sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TALAK SURESİ 1. AYET-İ KERİME

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TALAK SURESİ 1. AYET-İ KERİME
05.07.2024
155
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

1- Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları iddetleri içinde boşayın ve iddeti de sayın. Rabbiniz Allah’tan korkun. Apaçık bir hayasızlık yapmaları bir yana, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırını aşarsa, şüphesiz kendisine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki, Allah bunun ardından (gönlünüzde sevgi gibi) bir hal meydana getirir.

işte ilk aşama ve işte Peygamber Efendimize yönelik bir ifadeyle açıklanan ilk hüküm… “Ey peygamber!..” Sonra bu hükmün Müslümanlara özgü olduğu ve Peygamber Efendimizin şahsı ile ilgili olmadığı anlaşılıyor: “Kadınları boşamak istediğiniz zaman …” Böyle bir ifadenin arka planında meseleye verilen önem ve konunun ciddiyeti vurgulanıyor. Burada kullanılan ifade tarzı oldukça ilginçtir. Çünkü yüce Allah bu mesele ile ilgili emrini vermek üzere Peygamberinin şahsına seslenirken, buyruğunu diğer Müslümanlar da duyurmuş oluyor. Hiç kuşkusuz bunlar konuya verilen önemi ortaya koymaları bakımından açık psikolojik mesajlar içeren ifadelerdir.

“Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları iddetleri içinde boşayın.” Bu ayetin ifade ettiği anlamı açık biçimde ortaya koyan sahih bir hadis mevcuttur. Buhari’de yer alan bu hadisin metni şöyledir: Bize Yahya B. Bükeyr anlattı. Ona da Leys anlatmış, o da Ukeyl’den duymuş, ona da ibni Şihab anlatmış, o da Salim’den Abdullah B. Ömer’in şöyle dediğini haber vermiş: Abdullah B. Ömer, karısını hayızlıyken boşamış, Hz. Ömer gidip bunu Resulallah’a haber vermiş, bunun üzerine Peygamberimiz öfkelenmiş ve şöyle demiş: “Gidip karısını geri getirsin, hayızdan temizlenene kadar yanında tutsun. Sonra kadın tekrar hayız görüp temizlenince, şayet halâ boşamak istiyorsa o zaman temizlenmiş halde ve kendisiyle ilişkiye girmeden boşasın. işte yüce Allah’ın uyulmasını istediği iddet dönemi budur:’

Hadisin Müslim’deki metninde ise şu ifade geçer: “işte yüce Allah’ın kadınların içinde boşanmasını emrettiği iddet dönemi budur.”

Buradan anlaşılıyor ki, boşanmanın geçerli olabilmesi için belirli bir zaman gereklidir. Dolayısıyla erkek karısını hayızdan temizlendiği ve bundan sonra da aralarında cinsel ilişki olmadığı zaman ancak boşayabilir. Bunun dışında dilediği zaman karısını boşayamaz. Başka hadisler boşanmanın geçerli olduğu ikinci bir durumun da olduğunu ifade etmektedirler. Bu da kadının açıkça hamile olduğunun belli olduğu dönemdir. Boşanma için bu şekilde bir zaman belirlenmiş olması, boşama eylemini kişide boşama isteğinin belirdiği anın bir süre sonrasına erteleme amacına yöneliktir. Bu süre içinde şayet geçici nedenlere bağlı ise kızgınlık dinebilir, karı koca arasında uzlaşma sağlanabilir. Yine bu zaman ayarlamasında gebelik durumunun olup olmadığının anlaşılması da amaçlanmıştır. Koca karısının hamile olduğunu öğrenirse onu boşamaktan vazgeçebilir. Kadının hamile olduğu anlaşılır buna rağmen adamın bu düşüncesi sürerse bu onun kararlı olduğunu gösterir. Hayızdan temizlendikten sonra cinsel ilişkinin olmamasının şart koşulması kadının hamile kalmaması içindir. Hamileliğin belli olmasının şart koşulması ise bilerek hareket etmek içindir.

Bunlar aile binasında beliren çatlakları onarma amacı ile başlatılan ilk girişimlerdir. Bu binaya yönelmiş yıkıcı balyozları önleme çabalarıdır.

Bu, boşanmanın ancak söz konusu dönemde geçerli olacağı anlamına gelmez. Boşanma her zaman için geçerlidir. Ancak Allah katında hoş karşılanmaz, peygamberin öfkelenmesine neden oluşturur. Bu hüküm, bir müminin zamanı gelene kadar kendini tutması ve yüce Allah’ın bu meselede dilediği gibi karar vermesini beklemesi için yeterli bir ağırlığa sahiptir.

“Ve iddeti de sayın.”

Amaç, bekleme günlerinin sayılmaması sonucu boşanan kadının gereksiz yere bekletilmesini önlemek, bu dönemden sonra evlenmesine engel olmakla zarara uğramasına imkan vermemektir. Veya bu sürenin eksik sayılmasını önlemektir. Ki bu durumda birinci amaç gerçekleşmemiş olur. Söz konusu amaç, soyun karışmasını önlemek için boşanan kadının rahminde ceninin olmadığının iyice anlaşılmasıdır. Ayrıca bu, meselenin önemini, gökyüzünün konuyu gözettiğini, ilgili tarafların dikkatli olmasını istediğini anlatan oldukça etkili bir kontrol mekanizmasıdır.

“Rabbiniz Allah’tan korkun. Apaçık bir hayasızlık yapmaları bir yana, onları evlerinden çıkarmayın. Kendileri de çıkmasınlar.”

