sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 267 VE 268. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 267 VE 268. AYETLER
22.06.2024
143
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

267- Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkar­dıklarımızın helal ve temiz olanlarından Allah için harcayın. Ancak gözü­nüz kapalı iken alabileceğiniz kötü şeyleri sadaka olarak vermeyin. Bilin ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmeye layık olandır.

Ey, Allahı ve Resulünü tasdik edenler, ticaretten kazanmış olduğunuz mallarınızdan, elinizde bulunanların en iyi ve güzellerinden Allah yolunda harcayın. Yerden sizin için çıkarmış olduğumuz meyve ve her türlü mahsullerden de infak edin. Vereceğiniz şeyin kötülerini vermeyin, iyilerini verin. Sizler, hak­kınız olan şeyleri almak istediğiniz de, sadaka olarak verdiğiniz bu kötü şeyleri ancak gözünüz kapalı olursa alırsınız. Yani gönül hoşluğu ile değil, istemeyerek alırsınız. O halde kendiniz için istemediğiniz bir şeyi, Allah rızası için bir fakire vermeye gönlünüz nasıl razı olur? Bilin ki Allahın, sizin sadakalarınıza hiç ihti­yacı yoktur. Allah, yarattıklarına bolca lütufta bulunmasından dolayı övülmeye layıktır.

Âyet-i kerimede geçen ve “Allah için harcayın.” diye tercüme edilen ifadesinden maksat, “Zekâtınızı verin ve tasaddukta bulun.” demektir.

Âyet-i kerimede geçen ve “Helal ve temiz olanlarından” şeklinde tercüme edilen ifadesinden maksat, Abdullah b. Abbas göre “Mallarınızın en güzel ve en değerlilerinden” demektir. Mücahid, Süddi ve Hz. Aliye göre ise “Altın ve gümüş”ten demektir. Yani, ticaret yaparak veya çalışarak kazandığınız altın ve gümüşten zekât verin, tasaddukta bulunun” demektir.

Âyet-i kerimede “Yerden çıkardıklarımız” diye zikredilen ifadeden mak­sat, Hz. Aliye göre, hububat, meyve, kendisinden zekat verilmesi icabeden her türlü mahsuldür. Mücahidden nakledilen bir görüşe göre, hurma, diğer bir görü­şe göre ise sadece meyvedir.” Süddiden nakledilen başka bir görüşe göre ise bu­rada “Yerden çıkarıldığı zikredilen” şeyden maksat, hurma ve hububattır.

Taberi, burada ifade edilen “Yerden çıkarılan şey”den maksadın hurma, üzüm, buğday, Arpa ve kendilerinden zekat verilmesi gereken bütün bitkiler ol­duğunu söylemiştir.

Ayet-i kerimede: “Kötü şeyleri sadaka olarak vermeyin.” buyrulmaktadır. Bu ifadede zikredilen ve “Kötü şeyler” diye tercüme edilen kelimesi müfessirler tarafından iki şekilde izah edilmiştir:

a- Bera b. Âzib, Ali b. Ebi Talib, Ebu Ümame b. Sehl. Katade ve Müca­hide göre burada zikredilen kelimesinden maksat, malın âdisi ve kö-tüsüdür. Allah teala bu âyette kendilerine farz kılınan zekatı veren müminlere zekatı verirken mallarının kötülerini vermemelerini emretmiştir. Bu hususta Be­ra b. Azib diyor ki: “Artık bundan sonra birimiz bir şey tasadduk etmek istedi­ğinde elinde bulunanın en güzelini vermeye başladı.

Bu hususta Hz. Ali ise şunları söylemiştir: “Bu âyet-i kerime, farz olan zekat hakkında nazil olmuştur. İnsanlar, hurmaları topladıktan sonra iyi olanla­rını ayırıyorlardı. Zekat memuru geldiğinde ona kötülerinden veriyorlardı. İşte bunun üzerine, Aziz ve Celil olan Allah, “Kötü şeyleri sadaka olarak vermeyin.”buyurdu.

b- İbn-i Zeyd ise demiştir ki: “Bu âyette zikredilen den maksat, haram olan mallar demektir. Allah teala, kişiye haram olan mallarından infak et­mesini yasaklamıştır. Zira Allah, temizdir ve ancak helah ve temiz olanları ka­bul eder.”

Taberi birinci görüşü tercih etmiştir. Çünkü sahabiler ve diğer müfessir­ler, bu ifadeyi bu şekilde izah etmişlerdir.

Âyet-i kerimede geçen ve “Ancak gözünüz kapalı iken alabileceğiniz.” şeklinde tercüme edilen ifadesi müfessirler tarafın­dan çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

a- Hz. Ali, Süddi, Abdullah b. Abbas, Mücahid, Reb’ b. Enes ve Dehhak-tan nakledilen bir görüşe göre, onlar bu ifadeyi şu şekilde izah etmişlerdir: “Si­zin, başkalarında alacağınız olsaydı, size verecekleri kötü mallan ancak düşük değerde tutup fazlasını isterdiniz” demektir. Yani, kendinizin başkalarında ala­cağınız olduğunda kötü malları kabul etmezsiniz. Değerini düşük tutarsınız. Alacağınız miktardan daha fazlasını istersiniz. O halde, mallarınız için üzerinize borç olan zekatları verirken, onları alma hakkına sahip olan fakirlere, mallarını­zın kötüsünü nasıl verirsiniz? Abdullah b. Abbas, âyetin bu bölümünün izahında şöyle demiştir: “Şayet sizin bir kimsede alacağınız olsa o da size, hakkınızı öderken kötü mal verecek olsa, siz onu, iyi malın yerine almazsınız, değerini düşürürsünüz. O halde ey insanlar, sizler, kendiniz için razı olmadığınız şeyi, benim rızamı kazanmak için nasıl verebilirsiniz? Halbuki benim, sizin üzeriniz­deki hakkım, mallarınızın en güzeli ve en değerlisidir. Abdullah b. Abbas diyor ki: “Allah teala, bunu şu kelamıyla ifade buyurmuştur: “Sevdiğiniz şeylerden Allah için harcamadıkça asla iyiliğe erişemezsiniz.

