BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
CAHİLİYE VE ZULÜM – 3
Hamd, övgü, sena, yücelik, Bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlara sahip, kendisinden başka Rab ve İlah olmayan Âlemlerin Rabbi Allah c.c’a mahsustur. Salat ve selam örneğimiz ve önderimiz yaşayan kur’an, kendisine tabi olunmadığı müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı Hz. Muhammed (sav) ‘e Aline, Ashabına ve tüm Müminlerin üzerine olsun inşallah.
Bu ayki yazımın konusu zulmün üçüncü ve son çeşidi olan insanın kendi kendine zulmetmesidir. Bir önceki yazımda da belirtmiş olduğum gibi zulüm kavramı Kur’anda çok geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu sebeple iyi anlaşılması ve idrak edilmesi gerekir. Zira cahiliyenin bütün karanlık yüzünü zulüm kavramı tanımlamaktadır. İnsanın kendi kendine zulmettiğini bildiren çeşitli ayetler mevcuttur. Bu âyetlerden bazılarının meâli şöyledir:
“Biz hiç bir peygamberi, Allah’ın izniyle itâat edilmekten başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah’tan günahlarını bağışlamasını isteseler ve Rasûl de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allah’ı affedici, merhametli bulurlardı” (en-Nisâ, 4/64).
“(İnkâr edenler), ille kendilerine meleklerin gelmesini, yahut Rabb’inin (azab) emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı” (en-Nahl, 16/33).
“Sonra Kitabı kullarımız arasında seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi nefsine zulmedendir, kimi orta gidendir, kimi de Allah’ın izniyle hayırda öne geçendir. İşte büyük lütuf budur” (Fâtır, 35/32).
Yazımın en başından beri bahsetmiş olduğum çeşitlerden hangisi olursa olsun, zulüm, yaratılış düzeninde bozukluk ve sapmalara sebep olmaktadır. İnsanın dışındaki bütün varlıklar, yaratılış düzenini bozmamakta, nasıl yaratılmışlarsa, öyle hareket etmektedirler. Allah’ın emir ve yasaklarını dinlemeyen, zulüm yollarına düşen insanlar ise, insanın yaratılış gayesinin dışına çıkmaktadırlar.Allah c.c zerreden küreye kainattaki yaratmış olduğu mahlukatı başı boş bırakmamış hepsine bir görev tayin etmiştir. Bu mahlukat içerisinde en üstün olarak ise insanoğlunu yarattığını bildirmektedir. “Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık,” (Tin 4)
Diğer bütün mahlukatı ise insanoğlunun istifadesine sunmuş ve ona boyun eğdirmiştir. “Gökte olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır.” (casiye 13) Bu da insana biçilen değeri anlamamız adına güzel bir örnektir. Ancak insanların çoğu bu şerefli konumu koruyamamış aşağıların aşağısına atılmayı hak etmiştir. “Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.” (Tin 5)
“Andolsun ki, birçok cini ve insanı cehennemlik olarak yarattık. , Onların kalpleri var. Fakat anlamazlar, gözleri var, fakat görmezler, kulakları var, fakat işitmezler. Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan da sapıktırlar. Onlar gaflet içindedirler. ” (Araf 179) insanların çoğunun kaybedişinin sebebi yaratılış gayelerini anlamayışları dünyaya kulluk için gelmişken , başıboş bırakılmamışken tam aksine davranmaları ve yaratılış gayelerine muhalefet etmeleri sebebiyledir. Şu kısacık dünya hayatı ile oyalanmayı tercih edip asıl yurt olan ahiretleri için hiçbir çaba sarf etmeyişleri , hayat bu hayattır zannedip sadece arzu ve tutkularının esiri olmuş bir hayat sürmeleri , Rablerinden gelen hidayete büsbütün sırt dönmeleri hasılı kainattaki her zerre gibi kendilerini yaratana teslim olmaları gerektiğini anlamayışları ,Akıllarını bu yönde kullanmamış olmaları kendilerine karşı yaptıkları en büyük zulümdür. Bu halleriyle de, varlıklar arasında en büyük zalimlerden olma durumuna düşmektedirler. Onun için Allah ve Râsulü genel olarak zulmü yasaklamışlardır. Bir de, bütün peygamberler insanları Allah’a inanmaya ve O’nun emir ve yasaklarına uygun hareket etmeye çağırmışlardır. Bu davete kulak vererek imâna gelen ve ibadete sarılanlar huzur, saadet, mutluluk ve başarı elde etmişlerdir. Bu davete kulak vermeyerek peygamberlerin yoluna muhâlefet edenler ise, zalimlerden olmuşlar ve başlarına büyük musibetler gelmiştir. Kur’ân’da, peygamberlerin emrini dinlemeyen nice toplulukların başına gelen felâket ve musibetler haber vermiştir. Bu bilgiler, zulüm işleyen zalimlerin sonu açısından son derece ibret vericidir. “Biz her millete “Allah’a kulluk ediniz, tağuta (şeytana) tapmaktan sakınınız” diyen bir peygamber gönderdik. Kimini Allah doğru yola iletti, kimi de sapıklığı haketti. Yeryüzünde geziniz de peygamberlerini yalanlayanların sonunun ne olduğunu görünüz.” (Nahl 36)
“Her birini teker teker suçüstü yakaladık. Kimini önünde taşları savuran müthiş bir kasırgaya tuttuk, kimi korkunç bir gök gürültüsüne tutularak cansız yere düştü, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de denizde boğduk. Allah’ın onlara zulmetmesi söz konusu değildi, fakat onlar kendilerine zulmettiler.” (Ankebut 40)
Ad kavmi, önünde taşları savurarak etrafı kırıp döken, çarptığı insanı öldüren korkunç bir kasırgaya tutuldu. Semud kavmi ise, insanın ödünü koparıp cansız bırakan bir gök gürültüsü ile yok edildi. Karun ve sarayı ise yerin dibine geçirildi. Firavun ve Haman da denizde boğuldular. Her biri zulmederken suçüstü yakalanıp cezalandırıldı! “Allah’ın onlara zulmetmesi söz konusu değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler.” Bu Allah c.c’a baş kaldıran, isyan eden, yaratılış fıtratının ve gayesinin dışına çıkan insanoğlu için kaçınılmaz bir sondur.. Bunlar bizler için birer ibret vesilesidir. “Vaktiyle yok ettiğimiz nice eski kuşakların acı sonları onları doğru yola iletmiyor mu? Oysa onlar bu yok edilmiş kuşakların oturdukları konutları geziyorlar. Sağduyu sahiplerinin bu olaylardan çıkaracağı birçok dersler vardır.” (Taha 128)
Rabbim bizleri zulmün her çeşidinden uzak eylesin İNŞALLAH.
RABBİM HAKKI HAK BİLİP HAKKA TABİ OLAN BATILI BATIL BİLİP ONDAN UZAK DURAN KULLARINDAN EYLESİN.. AMİN
VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN