TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 88-90. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
88- O lanet içinde ebedi olarak kalacaklardır. Onlardan azap hafifle-tilmeyeccktir. Onlara mühet de verilmeyecektir.
Onlar, AUahın azabı içinde ebedi olarak kalacaklardır. O azap onlardan hafıfletilmeyecektir. Onlara, özür dilemek veya tevbe etmek için bir mühlet de verilmeyecektir.
89- Ancak, bundan sonra tcvbc edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Çünkü Allah, çok affeden ve çok merhamet edendir.
Günâh işledikten veya îslamdan çıktıktan sora tevbe eden ve amellerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz ki Allah, günahları çokça affeden ve çok merhamet edendir.
Allanın rahmeti çok geniştir. En büyük suçlardan olan dinden dönme suçunu işleyin kimse dahi tevbe ettikten sonra onun tevbesi kabul edilir. Yeter ki tevbe ihlas ve sam imi yetiyle yapılsın.
90- Şüphesiz ki iman ettikten sonra inkâr eden sonra da inkârda ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte sapıklar onlardır.
Şüphesiz ki Muhammede iman ettikten sonra onu inkâr eden, sonra da Allaha isyanları artırarak inkârda ileri gidenlerin, kâfirlikten dönüp iman etmedikçe tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Hak yoldan sapanlar işte bunlardır.
Bu âyet-i kerimeyi müfessirler çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.
Katade, Hasan-ı Basri ve Ata el-Horasani, burada zikredilen kimselerden maksadın Yahudiler olduğunu söylemişlerdir. Zira bunlar önce Hz. Musaya iman etmişler sonra Hz. İsayı inkâr ederek kafir olmuşlar, daha sonra da Hz. Muhammedi inkâr ederek inkârlarında iyice ileri gitmişlerdir. Bunlar, ölüm sarhoşluğundan önce hakka boyun eğip tevbe etmeyeceklerinden, Ölüm anındaki tevbelerinin de kendilerine fayda vermeyeceğindendir ki âyet-i kerime , tevbele-rinin kabul edilmeyeceğini beyan etmiştir. Nitekim diğer bir âyet-i kerimede “Günah işleyip te kendisine ölüm gelince “Şimdi tevbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi kabul olunmaz. İşte bunlar için can yakıcı bir azap hazırladık. buyurulmaktadır.
Ren” ve Ebu Âliyeden nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyette zikredilenler, daha önceki Peygamberlere iman ettikleri halde Hz. Muhammedi inkâr eden, sonra da günahlarım artıran kimselerdir. Bunlar inkârlarına devam ettikleri müddetçe günahlarından tevbe etmeleri kabul edilmeyecektir.
İkrime ve İbn-i Cüreycden nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyette zikredilenlerden maksat, Peygamberlerine önce iman ettikten sonra kâfir olan ve kâfirliklerine devam ederek te inkârlarım arttıran kimselerdir. Bunların, kâfir olarak ölmeleri halinde daha önceki iman etmeleri ve o hallerindeyken yapmış oldukları tevbeleri kabul edilmeyecektir. Çünkü onlar, sonunda kâfir olmuşlar ve inkâr üzere ölmüşlerdir.
Süddiye göre ise âyette zikredilenlerden maksat, iman ettikten sonra kâfir olan, daha sonra da inkârlarına devam edip o inkâr üzere ölerek inkârlarını artıran kimselerdir. İşte bunların ölüm anındaki tevbeleri kabul edilmeyecektir.
Taberi bu âyetin izahında, tercih edilen görüşün şöyle olduğunu söylemiştir. “Âyet-i kerime, Hz. Muhammed (s.a.v.) in sıfatlarını Tevratta buldukları için o gönderilmeden önce ona iman eden, gönderildikten sonra da onu inkâr eden ve bu inkârlarında devam ederlerken bir kısım günahlar işleyen Yahudileri beyan etmektedir. Bunların, inkârları halinde işledikleri günahlarından dolayı yaptıkları tevbeler kabul edilmeyecektir. Ta ki Hz. Muhammedi inkârlarından vaz geçip tevbe etsinler.
Taberi (levamla diyor ki: Bizim, bu âyette zikredilen insanlardan maksadın, Yahudiler olduğunu söylememimizin nedeni, bundan önceki ve sonraki âyetlerin Yahudileri zikretmesindendir. Âyetleri, kendisinden Önceki ve sonraki âyetlerin kapsadığı mânâlarla yorumlamak daha evladır. Bizim burada zikredilen “İnkârlarını artırırlar” ifadesini “İnkâr halindeyken günah işlerler” şeklinde izah etmemizin sebebi de kâfirlerin, kâfirlik halinde yaptıkları tevbelerinin kabul edilmemesidir. Zira, iman etmedikçe kâfirin tevbesinin kabul edilmeyeceği beyan edilmiş, buna mukabil iman ettiği takdirde, herkesin tevbesinin kabul edileceği, Allah teala tarafından vaad edilmiş ve buyurulmuştur ki: “Kullarının tev-besini kabul eden, günahlarını affeden ve yaptıklarını bilen o’dur.”
Taberi sözlerine devamla diyor ki: “Bu görüşler içerisinde, ecelleri geldiğinde inkârından tevbe edenlerin tevbeleri kabul edilmeyecektir.” diyen görüşü niçin reddettiniz?” denilecek olursa, cevaben deriz ki: “Bunu reddetmemizin sebebi şudur: Evvela, kulun tevbesi hayatta iken sözkonusudur. Öldükten sonra artık tevbe diye bir şey söz konusu değildir. İkinci olarak, kulun ruhu bedende olduğu müddetçe tevbesinin kabul edileceği Allah teala tarafından vaadedilmiş ve bu hususta da görüşlerine itibar edilen âlimler icrna etmişlerdir. Öyle ki bir kâfir göz açıp kapayıncaya kadar bir zaman kalması anında tevbe edecek olsa ona müslüman muamelesi yapılır. Mesela, cenaze namazı kılınır. Mirasında İs-lami hükümler uygulanır. Bu sebeple Ölüm anında inkarcının inkârından vazgeçerek tevbe etmesinin kabul edilmeyeceğini söyleyen görüş dayanaksızdır. Yine bu görüşler içerisinde, bu âyet-i kerimeden maksat, “Kâfir iken iman edip tevbe eden sonra da tekrar kâfir olup inkâr üzere ölenlerin, önceki iman ve tevbeleri-nin kabul edilmeyeceği bildirilmek istenmesidir.” diyen görüş te isabetli değildir. Zira, âyet-i kerimede zikredilen insanların, önce kâfir sonra mümin sonra da kâfir oldukları zikredilmemekte sadece Önce mümin oldukları halde sonra inkâra düştükleri beyan edilmektedir. Bu nedenle Önce inkâr ve isyanlarından tevbe etmeleri bahse konu edilmediğinden âyette, kabul edilmediği beyan edilen tevbelerden maksadın o önceki tevbeler olduğu söylenebilsin. Bütün bu nedenlerle âyet-i Kerimenin izahı bizim zikrettiğimiz şekliyle daha isabetli bir izahtır.