SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA HUCURAT SURESİ 13. AYET-İ KERİME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
13- Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah yanında en üstün olanınız Allah’tan en çok korkanınızdır. Allah bilendir, haber alandır.
Ey insanlar! .. Ey değişik ırk ve renkten olan ve kabile ve halklara bölünmüş insanlar… Gerçekten sizler bir tek köktensiniz. O halde, parça parça olup birbirinizle çatışmayınız, dağılmayınız, birbirinizle çekişmeyiniz, birbirinizden ayrılıp gitmeyiniz.
Ey insanlar!.. Size bu seslenişle seslenen sizi yaratandır… Bir erkek ve bir dişiden… Sizleri halklar ve kabileler halinde yaratmasındaki amacı, sizlere bildirmektedir O. Bu amaç birbirinizin gırtlağına sarılma ve birbirinizle çatışma değildir. Bu amaç, sizin birbirinizle tanışmanız ve kaynaşmanızdır… Dillerin ve renklerin farklı oluşu, huy ve ahlâkların çeşit çeşit olması, kabiliyet ve yeteneklerin değişik değişik olması çekişme ve ayrılığı gerektiren bir ayrılık değildir. Aksine, tüm yükümlülükleri yerine getirmek ve bütün ihtiyaçları gidermek için yardımlaşmayı gerektiren bir unsurdur. Rengin, ırkın, dilin, vatanın ve bu değerlerden başka diğerlerinin yüce Allah’ın ölçüsünde hesaba katılacak bir değerleri yoktur. Ortada ancak ve ancak tüm değerlerin kendisi ile belirlendiği ve insanların üstün olup olmadıklarının kendisi ile bilindiği bir tek ölçü vardır. Bu ölçü: “Allah yanında en üstün olanınız O’ndan en çok korkanınızdır” Ölçüsüdür… Gerçek şerefli insan Allah katında şerefli olandır. Yüce Allah sizi bilerek ve tanıyarak kendi ölçü ve değerleri ile tartar. “Allah bilendir, haber alandır.”
İşte böylece bütün farklar ve tüm diğer değerler, değerini kaybeder, düşer ve tek bir ölçü ve tek bir değerle yükselir. Ve insanlar muhakeme edilmek için bu biricik ölçüye başvururlar ve insanların ayrılıkları, ölçüde bu değere vurulur.
Ve işte böylece yeryüzündeki bütün çatışma ve düşmanlık sebepleri kaybolur, silinir. İnsanların üzerine titreyip sıkıca yapıştığı ve değer verdiği bütün yeryüzü değerleri işte böylece önemsizleştirilir. Ve insanların birbiri ile kaynaşması ve yardımlaşması için apaçık ve muazzam bir sebep belirir. Yüce Allah’ın herkes için ilahlığı ve hepsini bir tek kökten yaratmış olması… Bu beliren sebebin yanısıra, altında yer almak için herkesin birbiri ile yarıştığı bir tek sancak yükseliyor: Bu da yüce Allah adına yükselen takva sancağıdır. İslamın insanlığı ırkçılık taassubunun bölgecilik, kabilecilik ve aile taassubunun belalarından kurtarmak için diktiği sancak budur. Bu taassupların hepsi çeşitli boyalara girse de, çeşit çeşit isim alsa da cahiliyetten kaynaklanmıştır ve ona bağlıdır. Bunların tümü islamdan soyutlanmış, onunla ilgisi olmayan cahiliye tutkularıdır.
Gerçekten islam bütün kılık ve şekilleri ile bu cahiliyet taassubu ile mücadele etmiştir. İslamın bundan gayesi, tüm dünyayı kucaklayan ve insana yaraşır sistemini bir tek sancak altında kurmaktır. Bu birtek sancak Allah’ın sancağıdır… Yoksa ne milliyetçilik sancağıdır bu, ne de vatan, ne aile ve ne de ırk sancağı… Bütün bu sancaklar islamın tanımadığı sahte sancaklardır.
Nitekim Resulullah -salât ve selâm üzerine olsun- şöyle buyurur: “Hepiniz Hz. Adem’in çocuklarısınız. Hz. Adem de topraktan yaratılmıştır. İnsanlar ataları ile övünmeyi bıraksınlar yoksa, yüce Allah’ın katında pislik böceğinden daha değersiz hale gelirler.”
Başka bir hadiste de Resulullah -salât ve selâm üzerine olsun- cahiliyet taassubunu yasaklayarak “Bırakın onu. O iğrenç bir leştir” buyurur.
İslam toplumunun üzerine oturduğu temel budur işte. İslam toplumu, insanlığın uçuşan hayalleri içinde karekterinden birini hayata geçirmek için çırpınıp durduğu halde bir türlü gerçekleştiremediği tüm dünyayı kucaklayan ve insana yaraşır bir toplumdur. Bu toplumu insanlık, ona giden doğru yolu, yüce Allah’a giden yolu tutmadığı için gerçekleştirememektedir. Çünkü insanlık toplayıcı, birleştirici bir tek sancağın, yüce Allah’ın sancağının altında biraraya gelmemektedir.
GERÇEK İMANI ELDE EDEMİYENLER
Surenin sonunda “iman ettik” dedikleri halde imanın ne demek olduğunu kavrayamayan ve iman ettiklerinden ötürü bunu Resulullah’ın başına kakan oysa, yüce Allah’ın kullarına iman nasib etmesini takdir edemeyen bedevilere cevap verilirken, “imanın özü ve değerini” açıklama fırsatı doğuyor.