sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 14. AYET-İ KERİME

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 14. AYET-İ KERİME
13.07.2024
90
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

14- Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşlere, besili at­lara, hayvanlara ve ekinlere karşı duyulan aşırı istek, insanlara süslü göste­rildi. Oysa bunlar, sadece dünya hayatının geçici malıdır. Varılacak güzel yer ise Allah kalındadır.

İnsanlara, arzuladıkları, kadın, oğul, kantar kantar altın ve gümüş, gören­lerin boşuna giden mükemmel güzilliklere sahip besili ve nişanlı atlar, deve sı­ğır, koyun gibi havyanlar ve ekinler güzel gösterildi. Bu sayılanlar, dünya haya­tında hoşa giden geçimliklerdir. Allanın katında ise, takva sahipleri için, gidile­cek güzel yerler vardır.

*Âyfet-i kerime, dünya nimetlerinden insanın en çok hoşuna giden şeyleri zikretmekte ve bunların, hayır yolunda kullanılmadıkları takdirde kişiyi gaflete düşürüp rabbinden uzaklaştırabileceklerine dikkati çekmekte ve bunların başın­da da kadınları zikretmektedir.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) de bu hususta şöyle buyurmaktadır:

“Ben, benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım Yine Resulullah (s.a.v.) kadınlara hitaber şöyle buyurmuştur:

“Ben, akh ve dini eksik olan siz kadınlardan, kararlı bir erkeğin aklını da­ha çok çelen bir varlık görmedim.” Kadınlar:

Ey Allanın Resulü, dinimizin ve aklımızın eksikliği nedir? diye sordu­lar. Resulullah buna cevaben buyurdu ki:

Bir kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğinin yarısı değilmi dir.” (Bir erkeğin şahitliği yerine iki kadının şahitliği gerekmiyor mu)? Kadınlar dediler ki:

– Evet. “Resulullah da buyurdu ki:

– İşte bu, kadının aklının eksikliğindendir. “Ve tekrar sordu:”

– Kadın, hayız halindeyken namazını ve orcunu bırakmaz mı? Dediler ki:

– Evet. Resulullah bunun üzerine de buyurdu ki:

– “İşte bu da onun dininin eksikliğindendir.

Oğulların ve malların da insanlar için bir imtihan vesilesi olduğunu şu âyet-i kerime de ifade etmektedir: “Bilin ki mallarınız ve oğullarınız sizin için ancak bir imtihandır. Büyük mükâfaat ise elbette Allah nezdindedir.

Resulullah (s.a.v.) kişinin sahip olduğu atların da kendisini yoldan çıkar­maya vesile olabileceğini beyanla buyuruyor ki:

“At bazı kimseler için sevap işleme vasıtası, bazı kimseler için ihtiyaç gi­derme vasıtası bazi kimseler için de bir günah işleme aracıdır. At, şu kimseler için sevap işleme vasıtasıdır: O kimse atını Allah yolunda kullanır. Onu çayıra veya bahçye bağlar. At ipinde bağlı iken bile, çayır ve bahçeden dokunduğu şeyler o kişi için sevap kaynağıdır. Şayet ipini koparıp bir veya iki kere yukarı kalkarak şahlanacak olsa, bundan meydana gelen iz ve eserler ve dışkı dahi o kişi için sevap kaynağıdır. Şayet at, sahibinin arzusu hilafına, geçtiği bir nehir­den su içse bile bu da o kişi için bir sevap kaynağıdır. Evet, böyle bir at, sahibi için sevap kaynağıdır. At, şu kimse için de ihtiyaç gidenne vasıtasıdır. O kimseatını, kimseye muhtaç olmamak ve iffetli bir şekilde yaşamak için besler. Sonra da Allanın, o atın boynu ve sırtı üzerindeki hakkını unutmaz. İşte at bu kişi için vasıtasıdır. O kimse atı, böbürlenerek ve gösteriş için ve müslümanlara karşı kullanmak için besler. İşte bu kimsenin beslediği at kendisi için bir günah işle­me vasıtasıdır.

Taberi diyor ki: “Bu âyet-i kerime, Resulullahın, AH ahin hak Peygamberi olduğunu bildikleri halde ona tabi olmayan Yahudileri kınamaktır.

Âyet-i kerimede geçen kelimesinde ifade edilen miktarın öl­çüsünün ne olduğu hususunda çeşitli görüşler zikredilmiştir.

a- Muaz b. Cebel, Abdullah b. Ömer, Asım b. Ebinnücud, Ebu Hureyre ve Übey b. Kâ’ba göre bir kıntar, bin iki yüz Ukıyyedir. Bu hususta Taberi, Übey b. Kâ’b’ın Resulullahtan, bir kınların bin iki yüz Ukiyye olduğuna dair bir hadis rivayet ettiğini zikretmiştir.

b- Hasan-ı Basri, Abdullah b. Abbas ve Dehhaktan nakledilen diğer bir görüşe göre bir Kıntar, bin iki yüz Dinardır. Bu hususta da Taberi Hasan-ı Bas­rinin, Resulullahtan Mürsel bir hadis rivayet ettiğini zikretmiştir.

c- Abdullah b. Abbas, Dehhak ve Hasan-ı Basriden nakledilen diğer bir görüşe göre bir Kıntar’dan maksat, on iki bin Dirhem veya Bin Dinardır.

d- Said b. el-Müseyyeb, Katade, Ebu Salih ve Süddiden nakledilen başka bir görüşe göre bir Kıntar, seksen bin dirhem veya yüz Rıtl’dır.

e- Mücahid ve Abdullah b. Ömerden nakledilen başka bir görüşe göre bir Kıntar, yetmiş bin Dinardır

f- Ebu Nadraya göre bir Kıntar, bir öküz derisi dolusu kadar altındır Rebi’ b. Enese göre bir Kıntar “Çokça mal” demektir.

Taberi diyor ki:” Arapçayı bilen ilim erbabı, Arapların kınları belli bir öl­çüyle smirlamadaklarını, bu kelimenin, ağırlığı ölçülen cisimler için kullanıldı­ğını söylemişlerdir. Bu görüşün isabetli olması gerekir. Çünkü o belli bir miktar olsaydı yukarıda izah edilen farklı görüşler ortaya çıkmazdı. Kıntar hakkında doğru olan görüş Rebi1 b. Enesin dediği gibi onun “Çok mal” demek olduğunu söyleyen görüştür.

Ayette geçen ve “Kıntar” kelimesinin pekiştirici sıfatı gibi tercüme edilen kelimesinden maksat, Rebi’ b. Enes, Katade ve Dehhaka göre “kat kat ve çokça” demektir. Süddiye göre ise bu kelimeden maksat, “Dinar ve dir­hem şeklinde basılmış” demektir.

Taberi diyor ki: “Kıntar kelimesinin ifade ettiği miktar hakkında Enes b. Mâlikin, Resulullahtan bir hadis rivayet ettiği zikredilmektedir. O da Resululla-hnı “Kıntar iki bindir.” Hadisidir, Şayet bu hadisin senedi sahih olsaydı bunu bı­rakıp başkasına başvurmazdık.

Âyet-i kerimede, atların sıfatı olarak zikredilen ve “Besili” diye tercüme edilen kelimesi, müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edil­miştir.

a- Said b. Cübeyr, Abdurrahman b. Ebza, Abdullah b. Abbas, Hasan-ı Basri Rebi’ b Enes ve Mücahidden nakledilen bir görüşe göre keli­mesinden maksat, “Otlayan” demektir.

b- Mücahid, İkrime, ve Süddiden nakledilen başka bir görüşe göre bura­da geçen kelimesinden maksat, “Güzel ve mükemmel” demektir.

c- Abdullah b. Abbas ve Katadeden nakledilen diğer bir görüşe göre kelimesinden maksat “Nişaneli ve alâmetli” demektir.

d- İbn-i Zeyde göre kelimesinden maksat, “Cihad için hazır­lanmış” demektir.

Taberi diyor ki: “Atların sıfatı olarak zikredilen kelimesi hakkında beyan edilen görüşlerden tercihe şayan olan “Alaca olarak nişanlanan ve güzel görünümlü olan” demektir. Zira Arapçada kelimesinin mânâsı “Nişanlanmak ve belirtmek” demektir. Güzel görünümlü atlar, Allah te-ala tarafından, renkleri ve alacahklarıyla nişanelenmiş, şekilleri güzel gösteril­miştir.

Âyet-i kerimede zikredilen diğer “Hayvanlardan maksat ise, En’am sure­sinin yüz kırk üç ve yüz kırk dördüncü âyetlerinde zikredilen, koyun, keçi, sığır ve devedir.

Âyet-i kerimenin sonunda “Varılacak güzel yer ise Allahin kalındadır.” buyrulmaktadır. Taberi diyor ki: Eğer denilecek olursa ki “Kıyamet gününde Allahin nezdinde can yakıcı azap ve dehşetli bir ceza bulunduğu halde, nasıl oluyor da Allahm katında varılacak güzel bir yer bulunduğu zikrediliyor? Ceva­ben denilir ki: “Burada, özel vasıftaki insanların varacakları yer bildirilmekte­dir. Bunlar da takva sahibi müminlerdir. Eğer o varılacak güzel yerin neresi ol­duğu sorulacak olursa oranın, bundan sonra gelen âyette, Allah tealanın zikretti­ği yer olduğu söylenir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.