sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SÜNNET’İN TARİFİ-2

A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

RİVAYET ŞEKLİNE GÖRE SÜNNETİN ÇEŞİTLERİ

Rivâyet edilişine göre sünnet üç kısma ayrılır;

a) Mütevatir Sünnet,

b) Meşhur Sünnet,

c) Ahad Sünnet

a) Mütevatir Sünnet:

Fertlerinin yalan üzere birleşmeleri âdeten imkânsız, güvenilir bir topluluğun Hz. Peygamberden rivâyet ettiği, bu topluluktan da kendisi gibi bir ikinci topluluğun rivâyet eylediği, bu topluluktan da kendisi gibi sonraki bir toplulu-ğun rivâyet eyleyerek bize kadar ulaşan sünnetlerdir. Bu sünnetlerin senedinde her tabakada yalan hususunda aralarında anlaşması imkânsız bir topluluk yer alır. Aralarında yüzyıllar olduğu, memleketleri birbirinden çok uzaklarda bulunduğu halde, hiçbir ihtilaf olmadan müslümanların topluluk halinde Hz.Muhammed (as) den aldıkları, diğer bir topluluğa aktardıkları dinî ibâdetlerden namaz, oruç vs. nin edâsındaki amelî sünnetler bu kısımdandır (246)

b) Meşhur Sünnet:

Sayıları tevatür derecesine ulaşmayan bir veya birden fazla sahabenin Pey-gamber (as) den rivâyet edip sonra bu bir veya birden fazla sahabîlerden tevatür derecesine ulaşan büyük bir topluluğun, onlardan da diğer bir tevatür topluluğunun rivâyette bulunarak bize gelene kadar değişmeden rivâyet edilen sünnetleridir. Rivâyetin ilk tabakası tevatür derecesine sayı itibarıyla ulmaşmamış bir veya birkaç kişi ise de diğer tabakaları tevatür derecesine ulaşmıştır. Ömer b.Hattab ise de diğer tabakaları tevatür derecesine ulaşmıştır. Ömer b.Hattab ve İbn Mes’ûd’un ve diğer bazı saħabîlerin rivâyetleri bu kısımdandır.

c) Âhad Sünnet:

Allah Rasûlünden kişilerin yahut tevatür sayısına ulaşmamış topluluğun ri-vâyet eylediği, onlardan da bize gelene kadar benzerleri kişi veya toplulukların rivâyette bulundukları, senedleri sayıca tevatür derecesine varmamış sünnetlerdir. Hadislerin büyük çoğunluğu bu kısımdandır.

SÜNNETLER KAT’Î MİDİR YOKSA ZANNÎ MİDİR?

Hz. Peygamberden varid oluşu itibariyle mütevatir sünnet kesindir. Çünkü nakildeki tevatür, rivâyet edenlerin doğruluğu konusunda kesinlik ifade eder. Meşhur sünnet, Allah Rasûlünden aktaran sahabiden varid oluşu itibariyle kesindir, Peygamber (as) den varid oluşu hususunda kesin değildir. Çünkü, sünneti Hz. Peygamberden dinleyenler tevatür topluluğu değildir, fakat sahabîden alanlar tevatür derecesinde bir topluluktur. Âhad sünnet ise, Allah Rasûlünden gelişi açısından zannîdir. (247)

Sünnetler, te’vil ihtimali taşımadıklarında, ihtivâ ettiği hükme kesin, te’vil ihtimali taşıdıklarındaysa zannî olarak delâlet eder.

SÜNNETİN DELİL OLUŞU

Hz. Peygamberin teşrîî maksadla buyurduğu ve bize kadar sahih senetle nak-ledilip gelen sünnetleri kesinlik yahut râcih zan ifade eyleyen söz, fiil ve takrirleri müslümanların, tam bir delil ve kendisine uyulması gereken bir teşrîî (hukukı) kaynak olduğu konusundaki herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Mütevatir sünnete uyulması gerekir. Çünkü Peygamber (as) den nakledildiği kesindir. Rasulullahdan nakli zannî olsa da meşhur ve âhad sünnete uymak gerekir. Çünkü rivâyet eyleyenlerde bulunan âdalet ve güvenilirlik sebebiyle bir zann râcihtir.

Sünnetle sabit hükümler, bağlayıcı, kendisine uyulması gerekli olarak kabul edilmiştir. Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allaha itaat edin. Peygambere ve sizden emir sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, Allaha ve âhiret gününe inanmışsanız, onun çözümünü Allaha ve Peygambere bırakın…(248), “Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğin-de onu yayarlar; halbuki o haberi peygambere veya kendilerinden buyruk sahibi olanlara götürselerdi onlardan sonuç çıkarmaya kâdir olanlar onu bilirdi…”(249), “Kim Peygambere itaat ederse muhakkak Allaha itaat etmiştir.”(250), “Biz hiçbir peygamberi Allahın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir hikmetle göndermedik.”(251) “De ki, Allaha ve Peygambere itaat edin.”(252),

“De ki, eğer Allahı seviyorsanız bana itaat edin ki, Allah da sizi sevsin.”(253), “Allah ve Peygamberi bir işe hükmettiğinde gerek mü’min olan erkek gerek mü’min olan kadın için ona aykırı olacak işlerde kendilerine muhayyerlik yoktur (254)”Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.”(255)

Şu halde Kur’an hükümlerine göre sünnet, kendisine uyulması gereken teşrî bir kaynaktır. Allah Rasûlünün hayatında ve vefatından sonra onun sünnetine uymanın gerektiği hususunda sahabe ittifak ve icmâ halindeydiler. Hz. Peygamberin hayatında verdiği hükümleri infaz ediyorlar, emir ve yasaklarına uyup helâl kıldığını helâl, haram kıldığını da haram kılıyorlardı. Vefatından sonra da karşılaştıkları bir olayın hükmünü, Kur’an’da bulamazlarsa o hususta Peygamber (as) in sünnetinden araştırıyorlardı. Hz.Ebu Bekir, bir olay hakkında kendisi sünnetle ilgili bir husus bilmediğinde müslümanlardan bu hususta Peygamberin sünnetinden bir şey bilip bilmediklerini sorardı. Hz.Ömer (ra), diğer sahabeler ve onlardan sonra gelen tâbiûn nesli de aynı şekilde davranıyorlardı.

246) Mecelle md. 1732-1735 tevatür hakkındadır. Ve md. 1733 de “Tevatür ilmi yakîn ifade eder… Binaenaleyh… tevatürün hilafına beyyine ikâme olunamaz.”, Md. 1735 de “Tevatürde muhbirlerin adedi muayyeni yoktur. Ancak akıl onların kizb üzre ittifaklarını tecviz etmeyecek mertebe bir cemm-i gafir olmaları lâzımdır” denilmektedir. (m).

247) Zanniliğin burada kullanılışı, ilmî bir terim oluşu itibariyledir. Yani kesin olmamak fakat, meselâ hadisin Peygamberden gelişi hakkında bir fikir vermekte bulunuşu anlamını taşır. Bak: 118. fıkra. (m).

248) Kur’an, Nisâ 59. O hususta Kur’an ve sünnete başvurun. (Çantay, c.1/131)

249) Kur’an, Nisâ, 83.

250) Kur’an, Nisâ, 80.

251) Kur’an, Nisâ 64.

252) Kur’an, Âl-i İmrân 32.

253) Kur’an, Âl-i İmrân 31.

254) Kur’an, Ahzâb 36.

255) Kur’an, Haşr 7.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.