TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 75. AYET-İ KERİME
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
75- Kitap ehlinden öyîe kimseler vardır ki ona yüklerle emanet bıraksan onu sana geri verir. Onlardan öylesi de vardır ki, bir dinar da emanet bıraksan ısrarla üzerinde durmadıkça onu sana geri vermez. Bu onların “Kitap ehlinden olmayan ümmetlere karşı hiçbir mes’uliyetimiz yoktur.” demelerindendir. Onlar bile bile, Allah’a karşı yalan söylemektedirler.
Kitap ehlinden olan Yahidilerden öyle insanlar vardır ki, güvenilen insanlardır. Onlara yüklerle emanet bıraksan, ihanet etmeden onu sana geri verirler. Öyleleri de vardır ki, hain insanlardır. Onlara tek bir dinar dahi emanet etsen, ısrarla üzerinde durmadıkça onu sana geri iade etmezler. O Yahudilerin böyle davranmaları: “Kitap ehlinden olmayan ümmi, yani okur yazarlığı olmayan Araplara karşı hiçbir sorumluluğumuz yoktur. Allah onların mallarını bize helal kılmıştır.” demelerindendir. Onlar, bile bile Allaha karşı yalan söylemektedirler. Allah, onlara hiçbir şeyi helal kılmış değildir.
Taberi diyor ki: “Allah teala bu âyet-i kerime ile, ehli-i kitap olan Yahudilerden bir kısmının, verilen emanete ihanet etmeyen güvenilir kimseler olduklarını, diğer bir kısmının ise verdikleri sözleri bozan ve emanete ihanet eden kimseler olduklarını bildirmiştir. Ta ki müminler mallarını onlara teslim etmesinler ve onlara aldanmasını ar. Çünkü onlardan çoğu, müminlerin mallarını kendilerine helal görürler.
Ayet-i kerimede geçen ve “Israrla üzerinde durmadıkça” şeklinde tercüme edilen ifadesi, Katade ve Mücahid tarafından “Alacağını ısrarla isteme” şeklinde izah edilmiş, Süddi tarafından ise “Devamlı olarak başucunda durma” diye izah edilmiştir. Taberi birinci görüşü tercih etmiştir. Yine âyet-i kerimede geçen ve “Bu, onların, ümmîlere karşı hiçbir mes’uliyetimiz yoktur.” demeierindendir. Şeklinde tercüme edilen ifadesi iki şekilde izah edilmiştir:
Katade, Süddi Said b. Cübeyr ve Abdullah b. Abbastan nakledilen bir görüşe göre bu ifadede^ maksat şudur “Yahudiler dediler ki: Okur yazarlığı olmayan ve müşrik olari Arapların mallarını almanızda bir sakınca yoktur. Zira Atlalı, onların mallarını bize helal kılmıştır. Bu hususta Said b. Cübeyr diyor ki: “Bu âyet-i kerime inince Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah düşmanları yalan söylediler. Cahiliye döneminde olan her şey ayaklarımın altındadır. Ancak verilen emanetler müstesnadır. Zira emanet, sahibine verilmelidir. Sahibi ister takva sahibi olsun ister facir.”
İbn-i Cüreyc ve Abdullah b. Abbastan nakledilen başka bir görüşe göre Yahudilerin, Müslümanların kendilerine emanet ettikleri mallara ihanet etmeyi caiz görmelerinin sebebi, Yahudilerin, Müslümanları dinlerini değiştiren kişiler saymaları ve Tevratın, kendilerine dinini değiştirenlerin mallarına el koymalarının caiz olduğunu bildirmesidir. Bu âyetin izahında İbn-i Cüreyc diyor ki: “Müslümanladan bir kısım adamlar, cahiliye döneminde Yahudilerle alış veriş yapmışlardı. Müslüman olduktan sonra Yahudilere satıp ta parasını almadıkları eşyanın parasını istediler. Bunun üzerin Yahudiler: “Sizin bizde ne bir emanetiniz vardır ne de bizim aleyhimize dâvada bulunabilirsiniz. Çünkü siz, üzerinde bulunduğunuz dini terkettiniz. Biz, kitabımız olan Tevratta bunun böyle olduğunu görüyoruz. Sa’saa diyor kî: “Bir adam, Abdullah b. Abbastan şunu sorarak dedi ki: “Biz, Zımmilerin mallarından tavuk, koyun gibi bir kısım hayvanları alıyoruz.” (Bunun hükmü nedir?) Abdullah b. Abbas ta dedi ki: “Onları alırken ne diyorsunuz?” O da dedi ki: “Bunda bizim için bir mahzur yoktur.” diyoruz. Abdullah b. Abbas dedi ki: “Bu ehl-i kitabın” Ümmilere karşı hiçbir mes’uliyetimiz yoktur.” demelerine benzemektedir. Ehl-i kitap, Cizyeyi verdikleri müddetçe onların mallan size helal değildir. Ancak gönül hoşluğu ile verdikleri helaldir.”