TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 216. AYET-İ KERİME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
216- Hoşunuza gitmediği halde, savaşmak size farz kılındı. Belki de hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. Belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir, siz bilmezsiniz .
“Size hoş gelmese de müşriklerle savaşmak üzerinize farz kılındı. Zorluklarla dolu olduğu ve büyük sıkıntılara sebep olduğu için savaş nefislerinize hoş gelmez. Savaşı kötü görmeyin. Belki kötü gördüğünüz o savaşta sizin için hayır vardır. Cihadı terketmeyi de sevmeyin. Belki sevdiğiniz bu cihadı terketme işinde sizin için şer ve kötülük vardır. Allah, sizin için hangi şeyin şer, hangi şeyin hayır olduğunu bilir. Siz ise bunu bilemezsiniz.
Bu âyet-i kerime. Allanın dinini yeryüzüne hakim kılmak için müminlerin, her türlü zorluğuna rağmen cihad etmelerinin gerekliliğini beyan etmektedir. Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde de şöyle buyuruyor:
“Rızkım, mızrağımın gölgesi altında kılındı. Zillet ve aşağılık ise emrime karşı gelene verildi. Resulullah efendimiz diğer bir hadis-i şerifinde de şöyle buyurmuştur:
“Kim cihad etmeden ve cihad etmeyi gönlünden geçirmeden ölürse bir nevi münafık olarak ölmüş olur.
Müfessirler bu âyet-i kerimede, yapılması emredilen cihadın kimlere farz. kılındığı hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir:
a- Ata ve Abdullah b. Abbastan nakledilen bir görüşe göre bu âyette emredilen cihad sadece Resulullah’ın sahabilerine farz kılınmıştı. Bu hususta İbn-i Cüreyc diyor ki: “Ben, Atadan sordum ki, bu âyete göre. bütün insanların savaş yapmaları farz mıdır? Ata dedi ki: “Hayır o âyetin indiği zamandaki insanlara farz kılınmıştı.” İkrime diyor ki: “Abdullah b. Abbas dedi ki: “Bu âyet “Dediler ki “İşittik ve itaat ettik âyeti ile neshedilmiştir.”
Taberi diyor ki: “Bu sözün hiç bir mânâsı yoktur. Zira hükümlerin neshe-dilmesi kul tarafından değil Aziz ve Celil olan AHah tarafındandir. Allah teala bu son âyette, mümin kullarının: “Biz işittik ve itaat ettik.” dediklerini bildirmektedir. Burada nesih diye bir şey yoktur. Ebu İshak el-Fezari diyor ki: “Ben Evzaiden “Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı.” âyetini sordum ve dedim ki: “Bütün insanların savaş etmeleri farz mı?” Evzai de dedi ki: “Ben onu bilmiyorum ama, imamların ve halkın bunu terketmeleri doğru değildir. Kişinin bizzat kendisine tek olarak farz değildir.”
b- Diğer bir kısım müfessirler ise bu âyette emredilen cihadın, cenaze namazının kılınmasında olduğu gibi müminlerin üzerine farz-ı kîfaye olduğunu, müminlerden belli bir grubun bu farzı eda etmeleri halinde diğerlerinden bu farzın düşeceğini söylemişlerdir.
Taberi diyor ki: “Bize göre doğru olan görüş te budur. Zira, bu hususta deliller ittifak halindedir Cihad etme ne sadece belli insanlara farz kılınmıştır. Ne de her ferdi şahsen yükümlü kılan bir farzdır. Zira bu hususta Allah teala şöyle buyurmuştur: “Müminlerden özürsüz olarak savaşa katılmayıp oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler bir değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından, oturup geri kalanlardan daha üstün kılmıştır. Allah, hepsine de, en güzel şey olan cenneti vaadetmiştir. Allah, cihad edenleri, oturanlara, büyük bir mükâfaatla üstün kılmıştır. Allah teala bu âyette, cihad edenlerin, cihad etmeyenlerden üstün olduklarını belirttikten sonra, her iki sınıf için de güzellik olduğunu bildirmiştir. Şayet cihad her fert için farz olsaydı, bu farzı ifa etmeyenler için güzellik değil ceza vaadedilirdi.
c- Diğer bir kısım müfessirlere göre ise, kâfirlerle savaşmak, kıyamete kadar her müslümanın üzerine farz-ı ayndır. Davud b. Ebu Âsim diyor ki: “Ben, Said b. el-Müseyyebe dedim ki: “Ben, savaşmanın insanlara farz olduğunu biliyorum.” O, bu sözüme karşılık vermedi. Ben diyordum ki şayet o, benim söylediğime karşı çıkacak olsaydı elbette fikrini açıklardı.
Âyet-i kerimede “Belki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. Belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür.” buyurul-maktadır.
Süddi bu âyeti izah ederken şöyle demiştir: “Müslümanlar savaşmayı hoş görmüyorlardı. Allah teala onlara buyurdu ki: “Belki hoşunuza gitmeyen savaş, sizin için daha hayırlıdır.” Yani, savaşta ganimet elde edersiniz, zafere ulaşırsınız ve şehit düşersiniz. Savaşa gitmemeniz halinde ise bunlardan mahrum olursunuz.”
Abdullah b. Abbas diyor ki: “Bir gün ben, Resulullahin terkisine binmiştim. O bana dedi ki: “Ey İbn-i Abbas, heva ve hevesinin aksine de olsa Allah’ın, senin hakkında takdir ettiğine razı ol. Zira bu durum, Allahın kitabında mevcuttur.” Dedim ki: “Ey Allahın Resulü, o nerede? Ben Kur’anı okudum.” Resulullah buyurdu ki: “O, belki de hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. Belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Alİah bilir siz bilemezsiniz…” âyetinde mevcuttur.