Gerçekten Hamd Allah’a mahsustur. O’na hamdederiz ve O’ndan yardım dileriz. Mağfireti O’ndan ister, doğru yola iletilmemizi O’ndan bekleriz. Nefislerimizin kötülüklerinden ve amellerimizin fenalıklarından Allah’a sığınırız.
Allah (c.c), kimi hidâyette kılmış ise, o gerçekten hidayete erişmiştir. Kimi de dalâlette ve sapıklıkta kılmış ise, artık o kendisi için bir dost ve yol gösteren bulamaz. Şehadet ederim ki, Allah’dan başka bir tek ilah yoktur ve O’nun eşi ve benzeri de yoktur. Yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (s.a) Allah’ın kulu ve Rasûlüdür. Salât ve selâm O’na, Ehli Beytine, ashabına ve O’nun yolunu izleyenlere ve onun gösterdiği çizgide yürüyenlere olsun. Allah cc fussilet 30-31-32 Ayet-i kerimelerinde şöyle buyurmaktadır;
اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَـتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler. (Fussilet – 30)
نَحْنُ اَوْلِيَٓاؤُ۬كُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۚ وَلَكُمْ ف۪يهَا مَا تَشْتَـه۪ٓي اَنْفُسُكُمْ وَلَكُمْ ف۪يهَا مَا تَدَّعُونَۜ
“Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır.” (Fussilet – 31)
نُزُلاً مِنْ غَفُورٍ رَح۪يمٍ۟
Bunlar çok bağışlayıcı ve çok merhametli olan Allah tarafından bir ağırlamadır. (Fussilet – 32)
Buradan 36. âyete kadar da müminlerin temel nitelikleri ve uhrevî ödülleri özetlenmektedir. İnancını yüreklice dile getirenleri takdirle anan bir ifade tarzının sezildiği 30. âyette, belirttiğimiz niteliklerin en önemlileri olan, hatta bir bakıma onları da kuşatan şu iki nitelik öncelikle zikredilmektedir: a) Allah’ı rab tanımak, b) Dosdoğru çizgide yaşamak. Hz. Peygamber de kendisinden sımsıkı sarılacağı temel ilkenin ne olduğunu soran bir sahâbîye, “Allah’a inandım de ve sonra dosdoğru ol” buyurmuşlardır (Müsned, III, 413; Müslim, “Îmân”, 62).Demek ki melekler, Allah’ı Tevhid edip O’nu tanıyan ve O’na karşı kulluk vazifelerini aşırılığa kaçmadan dosdoğru yapan kamil mü’minlerin üzerine inerler. Melekler dünyada olduğu gibi ölüm anında, kabirde ve kıyamet günü yeniden dirilirken de mü’minlerin üzerine inerler. İnerler de onlara öldükten sonra âhirette karşılaşacakları şeylerden dolayı korkmamalarını telkin ederler. Bilindiği üzere korku, insanın, başına kötü bir şeyin gelmesini beklemesinden doğan bir acıdır. Yine onlara geride bıraktıkları çoluk çocukları ve akrabaları sebebiyle de üzülmemelerini söylerler. Allah Teâlâ’nın onlara iyilikle muamele edeceğini, kendilerine de cennette, dünyadakinden daha çok ve daha güzel nimetler vereceğini; onları cennette müslüman yakınları ve çocuklarıyla bir araya getireceğini bildirirler. Böylece onların hüzünlenmelerini önlerler. Çünkü “hüzün”, faydalı bir şeyi kaybetmek veya zararı dokunacak bir şeyin meydana gelmesinden doğan bir üzüntüdür. Netice itibariyle, âyet-i kerîmeden anladığımıza göre melekler mü’minlere ölüm sırasında şöyle diyecekler: “Biz size dostuz. Dünya hayatında sizin yoldaşlarınız idik. Sizi doğrultuyor, başarıya ulaştırıyor ve Allah’ın emriyle sizi muhafaza ediyorduk. Aynı şekilde âhirette de sizinle beraber olacağız. Kabirde sizin yalnızlığınızı ünsiyete çevireceğiz. Sûra üfürüldüğü sırada da sizinle beraber olacağız ve yeniden diriltilme, haşir gününde sizin korkunuzu emniyete çevireceğiz. Sırattan sizi geçireceğiz ve sizi nimetlerle dopdolu cennetlere ulaştıracağız. Orada canlarınızın çektiği her şey sizindir. Gözleri aydınlatacak, gönülleri sevindirecek, seçip beğendiğiniz her şey cennette sizin için hazırlanmıştır. “
İşte müminlerin ulaşmak istedikleri hedef ve duymak istedikleri müjde budur. Bütün bu güzelliklere ulaşmak ancak istikamet üzere bir hayat yaşamak ile elde edilebilmektedir. Her gün Fatiha ile Yüce Allah’tan niyaz ettiğimiz başarılı kılmasını istediğimiz hedef de budur. Bilindiği üzere İmtihan hayatında sınavı kazanmak yahut kaybetmekte mümkündür. İşte sınavı başarı ile noktalayan kişilerin portresi bu ayet-i kerime ile bizlere çizilmiştir. Onlar Rabbim Allah’tır diyen O’nu Tevhid de sadık ve samimi olan sonrada hayatlarını ona adayarak istikamet çizgisinde bir hayat süren diğer bir ifadeyle emrolunduğu gibi dosdoğru olan kişilerdir. Bunu elde etmenin yolu nedir dersen;
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh.) bir hutbesinde bu âyeti tefsir edip demiştir ki: “Allah’a itaatte istikamet yaptılar, tilkiler gibi hilekarlığa sapmadılar.”
