SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA HAKKA SURESİ 1-3. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
1- Elbette gerçekleşecek olan
2- Nedir o muhakkak gerçekleşecek olan
3- O gerçekleşecek olanı sana bildiren nedir?
Surenin çoğunluğunu, kıyamet sahneleri ve olayları oluşturuyor. Diğer yandan sure kıyametin adıyla başlamakta ve onunla adlandırılmaktadır. Önceden değindiğimiz gibi, o hem anlamı ve hem de ses tonu gözetilerek seçilen bir addır. El Hakka: “Bir şey oluşur oluşmaz, ona bağlı olarak gerçeğin açığa çıkması yahut, oluşur oluşmaz hükmü gereği insanlar üzerinde işleve geçmesi veya oluşur oluşmaz onda hakkın varlık kazanması” anlamlarınadır. Hepsi de surenin yönelimi ve konusuna uyum gösteren ve meseleye kesin biçimde açıklık getirici anlamlardır. Diğer yandan o; ses tonuyla onda saklı olan bu anlama paralel belirli bir vurgu ortaya koyarak onunla hedeflenen havanın oluşmasına katkı sağlamakta ve yalanlayıcıların dünyada ve ahirette başlarına geleceklere açıklık getirmektedir.
Surenin havası; ürkünçlük ve korku havası olduğunun yanında, tümüyle ciddiyet ve katı tutum havası olup hisse ilahi güce ilişkin bilinç veriyor. Diğer yönden de bu güç karşısında insan varlığının güçsüzlüğü ve o gücün insanı; peygamberlerin hak, akide ve şeriata ilişkin getirdikleri ile gerçeklik kazanan, Allah’ın insanlık için seçtiği hayat sisteminden sapması veya ona karşı lakayt davranması durumunda dünya ve ahirette yakaladığını ifade ediyor. Çünkü o hayat sistemi, savsaklanmak, değiştirilmek için değil; uyulmak, saygı gösterilmek, çekingenlik ve önemle karşılanmak için inmiştir. Aksi takdirde ezici bir yakalayış ve korkunçluklar tepede beklemektedir.
Suredeki sözler, ses tonları, anlamları, cümlede bir araya gelişleri ve cümlenin delaleti hepsi bu havanın oluşturulması ve tasvir edilmesine iştirak etmekteler. Sure görünürde yüklemi olmayan “Gerçekleşen” sözü ile başlıyor. Onu, bu büyük olayın mahiyetini büyük ve korkunç görme imajı ile yüklü bir soru izliyor: “Nedir o gerçekleşen?” Ardından bu büyük ve korkunç imajını karşıdakini bilgisizlikle ayıplama ve meseleyi bilgi ve kavrama sınırlarının dışına çıkararak daha da artıyor: “Gerçekleşenin ne olduğunu nereden bileceksin?”
Sonra bu soruya cevap vermeden susuyor. Muhatabı, bilmediği ve bilmesine elverişli olmayan bu ulu ve korkunç görülen meselenin önünde öylece bırakıyor. Çünkü o bilgi ve kavrayışın üzerindedir.
Sonra o meseleyi yalanlayan ve yalanlayanların karşı karşıya kaldıkları helak edici yakalanışları; bu meselenin yalan götürmez ciddiyeti ve onu yalanlamada ısrar edenlere kurtuluş olmadığına ilişkin söz başlıyor: ‘