BİR GÜNAHIN NE GİBİ BİR ZARARI OLABİLİR Kİ ?
Hamd Allah(C.C)’a özgüdür. O’na hamd eder. O’ndan yardım ister ve O’ndan bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden yaptıklarımızın kötülüklerinden O’na sığınırız. Allah azze ve celle kime hidayet ederse onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırırsa onu doğru yola sevk edecek biri bulunmaz. Allah’tan başka hiçbir (hak) İlah’ın olmadığına, O’nun tek ve ortağı bulunmadığına şahitlikle bulunur, Hz. Muhammed (sav) O’nun kulu ve Rasulu olduğuna da şahitlik ederiz.
Günah kelimesi halihazırdaki malzeme ve telaffuz şekliyle farsça bir kelimedir. Aynı kelimeye Arapça da çok yakın olan kelime ise cunah kelimesidir. Maddesi cihetinden meyletmek yönelmek manalarına gelen bu kelime Kur’an’daki kullanışı bakımından hem ‘darlık, sıkıntı’ ve hem de ‘günah’ manasında kullanılır.
İhsan hür özgür iradesiyle ya günah işler ya da ‘sevap’ iyi işlerle hayatını geçirir.
Mü’min’in halini Allah Rasulu hadisler de bize şöyle aşmaktadır.
Mü’min günahlarını, sanki dibin de oturup da üzerine düşeceğini sandığı bir dağ gibi görür.
Ve kişi kötülük yapar da bu ona rahatsızlık verir, işte o Mü’min’dir. Diyor.
İşlediğimiz günahların sayısı bir gün de ne kadardır.
Ya da toplum arasında bir günahtan karşı olan bağlılığımızı göstermektedir. Burnumuzun ucunda gördüğümüz günahları hafife alarak yaşıyoruz, önümüze taş oluyor, biz bu taşları kaldıracağımız yerde, daha günahları hafif hayatlarımızda koca koca koyarlar oluşturuyoruz.
Aslında Mümin nazarında, günah işlemek ateşe girmekten daha büyük bir bedbahtlıktır. Günah kulun başkaldırısını gösterirken, ateşe girmekse Allah(C.C)’ın Azamet ve Celalini gösterir. Ateşe girmekle imtihana çekilmem, günah ile imtihana çekilmemden daha sevgilidir. Niçin mi? Çünkü günah işleme de Rabbime muhalefet vardır; gazabı ve ateşindeyse kudretini izhar ve kendi intikamını alma vardır. O’nun bana gazabı, benim kendimi (günah ile) azaba duçar etmemden daha iyi ve üstündür.
Ed Dehlevi ise; “Günah insanın şeytana uyarak yaptığı ve arzusunda fani olduğu, dünya da ve ahirette cezasını çektiği bütün mükemmellikleri fesada uğratan, Allah(C.C)’a boyun eğmeye ve itaate muhalif olan Allah(C.C) ile kul arasındaki perdeyi engeli kuvvetlendiren her fiildir.
Bu tarif, günahın belki de en derli toplu tarifi sayılabilir. Sebebine gelince, beşeri hayatın bütün sahalarına kadar sokulabilmektedir.
Günahların dünya da ve ahirette akla, kalbe ve bedene verdiği dünyevi ve uhrevi zararlar, insan psikolojisi ve kişiliğinin oluşumu üzerinde olumsuz yönde bıraktığı etkiler, inkar edilemez bir gerçektir.
Bunların o kadar kötü ve çirkin etkileri sonuçları var ki onları ancak bunun ne kadar tehlikeli ve büyük olduğunu Allah(C.C) bilir.
İnsanlar bazen günahın tesirini günahı işledikleri onda görmezler. Özellikle henüz meleke haline kalbin katılaşmadığı gençliğin ilk dönemlerinde işlenen ilahi yasaklar ve günahlar hakkında bu daha da belirgindir.
Çünkü bazen günahın tesiri ileri de ortaya çıkar ama kişi onu unutmuş olur.
Etkisini o görmeyince, yaptığından dolayı Allah(C.C)’ın ona memnuniyetsizliğin olmadığını sanır ve cezanın gecikmesinin aslında tövbe etmesi için ilahi tarafından kendisine verilebilen bir mühletten kaynaklandığını unutur.
Oysa tertemiz bir sayfadan ibaret olan kalpte günah sonucu oluşan siyah noktanın büyümesiyle nice insanlar helak oldu, nice nimetler yok oldu, nice ferdi ve ictimai belalara davetiye çıkarıldı. Bırakın cahilleri aldanan nice alimler ve erdemli insanlar bile var!
Rabbim bizlere günahlara karşı güçlü olmayı nasip etsin.