SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MUHAMMED SURESİ 29 VE 31. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
MÜNAFIKLARI KONUŞMALARINDAN TANIRSIN
29- Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar, Allah’ın onların kinlerini dışarı vurmayacağını mı sandılar?
30- Biz isteseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları, konuşma üslubundan tanırsın. Allah bütün yaptıklarınızı bilir.
31- Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve söylediğiniz sözlerin doğru olup olmadığını açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.
Doğrusu münafıklar, münafıklık sanatını iyi becermelerine ve genel olarak müslümanlar tarafından tanınmamalarına güveniyorlardı. Ancak Kur’an onların bu münafıklıkları sürekli gizli kalacak şeklindeki zanlarını, alaya almakta ve onları, durumlarını ortaya çıkarmakla ve müslümanlara duydukları kinleri ve nefretleri meydana koymakla tehdit etmektedir. Ve Peygamberine “Biz isteseydik onları sana gösterirdik de sen onları yüzlerinden tanırdın” demektedir. Yani biz isteseydik, onları teker teker, ayrı ayrı tanıtırdık da sen onlardan, kimi görsen simasından tanırdın. (Bu ayet yüce Allah’ın Peygambere onlardan bir zümreyi, isimleri ile teker teker açıklamasından önce inmişti) Bununla birlikte, onların konuşmaları ses tonları, sözü doğru anlamından saptırmaları ve seninle konuşurken sözlerinin mantık dışına çıkması tüm bunlar sana onların münafık olduklarını ifade eder de sen “Andolsun ki sen onları konuşma üslubundan tanırsın.” Ve yaptıkları ameller ve o amellere yol açan nedenler yüce Allah’ın herşeyi kuşatan ilmine yükselir. “Allah bütün yaptıklarınızı bilir.” Onun için gizli kapaklı hiçbir şey yoktur.
Sonra yüce Allah’ın imtihan vaadi gelmektedir. Mücahidler, sabredenler ortaya çıksın, başkalarından ayrılsın diye, durumları bilinsin ve saflar arasında başkaları ile karıştırılmasınlar diye, sonra münafıkların zayıfların ve sabırsız kimselerin durumlarının gizli kalması için bir ortam kalmasın diye İslâm toplumunun tümüne yönelik bir imtihan vaadi yer almaktadır:
“Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve söylediğiniz sözlerin doğru olup olmadığını açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.”
Yüce Allah, ruhların özünü ve cevherini bildiğine göre, ruhların durumlarını bildiğine göre ve ilmiyle bütün olayları gerçekten kuşatmış olduğuna göre, bu imtihan da ne demek oluyor? İmtihan sonucu ortaya çıkan sonuç ile imtihanın gerisinde kim içindir bu ilim?
Hikmeti açık (yüce) olan Allah, insanoğlunu gücü dahilinde olan şeylerle, temel yapısı ve yetenekleri sınırı içinde olan şeylerle yükümlü kılar. İnsanlar O’nun bildiği gizli gerçekleri bilmezler. O halde gerçeklerin ortaya çıkarılması gerekir ki insanlar da onları kavrasınlar, öğrensinler, kesin bilgi ile bilsinler ve sonra da onlardan yararlansınlar…
Sıkıntı ile bolluk ve rahatlık ile, nimet ve sefalet ile, rahatlık ve darlık ile, zorluk ve ferahlık ile imtihan edilmek… Bütün bunlar ruhların temel yapısında ve cevherinde gizli olan ve hatta kişilerin bizzat kendilerince bile meçhul olan cevheri ortaya çıkarır.
İmtihan sonucu ruhlardan ortaya çıkan cevherleri yüce Allah’ın bilmesine gelince, bunun anlamı insanların gördükleri belirtiye O’nun ilminin bağlanmasıdır. İnsanlara etki eden, duygularını ortaya çıkaran ve güçlerindeki araçlarla hayatlarını yönlendiren, onların ruhlarının derinliklerinde olan gizli gerçekleri akıllarının kavrayabileceği biçimi ile görmeleridir. İşte yüce Allah’ın imtihanla gözetmiş olduğu hikmet böylece ortaya çıkar ve gerçekleşir.
Bununla birlikte mümin olan bir kul Allah’ın belası ve imtihanı ile karşı karşıya gelmemeyi temenni eder, O’nun vereceği esenliği ve rahmetini arzu eder. Buna rağmen Allah’ın belasına uğrayınca, ona sabreder çünkü onun gerisinde gizli olan hikmeti kavramıştır, Allah’ın hikmetine güvenerek, rahmetini ve imtihandan sonra vereceği esenliği arzu ederek, O’nun dilemesine teslim olur. Rivayet edilir ki, sofï Fudayl bu ayeti okuyunca ağlar ve şöyle dermiş: Allah’ım bizi imtihan etme! Çünkü bizi imtihan edersen biz rezil rüsvay oluruz. Sırlarımız ortaya çıkar ve senin azabına uğrarız…