sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZÜMER SURESİ 10. AYET

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZÜMER SURESİ 10. AYET
22.08.2023
354
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

10- Ey Muhammed! De ki: “Ey inanan kullarım! Rabb’inize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah’ın yarattığı yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir. “

“De ki: Ey inanan kullarım! Rabb’inize karşı gelmekten sakının.” cümlesinde özel bir ilgi ve iltifat vardır. Aslında bu cümle: “İman eden kullarıma de ki…” “Onlara de ki:” “Rabb’inizden korkun” anlamındadır. Fakat ayetin hitap şekli seslenme biçiminde gerçekleşiyor. Zira seslenmede açıklama ve uyarma vardır. Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- onlara Ey kullarım diye hitap etmez. Çünkü onlar, Allah’ın kullarıdır. İşte burada özel bir iltifat vardır. Yani peygamber bu emri onlara ulaştırmakla yükümlü olduğu sırada Allah adına onlara hitab etmektedir. Aslında çağrı yüce Allah’dan gelmektedir. Hz. Muhammed (s.a.s.) ise bu çağrıyı ilgili kimselere ulaştıran bir haberciden başka bir şey değildir.

“Ey Muhammed! De ki:” “Ey mü’min kullarım! Rabb’inize karşı gelmekten sakının.”

Takva, kalbteki hassasiyettir, duyarlılıktır. Sakınma ve korku ile umut ve arzu içinde Allah’a yönelme; yufka bir yürek ve ürperti ile Allah’ın rızasını ve gazabını gözleme duygusudur. İşte bu, önceki ayetin kendisinden söz ettiği, isteyerek ve teslim olarak kulluğa yönelen Allah erlerinin göz kamaştıran parlak tablosudur.

“Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır.”

Bu ne güzel karşılıktır! Günleri kısa süreli, kalma süresi basit olan dünyanın güzelliği karşısında, süreklilik ve devamlılık yurdu olan cennet mükâfatı yer alıyor. Bu, yüce Allah’ın insana bir lütfudur, ihsanıdır. İnsanın güçsüzlüğünü, zayıflığını, çabasının yetersizliğini bilen, bu nedenle ona ikramda bulunup onu koruyan Allah’ın ihsanı!

“Allah’ın yarattığı yeryüzü geniştir.”

Toprak sevgisi, çevreye alışmışlık, soy, yakınlık ve arkadaşlık bağları sizi dava için hicret (göç) etmekten alıkoymasın. Bunlar dininizi yaşamayı zorlaştırdıklarında, orada Allah için çalışmanıza engel olduklarında bu durumda yere çakılıp kalmak şeytanın tuzaklarından biridir; insanın kendi içinde Allah’a ortak koşmasının bir başka şeklidir.

Bu da Allah’ın birliği ve O’ndan sakınmaktan söz etmekte olan Kur’an’ın , insan kalbinde gizli şirk çeşitlerinden birine hoş bir şekilde dikkat çekmesidir. İşte bu da Kur’an-ı Kerim’in ilahi kaynaklı olduğunu gösteren bir belgedir. Yoksa insanın kalbini onu en iyi şekilde gören yaratıcısından, en gizli taraflarını bilen Allah’dan başka kim bu kadar ustalıkla tedavi edebilir?

İnsanların yaratıcısı olan yüce Allah, bir yerden başka bir yere göç etmenin insanlara zor geldiğini bilir. İnsanın bu bağlardan tamamen soyutlanmasının; alıştığı hayatı, rızık araçlarını terk etmesinin ve yeni bir yerdeki hayat şartlarına uyum sağlamasının insanoğlu açısından zor bir yükümlülük olduğunu pekala takdir eder. İşte bu nedenle burada sabretmeye ve bu sabrın Allah katındaki hadsiz-hesapsız mükâfatına da değinmektedir:

“Ancak sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.”

İşte Kur’an-ı Kerim bu dokunuşla onların kalblerini en duyarlı yerinden yakalamaktadır. Bu güçsüz olan kalblere zor gelen yükümlülüğü en güzel biçimde tedavi etmektedir. Sıkıntıda ve zor şartlarda oldukları bir sırada bu kalblerin üzerlerine yakınlık ve rahmet meltemlerini göndermektedir. Vatanlarını, topraklarını, ailelerini ve uyum içinde bulundukları çevrelerini terk etmenin bir karşılığı olarak onlara bağışının, ihsanının kapılarını açmaktadır… İnsanların kalblerini en iyi bilen, onların girdisinden-çıktısından haberi olan, onlardaki gizli deprenişlere varıncaya kadar her şeylerini gören yüce Allah her türlü noksanlıktan münezzehtir.

Bu bölümün tamamını ahiret atmosferi kuşatmaktadır. Ahiret azabının korkusu ve o günün mükâfatından umutlu olma her tarafı gölgelemektedir.

Bu bölüm Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun- yöneltilen bir direktifle başlamaktadır. Bu direktif, onun arı-duru haldeki tevhid sözünü ilan etmesi, Allah tarafından görevlendirilen bir peygamber olmasına rağmen bu tevhidden sapmanın akıbetinden korktuğunu açıklaması, bütün içtenliği ile yoluna ve yaşam biçimlerine bağlılığını ifade etmesi, karşı çıkanları kendi yolları ve yaşam biçimleri ile baş başa bırakması, kendi yolu ile onların izledikleri yolun kıyamet günündeki akıbetini açıklaması direktifidir.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.