BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
CAHİLİYE VE ZULÜM – 2
Hamd, övgü, sena, yücelik, Bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlara sahip, kendisinden başka Rab ve İlah olmayan Âlemlerin Rabbi Allah c.c’a mahsustur. Salat ve selam örneğimiz ve önderimiz yaşayan kur’an, kendisine tabi olunmadığı müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı Hz. Muhammed (sav) ‘e Aline, Ashabına ve tüm Müminlerin üzerine olsun inşallah.
Zulmün daha net anlaşılması adına yazmış olduğum yazımın bu bölümünde zulmün ikinci kısmını teşkil eden insanlar arasında ki zulümden bahsetmeye çalışacağım inşallah.
Bu da, insanların kendi hemcinslerine karşı işledikleri suçlar, günahlar ve haksızlıklardır. Bilindiği gibi zulüm kavramı, Kur’ân’da çok geniş bir kullanım alanına sahiptir. İnsanla insan arasındaki zulüm de, bu geniş alanda büyük bir yere sahip bulunmaktadır. Zaten zulüm denince ilk olarak akla insanların birbirlerine karşı olan hareketlerindeki yanlış, kötü ve zararlı davranışları zulüm olarak tanıtılmış, bunların işlenmemesi istenmiş ve işleyenler tenkid edilmiştir. Bu çirkin hareketlerden bazılarını ve onların olumsuzluğunu bildiren âyet meallerinden bir kısmı şöyledir:
Adam öldürmek: “Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurban kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden); “Ând olsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de, Âllah ancak sakınanlardan kabul eder. Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile), ben sana öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Ben istiyorum ki sen, hem benim günahımı, hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın. Zalimlerin cezası işte budur” dedi (el-Mâide, 5/27, 28, 29).
Hırsızlılık yapmak: “Onun (hırsızlık yapmanın) cezası, kayıp eşya, yükünde bulunan kimseye verilir. İşte ona el koymak, onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız, dediler” (Yûsuf, 12/75).
Erkeklerin erkeklerle temasta bulunması (homoseksüellik) ve yol kesip kötülükte bulunmak: Lût’u da (gönderdik), kavmine dedi ki: “Siz, sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşa gidiyorsunuz. Siz (kadınları bırakıp) erkeklere gidiyorsunuz, yol kesiyorsunuz ve toplantılarınızda edepsizce şeyler yapıyorsunuz ha?” Kavminin cevabı, sadece; “Eğer doğrulardan isen, haydi Allah’ın azabını getir!.. ” demeleri oldu. (Lût): “Rabb’im, şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi” (el-Ankebût, 29, 30).
Zina yapmak: “Yûsuf’un, evinde kaldığı kadın, onun nefsinden murad almak istedi ve kapıları kilitleyip Haydi gelsene. !” dedi. (Yusuf); Allah’a sığınırım. Efendim bana güzel baktı (Ben nasıl onun iyiliğine karşı hıyânet ederim.) Zalimler iflâh olmazlar, dedi” (Yusuf, 12/23).
Suçlu insanları bırakıp suçsuzları cezalandırmak: Dediler ki: “Ey vezir, onun büyük bir ihtiyar babası var! (Onun alıkonduğuna çok üzülür). Onun yerine (bizden) birimizi al. Zira biz seni iyilik edenlerden görüyoruz” (vezir): “Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını almaktan Allah’a sığınırız. Yoksa biz zulmedenlerden oluruz dedi” (Yûsuf, 12/78, 79).
Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmemek: “Ve kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte zalimler onlardır” (el-Mâide, 5/45).
Bundan önceki âyette de Yüce Allah, Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenlerin kâfirler olduğunu bildirmiştir: Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte kâfirler onlardır” (el-Mâide, 5/44).
İslamın kalplere hapsedildiği ,Allah korkusunun söylemden ibaret olduğu beldelerde sözünü ettiğimiz bu durumlar öylesine bir hal alır ki bırakın ortadan kalkmasını istemeyi ve bunun için mücadeleyi , gözlerin görmekten rahatsızlık duymadığı sıradan olaylarmış gibi algılanır. Bu ise zulmün mahiyetinden ne kadar habersiz olunduğunun bir kanıtıdır..
Hz. Muhammed (s.a.s) de, insanın insana zulmetmesini yasaklamış ve İslâm dininde zulmün yerinin olmadığını belirtmiştir. Mazlumun duasından sakınınız. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur” (Buharî, Cihâd, 180) diyerek, zulmün ne kadar kötü ve zararlı bir şey olduğuna işaret etmiştir. Rasûlüllah (s.a.s) veda hutbesinde sık sık zulümden sakınmayı emretmiştir (Ahmed Zeki Safve, Cemheretu Hutebi’l-Arab, Mısır 1962, I, 155 vd).