b- Hasan-ı Basri ve Katadeden nakledilen bir görüşe göre âyetiirbu bölü­münün mânâsı şöyledir: “Sizler, bu kötü mallan, başka birinden satın aldığınız zaman, ancak onların değerini düşürerek satın alırsınız. O halde bu kötü mallan, nasıl tam değerinde kabul ederek zekat verirsiniz.?

c- Bera b. Âzibden nakledilen başka bir görüşe göre, bu ifadeden maksat şudur: “Şayet sizlere, kötü mallar hediye edilecek olsaydı, sizler onu gönül hoş­luğu ile değil istemeyerek ve utandığınızdan dolayı gözünüzü kapayarak alırdı­nız. O halde bu gibi mallan başkalarına zekât olarak nasıl verirsiniz?

d- İbn-i Ma’kilden nakledilen diğer bir görüşe bu ifadeden maksat şudur: “Sizlerin, başkalarında alacağınız olsa kötü malları, ancak hakkinizin yenildiği­ni belirterek alırsınız. 0 haide bu gibi kötü malları zekat olarak başkalarına nasıl verirsiniz?

e- İbn-i Zeyde göre ise bu ifadenin mânâsı şudur: “Sizler, kazançlarınız­dan haram olanları zekat ve sadaka olarak vermeyin. Çünkü sizler, bu gibi ha­ram şeyleri ancak günahına göz yumarak alırsınız. O halele böyle mallan başka­larına vermeyin.

Taberi diyor ki: “Bize göre âyetin izahına en uygun olan tefsir şunu söy­lemek olur. “Aziz ve Celil olan Allah, bu âyet-İ kerimesiyle kullarını tasaddukta bulunmaya ve mallarında zekât vermeye teşvik etmiş ve zkât vermeyi kullarına farz kılmıştır. Allah tealanın, zenginlerin mallan için, üzerlerine farz kıldığı zekât, ona layık olanların hakkıdır. O hak sahipleri, zekât verenlerin ortağı gibi­dir. Nasıl ki ortaklardan biri, ortak olan mallarından kötüsünü almayı kabul et­mezse, zekatı hak edenlere de o malın kötüsünü veremez. Ortaklardan biri böyle bir şeyi kabul etmesi için ya verilen malı düşük değerde tutacaktır yahut da iste­meyerek kabul edecektir. Bu itibarla, kendilerine zekat verilenlerin durumu da öyle olacaktır. O halde, Allahın rızasını kazanmak isteyen sizler, ortağına hak­sızlık yapacak olan kimsenin durumuna düşmeyin,

Taberi diyor ki “Malların kötüsünü vermenin yasak olması, zekat gibi, verilmesi farz olan malî yükümlülükler için söz konusudur. Teberruda bulunan kimsenin böyle bir yükümlülüğü yoktur. Her ne kadar, teberruda bulunan kim­senin de, malının en güzelini vermesinin uygun olacağı kanaatinde isem de, ben, böyle bir kimseye malının kötüsünü vermesinin haram olduğunu söyleye­mem. Zira, malın kötüsünden teberru eden, daha fazla miktarda verebilir, yok­sullar da daha fazla faydalanmış olur.Nitekim bu hususta Ubeyde es-Selaminin şunu söylediği rivayet edilmiştir. “Bu âyet, zekat hakkında nazil olmuştur. Kişi teberruda bulunurken hurma da verebilir, değeri düşük para da. Aslında, değeri düşük para hurmadan daha evladır.

 

268- Şeytan sizi, fakirlikle korkutur ve sîze hayasızlığı emreder. Al­lah ise size katından bağışlama ve lütuf vaadediyor. Allah, lütfü geniş olan ve her şeyi bilendir.

Ey insanlar, Şeytan sizi “Eğer Allah yolunda harcarsanız fakir düşersi­niz.” diye korkutur. Sizlere, Allaha isyan etmeyi ve ona itaati terkedip hayasız olmayı emreder. Allah ise sizlere, harcamalarınıza karşılık, günahlarınızın affedileceğini ve tarafından bir lütuf olarak azıklarınızı bol vereceğini vaadeder. Allah, lütfü bol olan, kimin ikrama layık olduğunu çok iyi bilendir.

* Abdullah b. Mes’ud diyor ki” “Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Âdemoğlunun kalbine şeytan da bir şey sokar melek te. Şeytanın soktu­ğu şeyler, kötülükler vaadetmek ve hakkı yal anlatmaktır. Meleğin soktuğu şey ise, hayırlı ümitler vaadetmek ve hakkı tasdik ettirmektir. Kim, kendisinde bu durumu hissederse bilsin ki bu, Allah tarafındandir. Bundan dolayı Allaha ham-detsin. Kim de diğerini hissederse, kavulan şeytanın şerrinden Allaha sığınsın.” ve sonra bu âyeti okdu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.