KELİMELER VE KAVRAMLAR (86) SALİH AMEL
SALİH AMEL
Canlıdan isteğe bağlı olarak meydana gelen her fiile denir. Bu kavram, Fiil sözcüğünden daha dar kapsamlıdır. Çünkü fiil kelimesi, kimi zaman kasıt olmaksızın kendilerinden bir fiil sadır olan, hayvanlara, kimi zaman da cansız varlıklara nispet edilir. Amel kelimesi hem iyi hem kötü eylemler için kullanılır.[1] Mesela Kur’an’ı Kerimde İyi amele örnek;
“Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.”(Bakara 277) buyrulmuştur.
“İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır. O, kendisine Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir.”(Nisa 123) Ayeti de kötü amele örnek verilebilir.
Yapılan amelin Allah cc katında makbuliyeti için ameldeki niyetin sadece Allah cc has kılınması farzdır. Hadislerde bu mesele bizlere şöyle bildirilmektedir;
“Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah (aleyissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah’a ve Resûlüne ise, onun hicreti Allah ve Resûlünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.””[2]
“Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allahu Teâlâ Hazretleri diyor ki: “Ben ortakların şirkten en müstağnî olanıyım. Kim bir amel yapar, buna benden başkasını da ortak kılarsa, onu ortağıyla başbaşa bırakırım.”[3]
İşte bu gibi hadislerde niyetin amele tesiri, İşleyen kişi için karşılığını görememek gibi sonuçlanmasıdır, hangi akıl sahibi buna razı olur. Salih amel ise sadece Alllah cc rızası gözetilerek şartlarına uygun olarak yapılan amellerdir.
“Amel”, iş manasına gelir. “salih” ise, elverişli, yararlı, yarayışlı demektir. Dolayısıyla amel-i salih; kişiye ahiret saadetini sağlamaya, Allah’ın rızasını kazanmaya elverişli olan, Allah katında bir değer ifade eden davranışlardır.[4]
Kur’anda niyet kelimesi sarih olarak zikredilmiyor ise de, âlimler bazı ayetlerin niyetle ilgili olduğunu göstermişlerdir;
“Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.”(Beyyine5) / (Şura 13)
İman Salih amel ilişkisi:
İmanı kuvvetlendiren, sağlamlaştıran, onu çepeçevre sararak koruyan salih amellerdir. Amel-i sâlih Kur’an-ı Kerîm’de doksan küsür yerde doğrudan doğruya veya dolayı olarak emredilmiştir. Sâlih amelden sözeden ayetler genellikle, önce imana değinerek başlarlar. Bunların hep “İman edip salih amel işleyenler…” şeklinde oldukları görülmektedir. Bu da iman ile amelin, bir bütünün ayrılmaz parçaları olduğunu ortaya koyar. İman olmadan güzel davranışların hiçbir önemi olmadığı gibi, salih amel olmadan da kuru bir imanın tadı yoktur. Ameli salih, imanın tabii bir semeresidir. Eğer bir kalpte iman yerleşmiş ise, bu imanın gerektirdiği hareketler, yavaş yavaş ve kendiliğinden tezahür etmeye başlar. Bu kaçınılmazdır. Çünkü iman sadece dil ile ikrar edip monoton bir hayat tarzını benimsemek demek değil; bilâkis dil ile ikrarın yanında, müspet ve hareketli bir gerçekten ibarettir. Salih amelde, vicdanda yer eden imanın, vakit kaybetmeden kendini dış dünyaya açıklaması demektir. İslâm’da sözü edilen iman, işte bu şekilde salih amellerle tamamlanan bir imandır. Bu imanın pasif kalmaya asla tahammülü yoktur. Müminin içinden çıkıp dışına aksetmesi gerekir. Eğer bir iman, bu tabii hareketi sağlayamıyorsa, o ya sahtedir veya ölüdür. İman, güneşten uzak kapalı bir kutuda yetiştirilmeye çalışılan çiçek misali, sadece kişinin iç dünyasında gizlenip kalamaz. Böyle bir iman yok olmaya mahkûm veya ölüme terkedilmiş demektir. O. ancak salih ameller ile beslendikçe kuvvet kazanır ve hayat bulur.[5]
İmam Şafi (R.ah) tarifiyle Ameli Salih: Allah cc emrettiğini, emrettiği şekilde ve sadece Allah cc rızasını gözeterek yapmak. Dolayısıyla içerisinde en ufakta olsa Allah azze ve celle nin dışında herhangi bir rıza karışmışsa o amel artık ameli salih olmaktan çıkmıştır, isterse fiziki anlamda sünnete en iyi şekilde uymuş olsun.
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı [kıyamet (ve hesaplaşmanın olacağı)] gün gelmezden önce daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir.”[6]
Mümin için hem Salih ameller işlemek için yorulma hemde onu muhafaza etmek için gayret gösterme vardır.
(Onlar) Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten menederler ve hayır işlerinde yarışırlar. İşte bunlar salih kimselerdendir.(Al-i İmran 114)
(Onlar) Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten menederler ve hayır işlerinde yarışırlar.” Yani; imanı ve her tür iyiliğin kapılarını gösterip emrederler. Küfürden ve şeriatın yasakladığı şeylerden de menederler.Hayır ve iyilikleri kaçırmamak için o işlerde acele ederler.[7]
Allah cc kendisinden razı olduğu İslam dini insanı, akidevi, ameli, içtimai hemde ahlaki olarak eğitir ve onu insanlık seviyesinin çıkabileceği en üst seviyeye doğru eğitir. Fakat yukarıda Allah cc ayeti Kerimede Salih insanların vasıflarından bahsetmiştir ki kurtulanlardan olabilmek, Kur’an’a bütün olarak baktığımızda ancak bu şekilde umabiliriz. Yâda biz peygamberimizin miraç hadisesinde söylemiş olduğu “ Selam bizim ve Salih kulların üzerine olsun” duası gereği Salihlerden olmak için çalışmalıyız.
Ameli Salihin sonucu olarak mümin kullarına Allah (C.C) ikramlarda bulunmaktadır.
Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir vardır.(Tin 6)
Birçok insanın hüsranda olduğunu bildiren delillerin akabinde Allah cc kurtulanlar; Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.(Asr) buyurmaktadır.
[1] Ragıp El-İsfehani El-Müfradat
[2] Buhârî, Bed’ü’l-Vahy 1, Itk 6, Menâkıbu’l-Ensâr 45, Nikâh 5, Eymân 23, Hiyel 1; Müslim, İmâret 155, (1907); Ebu Dâvud, Talâk 11, (2201); Tirmizi, Fedâilu’l-Cihâd 16, (1647); Nesâî, Tahâret 60, (1, 59, 60)
[3] Müslim, Zühd 46, (2985)
[4] Şamil İ.A
[5] Şamil İ.A.
[6] Buhârî, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizî, Kıyamet 2, (2421)
[7] Nesefi Tefsiri(Al-i İmran 114)