sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

GÜZEL AHLAKI ÜZERİNDE TAŞIYOR MUSUN?

A+
A-


BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd; Alemleri yoktan var eden,  Rahman ve Rahim, Din günün sahibi, kendisinden başka bir ilah bulunmayan, yarattıklarını rızıklandıran, yegâne Hakimiyetin sahibi olan Allah (C.C)’ya mahsustur. Salat ve Selam;  Alemlere rahmet olarak gönderilen, kendisine itaat edilmedikçe kurtuluşun asla mümkün olmayacağı, Allah (C.C)’ın dininden asla taviz vermeyen, , müminlere karşı şefkatli, kâfirlere karşı ise şiddetli olan Rasulullah(sav)’a, aline, ashabına ve onun izinden giden müminlerin üzerine olsun inşaAllah.

Ahlak, insanın iyi veya kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan mânevî nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle ortaya konan iradeli davranışlar bütününü ifade etmek için kullanılır. Sadece ahlak demekle yetinmeden bir de güzel ahlak deriz.  Çünkü bir elbise alınacağı zaman güzeli değil en güzeli ve hoşa gideni tercih edilir. Ahlak doğuştan olmayıp sonradan kazanılır. İyi insanlarla vakit geçiren kişinin ahlakının güzel olması şaşılacak şey değildir. Çünkü kişi yakın arkadaşının birçok iyi veya kötü huyundan etkilenir. Bu konuda Efendimiz (s.a.s.)’in şu sözleri maksadı daha iyi açıklayıcı niteliktedir;
“Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.” [Ebû Dâvûd-Sünnet-15]
İslam’a girmek için iman etmek zorunludur. İman kuru olarak kalırsa meyvesiz ağaca benzer, meyve vermezse ya kurur gider ya da birisi keser odun yapar. İman da ibadet ve ahlak gibi meyveler vermediği takdirde kendi kendisini yiyip bitirebilir. İmanın varlığı önce söz ile dışa vurulması sonra da ibadetler ile açığa çıkarılması gerekmektedir.Ahlak da imanın bir diğer meyvesidir. Sadece iman ve ibadetten müteşekkil bir din düşünülemez.  Peygamberimiz(sav)gönderiliş amacını şöyle ifade ediyor;
“Ben, güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.” [Ahmed İbn Hanbel-II-381]
Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen peygamberin şu açıklamaları ne kadar O’nun konumu açıkça göstermektedir; “Benim ve benden önceki peygamberlerin durumu, bir ev inşa eden kimseye benzer. O kimse evi güzelce yapıp mükemmel hâle getirmiş fakat bir köşede sadece bir tuğla yeri boş kalmıştır. İnsanlar bu evi dolaşırlar, ona hayran olurlar ve şöyle derler: “Keşke şu tuğla da yerine konulmuş olsaydı.” İşte ben, o (yeri boş bırakılan) tuğlayım; ben peygamberlerin sonuncusuyum.” [Buhârî-Menâkıb-18]
Allah(C.C) ayette de şöyle buyurmuştur;

“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem Sûresi 4)

Güzelliğin, kusursuzluğun, büyüklüğün, evrenselliğin, doğruluk ve gerçekliğin doruklarında olan bir misyonu, ancak yüce Allah’ın bu övgüsüne muhatap olan biri taşıyabilirdi. Ancak O’nun kişiliği, sağlam bir iradeyle, dengeli bir psikolojik durumla ve sarsılmaz bir güvenle bu övgüyü karşılayabilirdi. Onun sahip olduğu bu özgüven duygusu, peygamberlik misyonunu ve bu yüce övgünün ifade ettiği gerçeği kapsayan büyük kalbinden kaynaklanıyordu. Öte yandan bu kalp aynı zamanda bazı davranışlarından dolayı Rabbinin kendisine yönelttiği azarlamalara, kınamalara da muhatap oluyordu. Ama aynı irade sağlamlığını, aynı dengeli psikolojik durumunu ve Aynı sarsılmaz özgüvenini koruyordu. Kendisine yönelik özgüyü açıkça duyurduğu gibi Rabbinden işittiği azarları da açıkça duyuruyordu. İkisini de kesinlikle gizlemezdi. O, her iki durumda da insanlık tarihinin tanık olduğu o saygın peygamberdi. O itaatkâr kuldu. O güvenilir tebliğciydi.[Seyyid Kutub(Rh.a)]
Bu ruhun gerçekliği, taşıdığı peygamberlik misyonunun gerçekliğinden kaynaklanıyordu. Bu ruhun büyüklüğü, omuzladığı peygamberlik görevinin büyüklüğünden ileri geliyordu. Tıpkı İslam gerçeği gibi Hz. Muhammed(sav) gerçeği de insanlara sahip bulundukları herhangi bir büyütecin boyutlarını aşacak büyüklüktedir. Birbiriyle bütünleşmiş bu iki büyük gerçeği gözlemleyen birinin yapabileceği şey sadece bu gerçeği görmektir, ama onu bütün yönleriyle açıklayıp, gözler önüne sermesi mümkün değildir. Sadece bu gerçeğin evren içindeki yörüngesine uzaktan işaret edebilir, ama kesinlikle bu yörüngeyi her yönüyle kavrayamaz!

Sadece insanların göreceği yerlerde değil her yerde ahlaklı olmak gereklidir. Çünkü Rabbimiz bizi her yerde görür ve işitir o yüzden kendimize bakmamız gerek acaba tabi olduğumuz peygamberin örnekliğini gördüğümüz halde onun o güzel ahlakından ders alıp hayatlarımızda gösteriyor muyuz?
“Nerede olursan ol, Allah”a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!” [Tirmizî-Birr-55] Rasulullah şöyle dua ederdi; “…(Allah’ım!) Beni güzel ahlâka eriştir. Senden başka güzel ahlâka eriştirecek yoktur. Kötü ahlâkı benden uzaklaştır. Senden başka kötü ahlâkı benden uzaklaştıracak yoktur!…” [Müslim-Müsâfirîn2-01)

Rabbim bizleri Rasulullah’ın(sav) ahlakını ahlakımız olarak uygulamayı nasip eylesin inşaAllah!

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.