SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA HADİD SURESİ 28 VE 29. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
28- Ey müminler, Allah’tan korkunuz ve Peygambere inanınız ki, O size vereceği rahmeti ikiye katlasın, size yolunuzu aydınlatacak bir nur bağışlasın, günahlarınızı affetsin. Çünkü Allah affedici ve merhametlidir.
29- Böylece yahudiler ile hristiyanlar bilsinler ki, Allah’ın lütfu kendi tekellerinde değildir. Lütuf O’nun elindedir, dilediğine verir onu. Allah büyük lütuf sahibidir.
Onlara yönelik seslenişin “Ey müminler” diye başlaması dikkat çekicidir. Bu sesleniş, onların kalplerine yönelik bir okşama, imanlarını bilemeyi amaçlayan bir vurgu, imanı gerektiği gibi korumaya çağıran bir hatırlatma, Rabb’leri ile aralarındaki ilişkiyi geliştirmeye teşvik eden bir uyarıdır. O Rabb’leri ki, kendilerine böylesine nazik ve cana yakın bir dille sesleniyor. O’nunla aralarındaki bağ olan “iman” adına kendilerini yüce zatından çekinmeye ve Peygamberini onaylamaya çağırıyor. Böylece onlardan istenen imanın özel anlamlı bir iman olduğu anlaşılıyor. Bu “iman” terimi ile imanın gerçek anlamı ve ondan doğacak olan sonuçlar kastediliyor. Evet, Allah’tan korkunuz ve Peygambere inanınız ki; “O size vereceği rahmeti ikiye katlasın.”
Yani size vereceği rahmet payını iki katına çıkarır. Bu son derece düşündürücü ve duygulandırıcı bir ifadedir. Çünkü yüce Allah’ın rahmeti parçalanmaz bir bütündür ve insana dokunur dokunmaz hemen etkisini gösterir. Fakat bu ifade, yüce Allah’ın bağışlayacağı rahmete süreklilik ve akış coşkunluğu anlamı katmaktadır. Devam ediyoruz:
“Size yolunuzu aydınlatacak bir nur bağışlasın.”
Bu nur, yüce Allah’ın korkusunun bilincinde olan ve Peygamberine gerçek anlamda inananların kalplerine doğrudan sunacağı bir bağıştır. Bu bağışın ışığı sayesinde sözkonusu kalpler aydınlanırlar; perdelerin ve engellerin gerisindeki biçimlerin ve görüntülerin ötesindeki gerçeği görebilir. O zaman yürürken tökezlemezler, yan yollara sapma tehlikesinden kurtulurlar. Evet “yolunuzu aydınlatacak bir nur”. Devam ediyoruz:
“Günahlarınızı affetsin. Çünkü Allah affedici ve merhametlidir.”
Çünkü insan ne olursa olsun, kendisine ne kadar nur bağışlanmış olursa olsun, insandır. Ne kadar gideceği yolu bilirse bilsin yine de yanılabilir, yanlış adım atabilir. Bu yüzden bağışlanmaya muhtaç duruma düşebilir. İşte o zaman Allah’ın rahmeti imdadına yetişiverir. “Çünkü Allah affedici ve merhametlidir.”
Evet “Ey müminler, Allah’tan korkunuz ve Peygambere inanınız ki”, Allah’ın size vereceği rahmetin iki katını elde edesiniz, yolda yürürken önünüzü aydınlatacak bir nura kavuşasınız ve eğer bir günah, bir hata işlerseniz, O rahmeti ile imdadınıza koşsun. Bir de şu var:
“Böylece yahudiler ile hristiyanlar bilsinler ki, Allah’ın lütfu kendi tekellerinde değildir. Lütuf O’nun elindedir, dilediğine verir onu.”
Bilindiği gibi yahudiler ile hristiyanlar kendilerinin “Allah’ın seçilmiş halkı”, “Allah’ın çocukları ve sevdikleri” olduklarını ileri sürüyorlar ve akılları sıra bu iddialarını perçinlemek için şöyle diyorlar:
“Yahudi ya da hristiyan olunuz ki, doğru yolu bulasınız.” (Bakara suresi, 135‘)
“Yahudilerden ve hristiyanlardan başka hiç kimse cennete giremeyecek. ” ( Bakara suresi, 111)
İşte yüce Allah, yahudilerin bu asılsız kuruntularına karşılık müminleri rahmetini, cennetini, lütfunu ve bağışlamasını hakketmeye çağırıyor. Böylece yahudiler ile hristiyanlara anlatmak istiyor ki; Allah’ın lütfuna el koyamazlar, lütuf O’nun elindedir, dilediklerine verir onu; O’nun lütfu ve herhangi bir millete özgüdür, ne herhangi bir grubun tekelindedir ve ne de az ve sınırlıdır; çünkü “Allah büyük lütuf sahibidir.”
Müminleri Allah’ın rahmeti ve cenneti uğrunda yarışmaya çağıran, yüreklendirici bir teşviktir bu. Sure bu çağrı ile noktalanıyor. Bu bitiş surenin tüm içeriği ile ve akışı boyunca tekrarlanan kalplere yönelik seslenişlerle uyumlu bir sondur. Bilindiği gibi bu seslenişlerde kalplerden imanlarına gerçeklik kazandırmaları, Rab’lerinden korkmaları, imanlarının bedeni ve mali yükümlülüklerini içtenlikle yerine getirmeleri istenmişti.
İmdi, bu sure insanların kalplerine nasıl seslenileceğini, onların etkileyici bir üslupla nasıl coşturulacaklarını gösteren bir Kur’an örneğidir. Başlangıcı ile, akışı ile, bitişi ile, müzikal vurguları ile, tabloları ile, çağrışımları ile, konusunu işleme yöntemi ile, bütün bu yönleri ile, bu dinin mesajını insanlara duyurmayı üstlenen dava adamları için orjinal bir derstir. Dava adamlarına insanlara nasıl sesleneceklerini, uyuşuk insan fıtratını nasıl uyandıracaklarını ve kalpleri nasıl harekete geçireceklerini öğretiyor.
Bu sure kalplerin yaratıcısının, Kur’an’ın indiricisinin ve bütün evreni bir plân uyarınca yaratanın verdiği kutsal bir derstir. İyi yetişmiş, başarılı dava adamları bu ilahi medreseden diploma almalıdırlar.
HADİD SURESİNİN SONU