TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 27-28. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
27- Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın ve dilediğini de hesapsız olarak rızık-landınrsın,
Ey Allahım sen, eksilttiğin gecenin saatlerini, uzattığın gündüzün içine ve gündüzün saatlerini de gecenin içine katarsın. Sen ölü olan meniden diri olan insanı çjkanr, diri olan insandan ölü olan meniyi çıkarırsın. Dilediğini de hesapsız olarak nzıklandırırsın. Zira senin hazinelerin eksilmez.
Abdullah b. Abbas, Mücahid, Hasan-ı Basri, Katade, Dehhak ve İbn-i Zeyd “Gecenin gündüze, gündüzün de geceye katılmasını” gece ve gündüzün uzayıp kısalması olarak tefsir etmişlerdir. Yani geceler kısaldığında kısaltılan saatler gündüzlere, gündüzler kısaltıldığında da kısaltılan saatler gecelere eklenir.” demişlerdir.
“Ölüden dirinin, diriden de ölünün çıkarılması” ifadesi müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.
a- Abdullah b. Mes’ud, Mücahid, Dehhak, İsmail b. Ebi Halid, Katade, Said b. Cübeyr ve İbn-i Zeyde göre bu ifadeden maksat, bütün canlı varlıkların, ölü mahiyetinde olan meniden, meninin de canlı varlıklardan çıkarılmasıdır,
b- İkrimeye göre ise, “Çekirdekten hurma ağacının, hurma ağacından çekirdeğin, taneden başağın, başaktan tanenin, yumurtadan tavuğun, tavuktan da yumurtanın çıkarılmasıdır.
c- Hasan-ı Basriye göre bu ifadeden maksat, ölü mahiyetinde olan kâfirden müminin, müminden de kâfirin çıkarılmasıdır. Hasan-ı Basri demiştir ki: “Müminin gönlü diri olduğu için ona “Diri” kâfirin kalbi de “Ölü” olduğu için ona da “Ölü” denilmiştir.”
Taberi, bu görüşlerden birinci görüşün tercihe şayan olduğunu, diriden maksadın, insan, ölüden maksadın da meni olduğunu söylemiştir. Taberi, diri olan varlığın cisminden koparılan veya ayrılan he şeye “Ölü” dendiğini, meni de insanın vücudundan ayrıldığı için ona bu ismin verildiğini bu meniden de canlı varlıklar meydana geldiği için onlara da “Diri” dendiğini zikretmiştir. Taberi bu âyetin “Allahı nasıl inkâr ederseniz? Halbuki siz, ölüler idiniz sizi o diriltti. Sonra öldürecek, sona tekrar diriltecektir. Nihayet ona döndürüleceksinz. âyetine benzediğini söylemiştir. Taberi diyor ki “Bu ifadeyi” Taneden başak, başaktan tane, yumurtadan tavuk, tavuktan yumurta, müminden kâfir, kâfirden mümin çıkarma.” şeklinde izah edenlerin izahlarının makul bir yönü varsa da âyetin zahirinin, insanlar arasında kullanılan dile göre yorumlanması daha uygundur.
28- Müminler, müminleri bırakıp ta kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allahtan bekleyeceği hiçbir şey yoktur. Ancak onlardan sakınmanız hali müstesnadır. Allah sizi, kendisinden sakındırır. Sonunda dönüş ancak Allahadir.
Müminler, diğer mümin kardeşlerini bırakıp ta düşmanları olan kâfirleri dost ve yardımcı edinmesinler. Dinleri hususunda onlarla samimi olup müslü-manların sırlarını onlara aktarmasın!ar. Bunu yapanların, Allahtan bekleyecekleri hiçbir şeyleri yoktur. Allah onlardan beridir. Onlar da Allahtan uzaktırlar. Ancak kâfirlerden çekinme haliniz müstesnadır. Bu durumda dillerinizle dostluğunuzu söyleyip kalblerinizle onlara düşmanlık besleyebilirsiniz. Allah sizi, kendisinden sakındırır. Ona karşı isyan etmeyin ve düşmanlarım dost edinmeyin. Öldükten sonra dönüşünüz ancak Allahadir. O, sizleri âmellerinize göre hesaba çekecektir.
* Bazı müminlerin, Yahudilerden arkadaşları vardı. Onlarla dostluk kuruyorlardı. Sahabilerin bir kısmı bunlara “Yahudilerden uzak durun. Sizi dinini?_-den çıkarıp iman etmenizden sonra sizi saptırmasınlar. Onlarla arkadaşlıktan çekinin” demişlerdi. Buna rağmen, dostluk kuran müminler bu öğüdü dinlemediler ve bunun üzerine bu âyet nazil oldu. Abdullah b. Abbas, İkrime, Ebul Âliye ve Dehhak, “Takiyye’nin dille olabileceğini, amel ile caiz olmadığını söylemişlerdir. Yani, kâfirlerin hakimiyeti altında bulunan kimseler, onlar tarafından, hayati bir tehlikeye düşecek şekilde tehdit edildikleri takdirde dilleriyle günah olan sözleri söyleyebilirler. Kâfirlerin dostları olduklarını lisanen ifade edebilirler. Fakat bir puta secde etmeleri istendiğinde tehdit ne olursa olsun boyun eğmeleri caiz olmaz. İkrime, tehdit edilen kişinin hayati bir tehlike karşısında, kendisinden isteneni söyleyebileceğini ancak başka bir nıüsKimamn kanını akı-tamayacağmı ve malını gaspedemeyeceğini söylemiştir.
Katade ise burada zikredilen “Onlardan sakınmanız hali müstesnadır.” diyen tercüme edilen ifadesini “Ancak sizinle akraba olan kâfirler müstesnadır. Onlara akrabalık alakası gösterebilirsiniz.” şeklinde İzah etmiştir.
Taberi, Katadenin bu izahının, âyetin zahirinden uzak olması hasebiyle makbul olmadığını söylemiştir.