sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZÜMER SURESİ 35. AYET

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZÜMER SURESİ 35. AYET
01.09.2023
278
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

35- Zira Allah, onların yaptıkları kötülükleri örter; onlara, yaptıkları iyiliğin en güzel karşılığı verilir.

Adalet, iyiliklerin toplanması, kötülüklerin de toplanması; sonra bunlara göre kararın verilmesidir.

Lütuf ise, yüce Allah’ın bu takva sahibi kullarına fazladan bağışladığı şeylerdir. Onların en kötü işlerini dahi bağışlayıp kantarda bu kötülüklerini hiç hesaba katmaması; onlara, her şeyi, her işi güzellik olan insanlar gibi muamele etmesi; böylece iyiliklerinin artmasına, çoğalmasına ve terazide ağır basmasına garanti vermesidir.

Bu, hiç kuşkusuz Allah’ın lütfudur. Onu dilediği kimseye verir. Yüce Allah bu lütufkârlığı kendiliğinden söz vermiş ve bunu va’detmiştir. Bu söz mutlaka gerçekleşecektir. Takva sahiplerinin ve iyilikte bulunan insanların bu konuda güvenleri tamdır.

Şimdi ele alacağımız bölüm, bu surenin en uzun bölümüdür. Burada tevhid gerçeği değişik dokunuşlar içinde, değişik açılardan ele alınmaktadır. Bölüm, mü’min kalbin gerçek durumunu, yeryüzü güçlerine karşı tutumunu, kendisine dayandığı yegane gücü, yalnız bu güce dayanıp O’nun dışında kalan basit-değersiz güçlere aldırmadığını tasvir etmektedir. Bu kalbin, kuruntudan ibaret güçlerden elini eteğini çektiğini, kendi durumunu ve kendisine karşı mücadele edenlerin yaptıklarını kıyamet gününe, Allah’a havale ettiğini, geleceğinden emin olarak tam bir güven içinde ve sarsılmadan yoluna devam ettiğini anlatmaktadır.

Bunun hemen ardından Hz. Peygamberin görevi açıklanıyor. İnsanları doğru yola iletmede veya onları saptırmada peygamberin, kulların başına buyruk olmadığı; insanlara egemen olanın sadece Allah olduğu ve her an onların enselerinden tutabileceği belirtiliyor. Allah’ın dışında kimsenin şefaatçısının olmadığı; zira şefaatin tamamının Allah’ın elinde olduğu, göklerin ve yerin dizgininin O’nun elinde bulunduğu, her şeyin eninde-sonunda gelip O’na dayanacağı, O’na döneceği anlatılıyor.

Sonra müşriklerin tasvirine geçiliyor. Kelime-i Tevhid’in sözü olduğunda kalplerinin daraldığı, şirk kelimesinden söz açıldığında ise kalplerinin ferahladığı anlatılıyor. Hemen bunun ardından Hz. Peygambere net bir biçimde Kelime-i Tevhid’i ilan etmesi ve müşriklerin işini Allah’a havale etmesi çağrısı yapılıyor. Onların kıyamet gününde dünya dolusu ve bir o kadar daha malları olsa dahi ateşten kurtulmak için onları fidye vermek isteyecekleri tasvir ediliyor. Çünkü artık Allah katından, dehşet ve korku veren şeyler görünmeye başlamıştır.

İşte böyle. Halbuki onlar dara düştüklerinde yalnız Allah’a dua edip yalvarırlar. Yüce Allah, katından onlara bir nimet bağışladığında ise büyük iddialara girişirler. Kimileri şöyle demeye kalkışır:

“Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir.”

Bu sözü kendilerinden önce de birileri söylemiş, şimdiki müşrikleri de cezalandırmaya kâdir olan yüce Allah onları cezalandırmıştı. Onlar hiçbir zaman

Allah’ı acze düşüremeyeceklerdir. Rızkın bolluğu ve darlığı ise O’nun yasalarından birinin gereğidir. Bu yasa, yüce Allah’ın hikmetine ve takdirine uygun biçimde işler. Rızkı bollaştıran da, daraltan da yalnızca O’dur. “Doğrusu bunda, inanan bir toplum için ibretler vardır.” ‘(Zümer suresi, 52)

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.