TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 52 VE 54. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
52-Bu hareketinizden sonra, şükredesiniz diye sizi affettik.
Affımıza karşılık bize şükredesiniz diye, buzağıyı ilah edinmenizden sonra sizi affettik, ceza vermedik.
53- Yine bir zaman, hidayete eresiniz diye, Musa’ya kitabı ve hak ile bâtılı ayıranı vermiştik.
Doğru yolu bulup hakka uyasınız diye, Musa’ya Tevratı verdiğimiz zamanı hatırlayın. Ona, hak ile bâtılı ayıran bir kitap vermiştik.
* Taberi diyor ki: Âyette ifade edilen “Hak ile bâtılı ayıran şey” Tevrattır. Tevratın Hz. Musa’ya verildiği zikredildikten sonra onun en belirgin sıfatı olan “Hak ile bâtılı ayırma ” sıfatı da zikredilmiştir.
54- Bîr zaman Musa kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim, buzağıyı ilah edinmekle şüphesiz kendinize zulmettiniz. O halde yaratanınıza tevbe edin ve birbirinizi öldürün. Yaratanınız katında bu, sîzin için daha hayırlıdır. Allah, tevbenizi kabul etmiştir. Çünkü o, tcvbcîcri çokça kabui eden ve çok merhametli olandır.
Yine hatırlayın o zamanı ki, Musa, İsrailoğullarına: “Ey kavmim, sizler buzağıyı ilah edinmekle kendinize zulmettiniz.” demişti. Bu günahlardan, sizi yaratana tevbe edin. Bir kısmınız diğer bir kısmınızı, yani, buzağıya tapmayanlar tapanları öldürsün. Allah’ın emrine uyarak birbirinizi Öldürmeniz, yaratanınız katında sizin, için daha hayırlıdır. Çünkü sizler bu sebeple Allanın, âhiretteki azabından kurtulmuş olursunuz. Allah sizi bağışlayarak ve suçlarınızı cezalandırmayarak tevbenizi kabul etmiştir. Çünkü o, kendisine yönelenlerin tevbesini kabul eden ve kullarına merhametli davranandır.
* Hz. Musa, buzağıya tapmayanlara, ona tapanları öldürmelerini emretti. Onlar da öldürmeye başladılar. Ölenlerin sayısı yetmişbine ulaştı. Bunun üzerine Hz. Musa ağlamaya başladı. Allah Teâlâ da onların tevbelerini kabil etti.
Âyet-i kerimede geçen ve “birbirinizi Öldürün” diye tercüme edüen ifadesi, Ebul Âliye, Ebu Abdurrahman, Said b. Cübeyr, Mücahid, Abdullah b. Abbas, Süddi, Zühri, Katade, Ubeyd b. Umeyr, İbn-i İshak ve İbn-i Zeyd tarafından bu şekilde izah edilmiştir.
İsrailoğullarının, buzağıya taparak dinden çıkmalarının cezası olarak birbirlerini öldürmeleri emredildiği söylenmiştir.
Taberi, adı geçen bu müfessirlerden Özetle şunları nakletmektedir: İkri-me, Abdullah b. Abbasın bu âyetin izahında şunları söylediğini rivayet etmiştir: Musa, kavmine, rabbinin, birbirlerini öldürmelerine dair emrini bildirmiştir. Bunun üzerine buzağıya tapanlar saklanmışlar ve bulundukları yerlerde oturup kalmışlardır. Buzağıya tapmayanlar ise hançerleri ellerine alıp diğerlerini öldürmek istemişlerdir. Tam o sırada kendilerini şiddetli bir karanlık kaplamış onlar da karanlıkta birbirlerini öldürmeye girişmişlerdir. Karanlık kalktığında yetmiş bin kişinin öldüğü görülmüştür. Bu olay, öldüren için de, öldürülen için de bir tevbe idi.
Said b. Cübeyr ve Mücahid ise şöyle demişlerdir: “İnsanlar birbirlerine karşı hançerleri çekmişler ve birbirlerini öldürüyorlardı. Akrabası olsun olmasın kimse kimseye acımıyordu. Nihayet Hz. Musa elbisesini ters çevirdi. Bunun üzerine ellerinde bulunan hançerleri bıraktılar. Yetmiş bin kişinin öldüğü görüldü. Allah Teâlâ Hz. Musa’ya: “Bu kadarıyla yetindim” diye vahyetti.
