sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KAFİRİN ÖLÜMÜ

A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd alemlerin Tek sahibi, yöneticisi, hükümdarı, her şeye gücü yeten ve olmasını istediğinde sadece “ol” demesi yeterli olan bütün noksanlıklardan uzak kemal sıfatları kendinde toplamış ve övgülerin kendi şanının yanında az kaldığı kelimelerin kifayet olmadığı kadar övülmeye layık olan Yüce Yaratıcımız ve Tek İlahımız olan Allah Azze ve Celle’ye Salat; Yüce Yaratıcımız tarafından en çok sevilen ve örnek alıp onun gibi yaşamamızı emrettiği ümmetine karşı bir anneden babadan daha şefkat ve merhametli olan son resul Hz. Muhammed’e Selam; Kendisini(canını ve malını) Allah Teala’ya satmış, hedefleri, gayesi büyük olan, hayalleri ve duaları cennet olan ve hayatı da bu dualarının kabul olması için çalışan Müminelerin üzerine olsun.

ÖLÜM dediğimiz gerçek hepimizin gözünün önünde ve inkar edilmiyor. Her gün her an cereyan ediyor. Bir taraftan milyonlarca insan doğarken milyonlarcası da ölmekte.

Peki Ölüm dediğimiz bu hakikatin bir şekli var mı nasıl oluyor bu?

Hani her ölenin arkasından herkes birşey der. Hayatında iyilik yapanların ardından iyi öldü, sessiz sedasız öldü denir, hastalıktan inleyerek ölenlerin ardından öldü de kurtuldu denir. De acaba gerçekten ölüm bir kurtuluş mu, iyi dediklerimiz iyi mi gidiyor?

Şöyle düşünüyoruz genellikle ;orasını Allah cc bilir kimse bilemez. Peki biz nasıl ölüm istiyoruz, iyi bir ölüm için bir önlem yok mudur?

Ölüm;Ruhun bedenden ayrılması olayıÖlüm insan varlığı için bir âlemden diğerine intikal etmektir. Bu anlamda ölüm yok olmak değildirkelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre ruh, suyun yaş ağaca nüfuz etmesi gibi bedenle iç içe olan latif bir varlıktır. Ehli sünnete göre ruh bâkidir, yok olmaz. İslâm bilginleri; Allah, Ruhlar öldüklerinde onları vefat ettirir” (ez-Zümer, 39/42) ayetini “cesetleri ölünce” şeklinde anlamışlardır.

Her canlı varlık için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Canlılar doğar, büyür ve ölürler. Kur’an-ı Kerim’de ölümle ilgili pek çok ayet vardır. Bazıları şunlardır:

“Her can ölümü tadıcıdır” (Âl-i İmrân, 3/185); “Onlar için bir ecel tayin ettik ki onda hiç şüphe yoktur” (el-İsrâ, 17/99); Biz senden önce de hiçbir beşere dünyada ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar baki mi kalacaklardır?” (el-Enbiyâ, 21/34); “Yer yüzünde bulunan her canlı fanidir” (er-Rahmân55/26).

Hiç bir kimsenin ölümden kaçıp kurtulma imkânı yoktur: “Binlerce kişinin ölüm korkusuyla beldelerini terkettiklerini görmedin mi? Allah onlara “ölün” dedi, sonra da kendilerini diriltti” (el-Bakara, 2/243); “Şöyle de: Siz evlerinizde olsaydınız bile üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlaryine şüphesiz öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi” (Âl-i Imrân, 3/154);

 

“Nerede olursanız olun, tahkim edilmiş yüksek kalelerde bile bulunsanız ölüm sizi bulur” (en-Nisâ, 4/7)

 

Ruh, dünya hayatına bir imtihan devresi geçirmek üzere doğum yoluyla gelen insan oğluna anne karnın da dört aylık cenin döneminden sonra üflenir ve böylece dünya hayatı başlamış olur. Ruhun bedenden ayrılması ile de kabir hayatı başlar.

Kıyamet koptuktan sonra da ahiret hayatına yeni bir yaşam için geçecek olan insan oğlu dünyadaki inanç ve amel durumuna göre Cennet veya Cehennemdeki ebedî hayatta yerini alacaktır.

Kafirin Ölümünü Allah Teala söyle anlatır;

“Bir de meleklerin o küfredenlerin yüzlerine ve arkalarına (kıçlarına) vura vura ve tadın yakıcı azabı’ diye diye canlarını aldıklarını görmeliydin!” (Enfal-50)

Kâfirin ruhu bedeninden çıkınca, o anda dünya âlemine sırt çevirmiş ve âhiret âlemine yönelmiştir. Bu durumda küfründen dolayı âhiret âlemini görmez; ancak birbiri ardınca karanlıklar görebilir. Kâfirin ruhu-nun bedenine olan aşırı ilgi ve sevgisi ve bir anda ondan ayrı düşmesi, onu elem ve üzüntülere, hasret ve özlemlere gark eder. Dünyadan da ayrılması sebebiyle yine elem ve ıstıraplara, üzüntü ve tahassüre boğulup kalır. Âhirete yüz çevirmesi sebebiyle de küfründen dolayı nursuz ve marifetsizdir; o bakımdan karanlıktan karanlığa sürüklenir. İşte bu iki yönlü üzüntü ve sıkıntı, meleklerin onların yüzlerine ve arkalarına vurması şeklinde ifâde edilmiştir.» (Fahreddin Razi)

<İşte bu sizin ellerinizin işleyip öne sürdüğünüzün karşılığıdır ve elbette Allah kullarına zulmedici değildir.>

Rabbim hayırlı Şehadet üzere Müslümanca ölmeyi nasip etsin.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.