İlk seslenişin oluşturduğu şaşkınlığın ardından gelen ilk uyarıdır. Kadınların evlerinden çıkmamalarını öngören emirden önce Allah’tan korkmaları hatırlatılarak ilk kez konuya dikkatleri çekiliyor. Ayette kadınların evlerinden söz edilirken kastedilen kocalarının evleridir. Fakat boşanma sonrası bekleme dönemi içinde kadınların bu evlerde oturma hakkına sahip olduklarını vurgulamak amacı ile böyle bir ifade kullanılıyor.

Kadınlar bu evlerden kendi istekleri ile çıkmayacakları gibi çıkarılmayacaklar da. Ancak açık-seçik bir edepsizlik yapmaları durumu bu hükmün dışında tutuluyor. Burada söz konusu edilen edepsizliğin zina sonucu olduğu söylenmiştir. Dolayı siyle böyle bir suç işlemeleri durumunda taşlanarak öldürülmek üzere bu evlerden çıkarılacaklardır. Burada kastedilen edepsizlik kocanın ailesini rahatsız etmesi veya kocasına hakaret etmesi, boşanmış olsa bile kocasını incitecek davranışlarda bulunması da olabilir. Çünkü kadının boşanma sonrası bekleme döneminde kocasının evinde tutulmasının hikmeti tekrar birbirlerine dönmelerine bir fırsat oluşturmaktır. Sevgi ve şefkat duygularını yeniden harekete geçirmektir. Birlikte geçirdikleri günlerin anılarını tazelemektir. Şöyle ki bu dönemde koca boşanma gereği kadından uzak durur ama gözlerinin önünde dolaşır. Bu durum her ikisinin de duyguları üzerinde derin etki bırakır. Ama kadın kocasının evinde zina gibi iğrenç bir suç işlerse, veya kocasının ailesini rahatsız ederse, ya da kocasına hakaret ederse, bu durumda temiz duyguların canlanması, köşede kıyıda kalmış sevgi kırıntılarının harekete geçmesi mümkün ol naz. Bu yüzden boşanma sonrası bekleme döneminde kadını kocasının evinde tutmaya gerek yoktur. Çünkü böyle bir durumda kadının kocasına yakın durması bağları güçlendirmez, aksine kopartır:

“Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur.”

Bu da konuyla ilgili ikinci uyarıdır. Buna göre yüce Allah koyduğu bu hükmün gözetleyicisi, bekçisidir. Hangi mümin Allah’ın gözetlediği bir sınırı aşmaya kalkışabilir? Buna kalkışanın sonu felakettir, yok olmadır. “Kim Allah’ın sınırını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur.” Allah’ın koruyup gözettiği bir sınırı aşmaya kalkışmak suretiyle kendini Allah’ın azabına atmakla kendine zulmetmiş olur. Aynı şekilde boşadığı karısına haksızlık etmekle de kendine zulmetmiş olur. Çünkü kadın ve erkek tek bir kişiden türemişler. Bu açıdan kadına haksızlık eden kendine haksızlık etmiş olur… Ve sonra…

“Bilemezsin, olur ki Allah bunun ardından (gönlünüzde sevgi gibi) bir hal meydana getirir.”

Son derece etkileyici ve derin anlamlar içeren bir mesajdır bu. Boşandıktan sonra kadınların belli bir süre bekletilmesine ve boşanmış kadınların bu süre içinde kocalarının evlerinde kalmalarına ilişkin olarak yüce Allah’ın verdiği emrin arka planında gizli bulunan gaybı ve takdiri kim bilebilir ki? Ayet-i kerime burada bir umut parıltısı gönderiyor. Bir ışık yakıyor. Evet bu dönem baştan sona herkes için hayırlı olabilir. Bütün durumlar değişebilir, karşılıklı uzlaşmaya, hoşnutluğa dönüşebilir. Çünkü Allah’ın kaderi sürekli hareket halindedir. Sürekli değişir ve sürekli olaylarla iç içedir. Şu halde Allah’ın buyruğuna teslim olmak en iyisidir. Onun emrini korumak daha uygun bir davranıştır. Ondan korkmak, onun gözetimini düşünmek burada bir parça işaret edildiği gibi herkes için hayır kaynağıdır.

İnsan ruhu kimi zaman içinde bulunduğu anda kaybolur; bu anın ortaya çıkardığı durumların, şartların arasında boğulur. Geleceğe açılan tüm kapılar üzerine kapanır, içinde bulunduğu anın zindanına hap solur kalır. Bu anın sonsuz olduğunu, kalıcı olduğunu düşünür. içinde bulunduğu anda baş gösteren durumların, şartların peşini bırakmayacağını, kendisini hep kovalayacağını sanır. Bu psikolojik zindan sinirleri kilitler ve çoğu zaman bozulmalarına sebep olur.

Fakat aslında bu durum gerçek değildir. Çünkü Allah’ın kaderi sürekli işliyor, sürekli değişiyor, başkalaşıyor. Daima insanın aklının ucuna getiremediği durumları, şartları ortaya çıkarıyor. Sıkıntının ardından rahatlık, zorluğun ardından kolaylık, darlığın ardından bolluk meydana getirir. Çünkü Allah her gün kulları için değişik durumlar yaratır. insanlar için perde gerisinde olan yeni durumlar ortaya çıkarır.

Yüce Allah bu gerçeğin bu şekilde insanların kafalarında yer etmesini diliyor. Böylece yüce Allah’ın meydana getirdiği olaylara bakış açıları sürekli ve taze olsun diye. Durumların değişmesine yönelik arzu kapıları sürekli açık bulunsun diye. Ruhları arzuyla harekete geçsin, umutla neşelensin, coşsun, giriş kapılarını kilitlemesin, şimdiki zaman zindanında yaşamasın diye. Çünkü bir sonraki zaman diliminde insan aklının ucundan geçmeyen şeyler meydana gelebilir: “Bilemezsin, belki Allah bunun ardından bir hal meydana getirir.”

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.