Süddi bu olayı izah ederken şu âyetleri okumuş ve izahlarda bulunmuştur: “Musa, büyük bir öfke ve üzüntüyle kavmine döndü “Ey kavmim, rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı. aradan çok mu geçti, Yoksa rabbinizin gazabına uğramayı mı istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?” dedi.” “Şöyle cevap verdiler: “Biz, sana verdiğimiz sözden kendi irademizle caymadık. Fakat Mısırdan çıkarken, o kavmin mücevherlerinden yükler dolusu alıp götürmüştük. Biz onları ateşe attık. Samiri de yanındaki mücevherleri ortaya attı.
Hz. Musa gelip bu durumu görünce elinde bulunan Levhaları yere attı ve kardeşi Harunun başından tutarak kendine doğru çekti. Harun ise ona: “… Ey anamın oğlu, sakalımı ve başımı tutma. Doğrusu ben, “İsrailoğullan arasında ayrılık çıkardın, sözümü dinlemedin” demenden korktum.” dedi. Bunun üzerine Hz. Musa Harunu bırakıp Samiriye yöneldi. Ona: “Ey Samiri, ya senin yaptığın nedir?” dedi.” “Samiri: “Ben, İsrailoğullarının görmediklerini gördüm. Ben, elçinin izinden bir avuç toprak alıp onu erimiş mücevharatın içine attım. İşte böyle, bunu bana nefsim hoş gösterdi.” dedi.” “Musa Samiriye şöyle dedi: “Haydi git, sen, hayatın boyunca “Bana dokunmayın” diyeceksin. Âhirette de sana, kaçıp kurtulamayacağın, vadedilmiş bir azap vardır. Tapıp durduğn ilahına şimdi ne yapacağız bir bak. Onu muhakkak yakacağız. Sonra onu denize savuracağız. Sonra Musa tutup o buzağıyı parçaladı, yaktı ve denize savurdu. Sonra onlara: “Bu sudan için.” dedi. Onlar da içtiler Buzağıyı çok sevenlerin bıyıklarında altın kalıntıları görüldü. İşte Allah Teâlâ bunlar hakkında:” … İnkârlaından dolayı buzağı kendilerine içirildi. buyurdu. Musa geri döndüğünde, pişman olan İsrailoğulları, kendi kendilerine şöyle demişlerdi: “Yemin olsun ki eğer rabbimiz bize merhamet etmez ve bizim günahlarımızı bağışlamazsa şüphesiz ki bizler hüsrana uğrayanlardan oluruz.”
Allah Teâlâ, İsrailoğullarının tevbesini kabul etmedi. Ancak buzağıya taparak mürted olanlarla, buzağıya tapmadıkları halde tapanlara mani olmayanların savaşmaları halinde tevbelerini kabul edeceğini beyan etti. Bunun üzerine Hz. Musa onlara: “Ey kavmim, buzağıyı ilah edinmekle şüphesiz kendinize zulmettiniz. O halde yaratanınıza tevbe edin ve birbirinizi öldürün.” dedi. Onlar da iki saf yaptılar, kılıçlarla savaştılar. Buzağıya tapanlar da tapmayanlar da kılıçlarla savaşıyorlardı. Her iki taraftan ölenler de şehit sayılıyordu. Öldürülenler çoğaldı. Neredeyse İsrailoğulları yok olacaktı. Öyleki onlardan yetmiş bin kişi öldürülmüştü. Nihayet Musa ve Harun: “Rabbimiz, sen İsrailoğullarını helak ettin. Rabbimiz, geri kalanlarını bırak.” diye dua ettiler. Allah da onlara, silahlarını bırakmalarını emretti ve tevbelerini kabul etti.
Mücahid diyor ki: “İsrailoğulları bu hadisede babalarım ve oğullarını bile öldürüyorlardı. İşte Allah Teâlâ onların tevbelerini böyle kabul etmişti.”
Buna benzer rivayetler, Ebul Âliye, Zühri, Katade, Ubeyd b. Umeyr, İbn-i İshak ve İbn-i Zeyd’den de nakledilmiştir.