kalbi uyanmayan, o ıssız diyarın sesine kulak vermeyen ve onların hazin akıbeti bizlerin de başına gelir” diye korkmayan Araplar’ın kalbine bir dokunuş ile son bulmaktadır.

HZ. YUNUS

139- Yunus da gönderilen peygamberlerdendi. ·

140- Dolu bir gemiye kaçmıştı. ·

141- Gemide olanlar arasında kura çekilmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebepten denize atılmıştı. ·

142- Yunus kendini kınarken, balık onu yutmuştu. ·

143- Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı. ·

144- İnsanlar yeniden dirileceği güne kadar balığın karnında kalırdı. ·

145- Biz de onu halsiz bir durumda ağaçsız çıplak bir yere attık. ·

146- Üzerine gölge yapması için geniş yapraklı bitki yetiştirdik. ·

147- Ve onu yüzbin insan ya da daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. ·

148- İnandılar, biz de onları belli bir süreye kadar geçindirdik.

Kur’an’da Yunus’un kavminin nerede yaşadığı belirtilmiyor. Fakat anlaşılan; deniz kıyısına yakın bir yerde yaşamaktaydı. Rivayete göre; kavminin yalanlamasından üzülmüş ve canı sıkılmıştı. Onları yakında gelecek olan bir ceza ile korkutmuş ve hiddet içinde kaçarak aralarından ayrılmıştı. Kızgınlığı Yunus’u deniz kenarına götürmüş, orada dolu bir gemiye binmişti. Denize açıldıklarında, dalga ve rüzgârlar, gemiye hücum etmiş ve gemi batma tehlikesi göstermişti. Bunun anlamı, onlara göre, yolcular arasında, işlemiş olduğu günahtan dolayı Allah’ın gazabına uğramış birinin varolması anlamına geliyordu. Geminin batmaktan kurtulması için, o günahkârın denize atılması gerekirdi. Gemiden atılacak kişiyi belirlemek için kura çekerler. Kura Yunus’a çıkar. Yunus onların arasında iyi birisi olarak tanınıyordu. Fakat kura ona çıkmıştı. Bunun için gemidekiler onu denize atarlar. Veyahut Yunus kendisini denize atar. Ve hemen bir balık kendisini yutar. Yunus kınanmayı haketmişti. Çünkü O, Allah’ın kendisine vermiş olduğu görevden çekilmişti. Allah kendisine izin vermeden, öfkeli olarak kavmini bırakmış, aralarından ayrılmıştı. Balığın karnında sıkışınca, Allah’ı tesbih eder, O’ndan bağışlanmasını diler ve kendisinin “zalimlerden olduğu”nu hatırlar. Ve “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Ben haksızlık edenlerden oldum” (Enbiya Suresi, 87) der. Cenab-ı Hak onun duasını işitir ve kabul eder. Bunun üzerine balık onu ağzından çıkarır. “Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı. İnsanlar yeniden dirileceği güne kadar balığın karnında kalırdı.” Yunus, balığın karnından hasta ve çıplak olarak denizin sahiline çıkar. “Üzerine gölge yapması için geniş yapraklı bitki yetiştirdik.” Bu bitki kabaktır. Bu kabak geniş yaprakları ile Yunus’u gölgeliyor ve O’na yaklaşan sineklere engel oluyordu. Söylendiğine göre sinekler bu bitkiye yaklaşmazmış. Bu olay, yüce Allah’ın tedbir ve lütfunun eseri idi. Yunus sağlığına kavuşunca, yüce Allah, O’nu öfke ile terk ettiği kavmine tekrar gönderir. Onlar, Yunus’un korkutmuş olduğu o cezadan onun arkasından korkmuşlar, iman etmişler, bağış dilemişler. Allah’dan af dilemişlerdi. Yüce Allah da onları işitmiş ve onlara yalanlayanlara vermiş olduğu cezayı vermemişti. “İnandılar, biz de onları belli bir süreye kadar geçindirdik.” Ona inananlar yüzbinden çoklardı az değillerdi. Top yekün iman etmişlerdi.

Daha önce geçen hikâyeler iman etmeyenlerin akıbetini açıklarken bu kısa kesit, burada iman edenlerin akıbetini açıklamaktadır. Böylece Hz. Muhammed’in kavmi iki akıbetten hangisini diliyorlarsa onu tercih etsinler diye…

Böylece surenin ikinci bölümü de, Nuh’dan bu yana tarih boyu gerek mü’min ve gerek mü’min olmayan korkutulanlara geniş bir gezintiden sonra son bulur.

Bu surenin ikinci kesiminde yer alan hikâyeler ve bunların kapsamış olduğu “Allah ile kulları arasındaki bağ”ın gerçek yüzü ve bu gerçeğe göre Allah’dan başkasına tapanları veya yarattıklarından bazılarını kendisine şirk koşanları cezalandırması… İşte bunların ışığı altında, bu surede yer alan birinci dersin de içermiş olduğu aynı gerçeğin ışığı altında… Surenin bu son bölümünde, Resulullah’dan, uydurdukları meleklerin Allah’ın kızı olduğu safsatasını, Allah ile cinler arasında akrabalık olduğu düzmecesini tartışması istenmektedir. Ve kendilerine, peygamberlik gelmezden önce ve “eğer bir peygamber gelirse, hidayete ermeye hazır oldukları” şeklindeki sözleri ile karşılarına geçmesini ve kendilerine bir peygamber gelince niçin inkâr ettiklerini sormasını istemektedir. Ve sure, Allah’ın elçilerine “Asıl galip geleceklerin” kendileri olduğunu ve Allah’ın onların niteledikleri sıfatlardan yüce o1duğunu ifade ile ve alemlerin Rabb’i olan Allah’a hamd ile son bulmaktadır.

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.