sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

DÜNYANIN HAKİKATİ, ÂFETİ VE MAKSADI

A+
A-

Hamd Âlemlerin Rabbi olan, bizleri yaratan, itaat ile bizlere rahmet eden, rahman, rahim, din gününün sahibi olan Allah (Celle Celaluhu)’a mahsustur.

Salat ve Selam bizlere itaatin nasıl olacağını öğreten ve kendisine tabi olup izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olamayacağı, yaşayan kuran, âlemlere rahmet olarak gönderilen, Hatemul Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) e ve O’nun tertemiz ehli beytine ve ashabına ve tüm müminlerin üzerine olsun.

Bilmemiz gerekiyor ki dünya, din yolunun konaklarından bir konak, yolcuları Allah’u Teâlâ’ya götüren bir yol, misafirlerin azıklarını alabilmeleri için açıkta kurulmuş süslü bir pazardır. Dünya ve ahiret, senin iki hâlinden ibarettir: Ölümden Önce olup, ama ona çok yakın olana «DÜNYA», ölümden sonra olana ise «AHÎRET» denir.

Dünyadan maksat, ahiret için azık toplamaktır. Çünkü insan yaratıldığı zaman sade ve noksan [eksik] yaratılmıştır. Fakat kemâle gelmek ve meleklerin hâlini kalbine nakşetmek liyakatindedir. Böylece Allah’u Teâlâ’ya lâyık kul olur. Bu; hidayete kavuşmak yahut Allah’u Teâlâ’nın cemâlini seyredenlerden olur manasındadır. Onun nihaî saadeti budur. Cenneti budur ve o, bunun için yaratılmıştır. Gözü açılmayınca seyredemez ve O cemâli idrak edemez [anlayamaz]. Bu ise marifetle elde edilir.

Allah’u Teâlâ’nın cemâlinin marifetinin anahtarı, onun sun’undaki [yaptığı, yarattığındaki şaşılacak] hâllerin bilinmesidir. Bu sun’unun anahtarı, Önce insanın duygularıdır. Bu hisler [duygular] ancak, su ve topraktan meydana gelmiş bu bedende bulunurlar. O hâlde, bunun için su ve toprak âlemine düştü.

Ancak bu şekilde, bu azığı elde eder, hisleriyle kendinin dışında olanları bilir. Kendini tanımak anahtarı ile de, Allah’u Teâlâ’yı tanımaya kavuşur. Bu hisler onda olduğu ve faaliyet gösterdikleri müddetçe o kimseye, «Dünyadadır», derler. Hislere veda edip kendi [zâtı] ve zâtına ait sıfatları [kendine ait hususiyetleri] kalınca ona, «Ahirete gitti», derler. O halde insanın dünyada bulunmasının sebebi budur.

Demek ki, insana dünyada iki şey lâzımdır: Biri, kalbi öldürücü sebeplerden koruması ve gıdasını tedarik etmesi, diğeri de, bedenini helak edici, öldürücü şeylerden koruması ve gıdasını elde etmesidir.

Kalbin gıdası, Allah’u Teâlâ’yı tanımak ve sevmektir. Çünkü her şeyin gıdası tabiî hususiyetine uygun olur. Daha önce, insanın kalbinin hususiyetinin bu olduğunu anlatmıştık. Helakinin sebebi, Allah’u Teâlâ’dan gayrı şeylerin sevgisine dalmaktır.

Bedeni, kalp için korumak lâzımdır. Yoksa beden fânidir, kalp bakidir. Hacıyı hacca götüren deve gibi, beden de kalbin binek hayvanıdır. Deve hacıya lâzımdır, hacı deveye değil. Eğer hacca giden bir kimsenin deveyi yanında bulundurması icabediyorsa, yemini, suyunu, örtüsünü Kâbe’ye varıncaya kadar tedarik etmesi lâzımdır. Bundan sonra onun sıkıntısından kurtulur. Fakat deveye bakmayı ihtiyaç miktarınca yapmak lâzımdır. Yoksa bütün zamanını ona yem vermek, onu süslemek ve onu muhafaza etmekle geçirirse, kafileden geri kalır ve helak olur. Bunun gibi, eğer insan bütün zamanını, bedenin kuvvetlenmesine ve helak olma sebeplerini ondan uzaklaştırmaya verirse, kendi saadetinden mahrum kalır.

Dünyada bedenin ihtiyacı üçtür: Beslenmek için yemek, giyinmek, sıcak ve soğuktan korunmak için bir evi olmak. Böylece helak olma sebeplerinden kurtulur. O hâlde, insanın dünyadan zaruri olarak alacağı bunlardan fazla değildir. Hatta dünyanın esası da bunlardır. Kalbin gıdası, beslenmesi ise marifettir. Ne kadar çok olursa, o kadar iyidir. Bedenin gıdası, yemektir. Haddinden fazla olursa helake sebep olur. Allah’u Teâlâ’nın, şehveti insana vermesi, yemekte, meskende ve giyinmekte bedenin iktizasının meydana gelmesi içindir. Kendisinin binek hayvanı ancak bu şekilde helak olmaz. Bu şehvet öyle yaratılmıştır ki, kendine verilene razı olmaz, daha fazla ister. Aklın yaratılması, onun hududunu aşmamasını temin içindir.

Peygamberlerin diliyle (Aleyhisselam ecmain) gönderilen şeriatlar, onun [şehvetin – arzunun ] hududunu tâyin içindir.

Bütün varlığını kuvvet, elbise ve mesken kurmaya vermemesi ve bu sebeple kendini unutmaması, bu kuvvet ve elbisenin neye yaradığını, ne için olduğunu bilmesi ve hatta kendinin bu dünyada ne için bulunduğunu anlaması, Ahiret için azık olan kalbin gıdasını unutmaması için geldiler. Bu ifadeden dünyanın hakikatini, afetini ve maksadını öğrendik. İnşaAllah.

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.