SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MÜ’MİN SURESİ 34 VE 35. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
34- Daha önce Yusuf da size açık kanıtlar getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp duruyordunuz. Nihayet o ölünce: “Allah ondan sonra peygamber göndermez” dediniz. İşte Allah, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle saptırır.”
İşte bu, Hz. Yusuf’un Mısır toplumuna Peygamber olarak gönderildiğini belirten biricik Kur’an ayetidir. Yusuf suresinde Hz. Yusuf’un yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının başına geçecek ve bu alanda dilediğince hareket edecek tam yetki sahibi bir makama kadar yükseldiğini ve “Mısır’ın azizi” olduğunu öğrenmiştik. Bu ünvan Mısır başbakanının ünvanı olabilir. Hz. Yusuf’un neticede Mısır’ın tahtına oturduğu da o sureden anlaşılabilir. Fakat bu konuda kesin bir açıklık yoktur. Onun Mısır’ın tahtına oturduğuna işaret eden ayet şudur: “Ana babasını makam koltuğuna oturttu, bu arada hep birlikte önünde secdeye kapandılar. Bunun üzerine Hz. Yusuf, bahasına dedi ki: Babacığım bu olay, bir zamanlar gördüğüm rüyanın somut yorumudur, Rabbim o rüyayı gerçeğe dönüştürdü.” ‘(Mümin Suresi, 100)
Hz. Yusuf’un ana-babasını üstüne çıkardığı taht Firavunların ülkesi olan Mısır’ın tahtından başka bir makam koltuğu da olabilir. Nerden bakarsak bakalım, Hz. Yusuf’un yönetim ve iktidar makamına ulaştığı kesindir. Dolayısıyla bu inanmış adamın değindiği durumu gözlerimizin önünde canlandırabiliyoruz. Yani daha önce Hz. Yusuf’un getirdiği mesajdan kuşkulanmaları ile beraber iktidar sahibi olan Hz. Yusuf’a yaranmaya çalışmalarına ve o böyle yüksek bir makamdayken açıkça onu yalanlamaya cesaret edemeyişlerine ilişkin hallerini zihnimizde canlandırabiliyoruz: “Nihayet o ölünce Allah ondan sonra Peygamber göndermez dediniz.”
Sanki onlar Hz. Yusuf’un ölmesiyle rahatlamış oldular. Ve rahatlamalarını bu şekilde dile getirdiler. Onun getirmiş olduğu arı-duru tevhid gerçeğinden yüz çevirdiler. Hz. Yusuf’un bu mesajı hapishane arkadaşlarına söylediği şu sözlerinden anlaşılmaktadır: “Ey hapishane arkadaşlarım, çok sayıda ilaha inanmak mı, ezici, iradeli, tek Allah’a inanmak mı daha iyidir?” (Mümin Suresi, 39) Onlar sandılar ki ondan sonra hiç Peygamber gelmeyecek kendilerine. Zira onlar böyle arzu ediyorlardı. İnsanların arzu ettikleri bir şeyin gerçekleştiğini doğruladıkları çok görülmüştür. Çünkü bu şeyin gerçekleşmesi onların arzusunu tatmin eder.
İnanmış olan adam ise kuşkulanmaya ve yalanlamada aşırı gitmeye parmak basarken hiddetleniyor ve şöyle haykırıyor:
“İşte Allah, ayı giden, şüpheci kimseleri böyle saptırır.”
Adam, onları sakındırıyor. Kendisine gösterilmiş olan apaçık belgelere rağmen inancında kuşkuya düşen ve aşırı giden herkesi beklemekte olan Allah’ın saptırmasından onları sakındırıyor.
Hiçbir delile ve belgeye dayanmadıkları halde Allah’ın ayetleri hakkında ileri geri konuşanların ve bunu en çirkin biçimde sergileyenlerin hem Allah’ın hem de müminlerin hışmına uğrayacaklarını apaçık olarak yüzlerine vuruyor. Büyüklük taslamayı ve zorbalık yapmayı tenkid ediyor. Büyüklük taslayanların ve zorbalık yapanların kalplerini yüce Allah’ın kör etmesinden sakındırıyor!
35- Bunlar, Allah’ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi artırır. Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini bundan dolayı mühürler.
Bu inanmış adamın ağzından çıkan söz surenin girişinde doğrudan ortaya konan ifadenin hemen hemen aynısıdır. Kesin delil elde edemedikleri halde Allah’ın ayetleri hakkında ileri-geri konuşanların gazaba mahkum oldukları, büyüklük taslayanların ve zorbalık yapanların kalplerinde hidayete hiç yer kalmayacak ve meseleyi kavramalarına neden olacak hiçbir kapı bırakmayacak biçimde saptırılmaları gerçeği ortaya konuyor.
İnanmış adamın onların kalblerini yumuşatmak için sergilediği bu büyük gezintiye rağmen Firavun sapıklığında diretti. Hakkı teslim etmemede diretti. Bununla beraber Hz. Musa’nın iddiasını incelemeye alacağı imajını vermeye özen gösterdi. Öyle anlaşılıyor ki, adı geçen bu inanmış adamın ileri sürdüğü deliller ve gerekçelerin büyük etkisinden Firavun ve onunla birlikte olanlar bunları bilmezlikten gelemediler. Bu nedenle Firavun kendisine başka bir kaçamak yolu bulmaya çalıştı: