TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 104. VE 106. AYETLER
104- İçinizden hayra davet eden, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte onlardır.
Ey iman edenler, içinizden, insanları islam nizamına davet eden, Muham-mede ve getirdiği dine iman etmek gibi iyilikleri emredip, Allahı inkâr ile Peygamberi yalanlama gibi kötülüklerden de men eden bir topluluk oluşsun. İşte kurtuluşa erenler, Allanın cennetini ve nimetlerini kazananlar bunlardır.
Buradaki “İyilik”ten maksat, şeriatın uygun gördüğü her söz ve iştir. “Kotülük”ten maksat da onun reddettiği her söz ve iştir.
Bu âyet-i kerime, iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın dini bir vecibe olduğunu beyan etmektedir. Bu hususta Resulullah (s.a.v.) de bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor.
“Hayatım kudret elinde olan Allaha yemin olsun ki ya iyiliği emredip kötülüğe mani olursunuz veya pek yakın bir zamanda Allah, sizin üzerinize bir ceza gönderir sonra onun kaldırılması jçin dua ederseniz de duanızı kabul etmez. [1][214]
105- Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra bölünen ve ihtilafa düşenler gibi olmayın. İşte onlara büyük bir azap vardır.
Sakın, kendilerine Allanın apaçık âyet ve delilleri geldikten ve hakkı öğrendikten sonra Allanın dininde ihtilafa düşen ve bölük pörçük olan Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmayın. İşte ihtilaf ederek parça parça olan bu gibi insanlar için Allah katında büyük bir azap vardır.
Bu hususta diğer bir ayette de şöyle Duyuruluyor: “Ey Muhammed, dinlerini parça parça edip fırkalara ayrılanlarla artık senin bir alakan kalmamıştır. Onların işi Allaha kalmıştır. Sonra Allah, yaptıklarını onlara bildirecektir. [2][215]
106- O gün bazı yüzler ağaracak bazı yüzler kararacaktır. Yüzleri kararanlara şöyle denecektir.” İman ettikten sonra inkâr mı ettiniz?” O halde inkâr ettiğinizden dolayı tadın azabı.”
Kâfirlere büyük bir azabın verildiği gün, müminlerin yüzleri ağaracak, kâfirlerin yüzleri ise kararacaktır. Yüzleri kararan kâfirlere şöyle denecektir: “Allanın, rabbiniz olduğunu tasdik ettikten sonra onun birliğini inkâr ederek, kâfir mi oldunuz? Öyleyse inkârınız sebebiyle cehennem azabını tadın.
Müfessirler, âyet-i kerimede “İman ettikten sonra inkâr mı ettiniz ?” diye kendilerine hitap edileceği ve âhirette yüzlerinin kararacağı beyan edilen insanlardan kimlerin kastedildiği hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir:
a- Katade ve Süddiye göre âyetin bu bölümünde sıfatları zikredilen bu insanlardan maksat, önce Müslüman olup sonra dinden çıkan kişilerdir. Nitekim Resulullah bu gibi insanlara işaretle şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki ben, havuzun (Havz-ı Kevsirin) başında bulunacağım. Sizden, bana gelenlere bakacağım. Bir kısım insanlar, benim arkamdan yakalanıp götürülecekler. Ben de diyeceğim ki “Ey rabbim, bunlar bendendir. Benim üm-metimdendir. “Bana denilecek ki: “Onlann, senden sonra ne yaptıklarını bilmiyor musun? Vallahi’ onlar senden sonra gerisini geri dönmeye devam ettiler. (Dinden çıktılar) [3][216]
b- Ebu Ümame el-Bâhilîye göre ise bu âyetten, âhirette yüzleri kararacağı zikredilen kimselerden maksat, Hariciye fırkasidır. [4][217]
c- Hasan-ı Basriye göre âhirette yüzleri kararacak olan bu insanlardan maksat, münafıklardır. Bunlar, dilleriyle iman ettiklerini söylemelerine rağmen kalplerinde inkarcılığı saklamışlar ve yaptıkları amelleriyle de kâfir olduklarını hissettimuşlerdir. Bu nedenle âhirette onlara “îman etmenizden sonra kâfir mi oldunuz?” diye sorulacaktır.
d- Übey b.Kâ’b’a göre ise, âhirette yüzleri ak olacak insanlardan maksat, bütün müminler, kararacak olan insanlardan maksat ise bütün kâfirlerdir. Kâfirlere “İman ettikten sonra inkâr mı ettiniz?” denmesinin sebebi, onların, Ademin sulbünden zerrecikler halinde çıkarıldıklarında, iman ettiklerini söylemeleri, doğup dünyaya geldikten sonra da kâfir olmalarındandır. Taberi bu görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiş ve demiştir ki: “Zira âyet-i kerimenin, âhirette bütün insanları iki sınıfa ayırdığını, bunlardan, yüzleri ak olanların, müminler olduklarına göre, yüzleri kararanların da bütün kâfirleri kapsadığı aşikârdır. Bunların, sadece kâfirlerden bir sınıfı ifade ettiğini söylemenin gereği yoktur. Zira Allah teala âyette umumi bir ifade ile beyanda bulunmuştur. [5][218]