TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 274 VE 275. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
274- Gece ve gündüz, gizli ve açık olarak mallarını Allah yolunda harcayanların, rablcri katında mükâfaatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar, üzülmeyeceklerdir de.
Mallarını Allah yolunda, israf etmeksizin, cimrilik yapmaksızın, fesat çıkarıp saçıp savurmadan, gizli ve aşikâr olarak harcayanların, rableri katında sevap ve mükâfaatlan vardır. Onlar için âhirette bir korku yoktur. Dünyada bıraktıkları şeylerden dolayı da üzülmezler.
*Ebüdderda, bu âyet-i kerimenin, atlarıyla Allah yolunda cihad eden müminleri vasıflandırdığım söylemiştir. Katade ise bu âyetin, israfa kaçmaksızm ve harcamada kısıtlı davranmaksızın, mallarım Allah yolunda harcayanları vasıflandırdığını ve bunların cennetlik kimseler olduklarını söylemiş bu hususta Resulullahın da şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. “Mallan çok olan zenginler, en aşağıda bulunanlardır.” dediler ki: “Ey Allanın Peygamberi, bundan kim müstesnadır?” Resulullah yine: “Mallan çok alan zenginler, en aşağıda bulunanlardır.” buyurdu. Orada bulunanlar yine “Ey Allanın Peygamberi, ondan kim müstesnadır?” dediler. Resulullah da tekrar: “Mallan çok olan zenginler en aşağıda bulunanlardır.” buyurdu. Yine orada bulunanlar: “Ey Allanın Peygamberi ondan kim müstesnadır?” dediler ve onlar, ortık bu soruya cevap verilmeyeceğini zannetiler ve cevap alamamaktan korktular. Nihayet Resuluîlah buyurdu ki: “Ondan, malını sağına soluna, önüne arkasına tasadduk eden müstesnadır. Bunlardan da pek azı bu istisnaya girer. “Evet, bu âyette zikredilenler, Allanın farz kıldığı ve razı olduğu yolda mallarını israfa, cimriliğe ve fesada kaçmaksızm harcayanlardır.
Abdullah b. Abbas Tevbe süresindeki zekata ait hükümleri belirten âyetler nazil olmadan önce bu ve bundan önce geçen iki yüz yetmiş, yetmiş bir, yetmiş iki ve yetmiş üçüncü âyetlerle amel edildiğini, Tevbe süresindeki âyetler inince de yalnızca onlarla amel edilmeye başladığını söylemiştir.
275- Faiz yiyenler, yerlerinden, şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu onların: “Alış veriş tc aynen faiz gibidir.” dcmclerinden-dir. Halbuki Allah, alış verişi helal, faizi ise haram kılmıştır. Kim, rabbin-den öğüt gelir de yaptığını terkederse, geçmişte aldığı onundur. Ve onun işi Allaha aittir. Kim de tekrar faizciliğe dönerse işte onlar, cehennemliktirler. Orada ebedi olarak kalacaklardır.
Faizi almak vermek ve yemek suretiyle faizle muamele yapanlar, kıyamet gününde kabirlerinden, ancak şeytanın çarptığı, sara hastalığına yakalanarak kendini yerden yere atan kişinin kaltığı gibi kalkarlar. Onların, kabirlerinden bu şekilde kalkmalarının sebebi, inkâr etmeleri ve iftirada bulunarak “Alışveriş te faiz gibidir. Niçin bu haram olsun?” demelerindendir. Halbuki Allah, alış veriş suretiyle ticari kazancı helal, faizi ise bütün çeşitleriyle haram kılmıştır. Kim, rabbinden bir öğüt ve korkutma geldikten sonra faiz yemekten vaz geçerse, haram hükmü gelmeden önce olan olmuştur. Ve onun işi allaha aittir. İsterse onu affeder, isterse azabeder. Kim de haram kılındıktan sonra tekrar faiz yerse onlar cehennemliktirler. Orada edebi olarak kalacaklardır.
Âyet-i kerimede, “Faiz yiyenler, yerlerinden, şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar.” buyurulmaktadır. Arapçada “Faiz’ kelimesi lafzıyla ifade edilmiştir. Bu kelimenin mânâsı “Artmak ve fazlalaşmak.” demektir. Mallarını faize verenler, onları bu yolla artırmak istedikleri için faize “Riba” denmiştir. Faiz yiyenlerin, yerlerinden şeytanm çarptığı kimse gibi kalkacakları beyan edilmiştir. Burada ifade edilen “Yerler”den maksat, Mücahid, Abdullah b. abbas, Said b. Cübeyr, Katade, Rebi’ b. Enes, Dehhak, Siklıli ve İbn-i Zeyde göre kıyamet gününde diriklikten sonra kalkacakları kabirlerdir. Kıyamet gününde faizcilerin alametleri, şeytanın çarpmış olduğu kişi gibi, saralı bir şekilde olmalarıdır.
Taberi diyor ki: “Eğer denilecek olursa ki “Âyet-i kerimede, faizi bizzat yiyenler zikredilmektedir. Ticaretlerinde faizli işlem yapan ve onu fiilen yemeyenler de bu âyetin beyan ettiği cezaya çarptırılacaklar mıdır? Cevaben denilir ki: “Faizi sadece yiyenler değil, her türlü faizli muamelede bulunanlar bu âyetin beyan ettiği hükme dahildir. Ancak, âyetin indiği zaman-faizcilerin, faizden elde ettikleri gayr-i meşru kazancı en çok yeme ve içmelerinde kullandıkları için âyette “Faiz yiyenler ifadesi yer almaktadır. Yoksa bütün faizle muamele yapanlar bu âyetin kapsamına girmektedirler. Nitekim şu âyet-i kerime ve şu ha-dis-i şerif bu hususu ortaya koymaktadırlar. Allah teala buyuruyor ki: “Ey iman edenler, Allahtan korkun ve eğer iman ediyorsanız faizden arta kalanı bırakın. Peygamber efedimiz de hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur.
“Allah, faizi yiyene de yedirene de şahidine de kâtibine de lanet eder.