sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KAF SURESİ 12 VE 15. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KAF SURESİ 12 VE 15. AYETLER
29.02.2024
189
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

12- Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semud kavmi de yalanlamıştı.

13- Ad, Firavun ve Lut’un kardeşleri de.

14- Eyke halkı ve Tubba’ kavmi de. Bütün bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da üzerlerine tehdidim hak oldu.

15- İlk yaratma ile yorulup aciz mi kaldık ki yeniden yaratamayalım? Doğrusu onlar yeniden yaratılmaktan şüphe etmektedirler.

Ayet metninde geçen “Ress” duvarı örülmemiş kör bir kuyu demektir. “Eyke” ise, dalları sık ve birbirine sarılmış gür ağaçlardır. Eykeliler -ağır basan tercihe göre- Hz. Şuayb’ın kavmidir. Ress (kuyu) sahiplerine gelince, onlar hakkında şu kısa ifadeden başka hiçbir açıklama yoktur. Tübba’ kavmi de böyledir. Onlar hakkında da hiçbir açıklama yoktur. Tübba’ Yemendeki Himyer krallarının lakabıdır. Yalnız burada sözkonusu edilen kavimler o zamanlar bu Kur’an’ı okuyanlarca bilinmekteydi.

Zaten açıkça belli ki bu kısa işaretten maksat bu kavimlerin hikayelerini ayrıntıları ile anlatmak değildir. Sadece, Peygamberlerini yalanlamış geçmiş kavimlerin akıbetlerini anlatarak kalplere etki etmektir. Burada dikkati çeken şey bütün bu kavimlerin kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamış olmalarının ifade edilmesidir.

“Bütün bunların hepsi peygamberleri yalanladılarda üzerlerine tehdidim hak oldu:

Bu kısa ifade inanç birliği ile peygamberlik kurumunun özdeşliğini vurgulamak için getirilmiştir. Buna göre bir peygamberi yalanlayan kimse tüm peygamberleri yalanlamış gibi olur. Çünkü bütün peygamberlerin getirmiş olduğu peygamberlik kurumunu yalanlamış olmaktadır. Tüm peygamberler kardeştirler, tek bir toplulukturlar ve zamanın derinliklerine kök salmış bir ağaç gibidirler. Bu ağacın her bir dalı ağacın özelliklerini özet olarak ifade etmekte ve ana ağacın bir resmi olmaktadır. Dolayısı ile, bu ağacın bir dalını zedeleyen ağacın gövdesini ve diğer dallarını da zedelemiş demektir. “Üzerlerine tehdidim hak oldu” Ve dinleyenlerin bildikleri acı akıbet başlarına gelip çatmıştı.

Bu kötü akıbetlerin ışığı altında yüce Allah tekrar onların yalanladıkları yeniden dirilme konusuna dönüyor ve soruyor:

“İlk yaratma ile yorulup aciz mi kaldık?..”

Canlıların yaratılması olayı onların gözleri önünde gerçekleşmiştir. Dolayısı ile onların cevap vermesine gerek yoktur. “Doğrusu onlar yeniden yaratılmaktan şüphe etmektedirler”. Mevcut olan yaratıkların şahitliklerini dikkate almamaktadırlar. O halde önlerindeki bu şahidi de olayı da yalanlayan kimseler neleri hak etmezler ki!

Surenin ikinci bölümü de birinci bölümün ele aldığı yeniden dirilme konusunu işlemeye devam etmektedir. Bu bölüm aynı zamanda yalanlayan kalplere yeni yeni dokunuşlarla şifa sunmaktadır. Fakat bu dokunuşlar ürpertici ve korkunçtur. Bu dokunuşlar, sureyi sunarken sözünü ettiğimiz ilahi kontroldür. Sonra, bu kontrolü canlandıran ve somutlaştıran ilahi kontrolün sahneleridir. Ardından ölüm ve ölüm sarhoşluğu manzaraları… Sonra hesaba çekilme ve amel defterlerinin herkese gösterilmesi sahneleri… Sonra ağzını iştahla açmış kendisine yakıtı olan insanlar atıldıkça tadına varan ve zevkle “Daha yok mu?” diyen bir cehennem tablosu… Ve bunun yanıbaşında cennet, nimet ve ikram tabloları… İşte yeni dokunuşlar bunlardır.

Doğrusu, doğumdan başlayan ölüm istasyonuna uğrayan ve yeniden dirilme ve hesaba çekilme ile son bulan tek bir yolculuktur bu. Durmadan, dinlenmeden devam edip giden tek bir yolculuktur. Bu yolculuk, insan oğlunun gönlüne kendisinden kopulup sapılmaz biricik yolu çizmektedir. İnsanoğlu yolun başından sonuna kadar, yüce Allah’ın kutsal kudret elinin avucundadır, ordan kayıp kaçması veya kurtulması mümkün değildir. Ve onun hiçbir şeyi dikkatten kaçırmaz ve asla gevşemez kutsal kontrolü altındadır. Ve yine doğruyu söylemek gerekirse bu yolculuk insanın duygularını korku ve ürperti ile dolduran korkunç bir yolculuktur. Kalplerden geçeni bilen, dilediğini zorla yaptırmaya kadir (Cebbar) olan Allah’ın kudret elinin avucunda olduğunu hisseden bir insan nasıl olur da ürpermez? Ve yine, hiçbir şeyi unutmayan, hiçbir şeyi dikkatten kaçırmayan ve asla uyumayan herkese yaptıklarının karşılığını vermeye kadir olan bir tek yaratıcı tarafından çağırıldığını hisseden bir kimse nasıl olur da ürpermez?

Doğrusunu söylemek gerekirse, insanoğlu yeryüzündeki hükümdarların kendisini, casusları ve gözcüleri vasıtası ile izlediğini, her hareket ve davranışını gözetlediğini bilip hissederse, korkusundan tir tir titrer, sarsılıp, dengesini yitirir ve kendinden geçer. Oysa yeryüzündeki hükümdarların gözcüleri ne olursa olsunlar o insanın ancak dışa vuran hareketlerini gözetleyebilir. İnsan evine sığınınca, kapısını kapatınca, ağzını sıkı tutunca bu gözcülerden ve hükümdardan kendisini korur. Oysa Cebbar olan Allah’ın kudret elinin avucu böyle mi? İnsan nereye kapanırsa kapansın nereye giderse gitsin ilahi kudret elinin altındadır. Allah’ın kontrolü vicdanlara ve kalpleredir. Şimdi düşünelim. Bir insan bu ilahi avuçda ve şu kontrol altında olduğunu hissettiği zaman ne hale gelir? Nasıl olur da titremez?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.