Diğer bir hadiste de; Müslüman, diğer müslümanların onun elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir” (Buharî, İmân, 4, 5; Rikâk, 26; Müslim, İmân, 64, 65; Ebû Dâvud, Cihâd, 3; Tirmizî, Kıyâme, 53, İmân,13) diyerek zulmün nasıl bir afet olduğunu ifade etmiştir.
Zulmün âhiretteki azabını bildiren bir hadis de şöyledir:
“Zulümden sakınınız. Zira zulüm, kıyâmet günü (sahibini saran) karanlıklar (olacak)dır” (Buhârî, Mezâlim, 8; Tirmizi, Birr, 83).
Ebû Musa (r.a)’dan nakledildiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.s); Âllah, zalime (bir müddet) mühlet verir. Onu bir defa yakaladığı vakit de, felâh vermez” Ondan sonra da: “İşte Rabb’in, zulmeden şehirlerin (halkını) yakaladığı zaman, böyle yakalar. Çünkü O’nun yakalaması çok acı ve çok çetindir” (Hud,11/102) (meâlindeki) âyeti okunmuştur (Buhârî, Tefsir sre 11, 5; Müslim, Birr, 62; İbn Mâce, Fiten, 22).
Bir de Rasûlüllah (s.a.s) dünya hayatında insanlara zulmetmenin, ahirette, zulmeden kişiyi iflasa götüreceğini bildirmiştir. Ebû Hureyre (r.a)’ın naklettiğine göre, (bir gün); Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sormuştur. (Hazır bulunan) ashâb: “Müflis bizim aramızda, parası olmayan ve malı bulunmayandır” deyince, o şöyle devam etmiştir: “Ümmetimden müflis, kıyâmet günü namaz, oruç ve zekât sevabı ile, (ve amel defterine) şuna sövdü, buna zina iftirası yaptı, şunun malını yedi, bunun kanını döktü, şunu dövdü (diye yazılmış olarak) gelen kimsedir. Onun hasenatının sevâbından (hak sahibi olan) şuna, buna verilir. Eğer üzerindeki borç ödenmeden önce ibâdet ve iyiliklerinin sevabı tükenirse, alacaklıların günahlarından alınıp onun üzerine yüklenir. Sonra (onların günahları ile birlikte) cehenneme atılır” (Müslim, Birr, 60; Ahmed b. Hanbel, II, 303, 324, 372).
Enes b. Malik anlatıyor:
“Rasulullah (sav) bana
-Zalimde olsa mazlumda olsa kardeşine yardım et, buyurdu. Ben:
-Ya Rasulallah! Mazluma yardım ederim fakat zalime nasıl yardım edebilirim, dedim. Hz. Peygamber:
-Onun zulmetmesine engel olursun. Ona yapacağın yardım budur.” Buyurdu. (Buhari,2444)
Görüldüğü gibi İslam da zulme en ufak bir yer yoktur. Bu sebeple içinde bulunduğu toplum yukarıda bahsettiklerimizle bütünleşmiş olan fertlerin, yaşadıkları topluma İSLAM demelerinin de hiç bir anlamı yoktur!!! İslam’ın olmadığı toplumlarda ise zarara , haksızlığa ve zulme en çok uğrayanlar ise Müslümanlardır. Ancak yaptıklarına karşılık onları bekleyen ise Alemlerin Rabbinin o çok çetin kahredici azabıdır..
Zeyd b. Semüre anlatıyor:
“cehennemin kıyısında büyük kuyular vardır. Bu kuyuların içerisinde deve büyüklüğünde yılanlar ve katır büyüklüğünde akrepler vardır. Cehennem ehli azaplarının hafifletilmesini istediklerinde onlara :
-kenara çıkın denir.
Kenara çıktıklarında yılanlar onları ağızlarından yüzlerinden yakalar ve Allah teala’nın dilediği kadar koparırlar. Bu sefer yardım isteyerek feryat ederek cehenneme kaçışırlar. Cehennemde de uyuz hastalığına yakalanırlar. Derilerini öyle kaşırlar ki kemikleri görünür. Kendilerine :
-Ey falanca! Bu durum sana acı veriyor mu? Diye sorulur. O da:
-Evet,der. Ona şöyle söylenir:
-Bu durum dünyada mü’minlere eziyet etmenin karşılığıdır. Bu konuda Allah(c.c) şöyle buyurmuştu:
“Onlar ki, kâfir oldular ve başkalarını da Allah yolundan alıkoydular, onların azaplarını katlayarak arttırırız.” (Nahl 88)
RABBİM BİZLERİ KENDİSİNE GEREĞİ GİBİ TESLİM OLANLARDAN EYLESİN..
AMİN…