Hazret-i Osman (radıyallahü anh)dan, “Amelde ihlas yaptılar.” Hazret-i Ali (k.v.)den: “Farzları eda ettiler.” Süfyan-ı Sevri’den: “Dediklerine uygun amel ettiler.” Rebi’î b. Enes’ten: “Allah’ın masivasından (Allah’tan başka her şeyden) yüz çevirdiler.
İbn Abbâs (r.a.), huzuruna gelip nasihat isteyen Osman b. Hâdır el-Ezdî’ye şöyle der: “Allah’a karşı takvâ sahibi olmaya ve dâimâ istikâmet üzere bulunmaya dikkat et. Kur’an ve sünnete uy, bid’atçi olma!” (Dârimî, Mukaddime 19)
Bu ”istikamet” kavramı içine, bütün ibadetlere ve itikada ölünceye kadar devamlı bir şekilde sarılmak da dahildir. İnsanın istikameti demek, doğru yoldan ayrılmaması demektir. Kişinin bütün faydanın ve zararın sadece Allah’tan geldiğini görmesi, Allah’tan başka hiç kimseden bir şey ummaması, O’ndan başka hiçbir şeyden korkmaması da istikamettendir.İstikâmet, sağa ve sola sapmaksızın tek bir yön üzere devam etmektir. Esas mânası, Allah Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçmak üzere dosdoğru yürümektir.
Bu sebeple Efendimiz (s.a.s.) “Hûd sûresi ve kardeşleri olan Vâkıa, Hâkka, Mürselât, Nebe’ ve Tekvîr gibi sûreler beni ihtiyarlattı” (Tirmizî, Tefsir 57/3297) buyurmuştur. Kuşkusuz bu, büyük ve o kadar da zor bir iştir. Yüce Allah katında böylesine büyük bir lütfu, meleklerin arkadaşlığını, onların dostluk ve sevgilerini haketmesi de bu yüzdendir. Bundan daha üstün bir nimet var mıdır? Bu yüzden namazlarımızda bir günde onlarca kez mutlaka okuduğumuz Fatiha sûresinde Rabbimize yalvarıp; “Bizi sırat-ı müstakime\ istikamet üzere olan yola hidayet et” diye dua etmekteyiz. Bu yolun kadim yolcularının da Allah’ın kendilerine nimet vermiş olduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihler olduğunu beyan ederek, yolun iki kenarındaki azgın ve sapkınların yoluna düşürmemesini istemekteyiz.
Kamil anlamda bir istikametten söz edebilmek için şu hususların bulunması gerekir:1) İstikamet yolunu; dinde orta yolu bilmek, tanımak ve sahih şer’î delillerle açıkça idrak etmek, 2) Bu bilgi ile amel etmek, hem içe hem de dışa bakan yönümüzde yolun gereklerini yerine getirmek, 3)Herkesi bu orta yola çağırmak, orta yola bağlanmanın gereğine dair nasihatlerde bulunmak, yolu zayıflatacak ve sekteye uğratacak şeylere karşı savunmak, 4)Bu yolda sebat, sabırla bağlılığa devam etmek ve yol ile çelişen şeylerle ölünceye kadar mücadele etmektir.
Böylece ruhunda, dilinde ve eylemlerinde Yüce Rabbimizin göstermiş olduğu çizgide istikamet üzere kalabilen insanlar, kendilerine yararlı oldukları gibi, başkalarına da imam\önder olabilmektedir. Nitekim “Rabbimiz bizi muttakilere imam kıl” (Furkan 74) ayetinde istenilen önderlik de böyle bir istikamet yolunun öncüleri olmaktır.
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN