Hamd Âlemlerin Rabbi olan, bizleri yaratan, itaat ile bizlere rahmet eden, rahman, rahim, din gününün sahibi olan Allah (Celle Celaluhu)’a mahsustur.
Salat ve Selam bizlere itaatin nasıl olacağını öğreten ve kendisine tabi olup izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olamayacağı, yaşayan kuran, âlemlere rahmet olarak gönderilen, Hatemul Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) e ve O’nun tertemiz ehli beytine ve ashabına ve tüm müminlerin üzerine olsun. İnşaAllah.
İnsanlar düşmanlarını tanıdıkları oranda onlara karşı tedbirler alabilirler. Bu düşmanlardan en tehlikelisi de hepimizce malum olan nefislerimizdir. Nefsimizi tanırsak önlem alacığız. Kişi nefsini tanıdığı müddetçe bildiği müddetçe onunla muamelede bulunur. Bu bilme iki yönlüdür.
1) İnsan’ın hakikatini tanımak: Onun aslının topraktan ve basit bir sudan yaratıldığını kavramak ile olur. “Ey insanlar biz sizi dayanaksız bir sudan yaratmadık mı?”(mürselat/20) Aynı zamanda bu bilme kişinin şu kendisini kuşatan varlık âlemine bakıp küçüklüğünü kavramasıyla olur. “ Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılması, insanın yaratılmasından daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler. “ (Ğafir/ 57)
İşte insanoğlu bütün yönleriyle zayıf yaratılmış bir varlık… Bünyesi, dayanma gücü, olaylar karşısındaki tahammül gösterme bakımından zayıf olarak yaratılmış bir varlık…
Hastalıklara, şehvetlere ve şeytanın vesveselerine karşı zayıf bir varlık…
Oldukça zayıf olmasının yanı sıra aynı zamanda kendi nefsine de fayda sağlayamamakta, ondan zararı da defedememektedir. Aynı zamanda işlerinin sonunun nereye varacağını da kestiremez. Bir saniye sonra başına neler gelecek bilemez.
O, kendi nefsini düzeltmeye, bedenindeki azaları düzeltmeye güç yetiremez. O, hayatın zorluklarına karşı korunma ve yardım hususunda birbirlerine de muhtaçtır, aksi takdirde yok olup gider. Yemeğe ve suya ihtiyacı vardır. Uykuya ihtiyacı vardır aksi halde harap olur. Kalbinin devamlı çalışmasına, damarlarındaki kanının sürekli akmasına muhtaçtır. O, bu şekilde daha birçok şeye muhtaçtır.
İşte bu basit, küçük, cahil, aciz ve fakir varlık, kendisini koruyacak, ona ilim öğretecek, güç verecek, onu hatalardan döndürecek ve ona anbean hayat için gerekli her şeyi verecek yardımda bulunacak birine muhtaçtır…
Allah(C.C)’tan başka bunu kim yapabilir? De ki: “Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Kulakların ve gözlerin sahibi kimdir? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkartan? İşleri çekip çeviren/yöneten kimdir?”, “Allah’tır.” diyecekler. De ki: “Öyleyse korkup sakınmaz mısınız?” (Yunus, 31)
2)Nefsin tabiatını kavramak: İnsanoğlu bu özelliklere sahip olmakla beraber ancak yine de nefsi, bu özelliklerle çelişen bir tabiata sahiptir.
O, bütün hayırlı şeylerin kendi tekelinde olmasını isteyen cimri bir nefistir. “Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır” (Nisâ – 128) nefsin azgınlık ve tuğyana karşı bir meyli vardır… Başkalarına karşı üstünlüğü ve büyüklenmeyi sever… Sürekli rahatlığı ister, zorluk ve yükümlülüklerden hoşlanmaz…
Nefis, kulun yaptığı işte şehveti ister. Şayet yapılan iş, rahatlık tembellik ve sevgi gibi hususlarda onun şehvetine hizmet etmiyorsa, nefis, kulun yaptığı güzel işler vasıtasıyla gizli şehvetini tatmin etmede hırslı olur. Buda kişinin kendi nefsine övgülerde bulunması, ondan razı olması, onunla sevinmesi, onun güçlü ve kudretli olduğuna inanması şeklinde ortaya çıkar. Kişi onun sayesinde istediğini yapar, başkalarına fark atar, onlardan üstün hale gelir. İşte bunlar nefsin çok lezzet aldığı hususlardır.
İnsan, nefsinin hakikatini, acizlik, muhtaç olma, bilgisizlik gibi özelliklerini bilmezse Rabbini unutur.
İnsan nefsinin tabiatını bilmezse ona teslim olur, onu yaptıklarıyla över, onunla kibirlenir, onu razı etmek için gayret gösterir. Onun içi insanlara kızar, işlerinde ondan yardım alır, onu gözünde büyütür, büyüklenmeye başlar, karşısında duran insanların kıymeti onun nazarında küçülür. Buda onu gurura, kibre ve buradan da helake götürür.
Bundan anlaşılacağı üzere nefsi tanımak önemlidir ve bu tanıma, insanın içine işleyen ve devamlı ondan sakınmaya sevk eden bir tarzda, duygularına yansıyan bir tanıma olmalıdır.
Bir dahaki yazımda konuya devam edeceğim inşaAllah. İnsanlığının hakikatini bilen nefsinin tabiatını tanıyıp ondan uzaklaşanlardan olmak duası ile…
ELHAMDULİLLAHİRRABBİLALEMİN.