BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam Peygamberimize aline ve ashabına ve bütün inanan, tabii olan şüphesizlerin üzerine olsun İNŞALLAH
Diriliş dendiğinde akla ölümün gelmesi malumdur. Çünkü bir sonucun gerçekleşmesi için bir sebebin zuhur etmesi gerekir. Yani dirilebilmek için önce ölmek gerekir, bir şeyin dirilmesi onun ölmesine bağlıdır. Allah cc Kuran’da dirilmeyi ölüler için zikretmiştir;
“İşte böyle; şüphesiz Allah, hakkın Kendisi’dir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten her şeye güç yetirendir. “(Hac 6)
Aynı zamanda dirilişe konu olan başka bir şey daha vardır ki bu da kalptir, çünkü onunda dirilmeye olan ihtiyacı ölmesinden dolayıdır. Ölü dendiğinde akla her şeyle irtibatı koparmış, dünya ile ilişiğini kesmiş, yaşam emareleri vermeyen, seslendiğinde duymayan, söylediğinde anlamayan biri akla gelir. Bu bedenin ölümüdür. Aynı şeyi dirilmesi gereken kalp için düşündüğümüzde Allahu Teala ile irtibatı koparmış, ahiret ile ilişiğini kesmiş, İslamı yaşama emareleri vermeyen, Hakkı söylediğinde duymayan, hakikat budur dediğinde anlamayan biri akla gelir . Bu da kalbi ölmüş kişinin ahvalidir. Onlar Allah ve Resul’ünün hayat veren çağrısına icabet etmeyi erteleyen hayat bulmayı reddeden kalbini diriltecek hükümlere uymaya meyletmeyenlerdir;
“Ey iman edenler! Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman onlara uyun. Şunu bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer. Sonra hiç şüphesiz, hepiniz O’nun huzurunda toplanacaksınız. “ (Enfal 24)
Hayat bulmak isteyen, yaşadığını hissetmek isteyen, tekrar dirilmek isteyen, huzura kavuşmak isteyen her mümin kendisine hayat verecek şeylere yani Allah’ın ahkâmına koşsun. Kendisine Allah’ın hayat vermesi kalbini ahkamıyla diriltmesidir. Çünkü herkes bilir ki bir insanın ölümü kalbinin işlevini bırakmasıyla olur. Öldükten sonra diriliş mümkün olduğu gibi ölmeden diriliş de mümkündür;
“Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar içinde yürümesi için kendisine bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamayanın durumu gibi midir? İşte, kâfirlere yapmakta oldukları böyle ‘süslü ve çekici’ gösterilmiştir.” (Enam 122)
Ölü iken diriltilen kalbin nur bulması, ancak Allah’ın zikri ve gerçekten Kuran’dan inen HAKİKATLER karşısında teslimiyet göstermesiyle mümkündür. ;
“İman edenlerin, Allah’ın zikri ve Kur’an’dan inen gerçekler karşısında kalplerinin saygı ve ürpertiyle yumuşayıp Allah’ın emirlerine tam teslim olma vakti hâlâ gelmedi mi? Sakın onlar, daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar! Çünkü o kitap verilenler, vahye muhatap olmalarının üzerinden belli bir zaman geçince, artık ona olan saygılarını yitirmişler ve neticede kalpleri kaskatı kesilmişti. Onların pek çoğu Allah’a taatten ve dinin sınırlarından çıkmışlardı” (Hadid 16)
Vahye muhattab olan her varlık Allah’tan cc inenlere saygısını yitirme tehlikesi içerisindedir. Kalbin kaskatı olması yitirilen saygıdan dolayıdır. Ve bunun sonucu Allah’a cc taatten ve dinin sınırlarından çıkmak ve bunların sonucunda da dirilmeye ihtiyacı olan bir kalbe sahip olmaktır.
Dirilmek dendiğinde akla Ehl-i Kitab’ın gelmesi yanlıştır. Müslümanlarında son derece dirilmeye ihtiyacı vardır. Allah’ın cc ahkâmına sarılmada, kabullenmede, sahiplenmede, korumada, yaşamada, anlamada, vakıf olmada, şüphe etmemede dirilmeye ihtiyaçları vardır. Evvela akılların dirilmeye ihtiyacı vardır. Evvela Allah’ın cc nizamından başka bir nizamda dirilemeyeceklerini bilmeleri lazımdır.
Bir nizam ki her şeyiyle mükemmel, mensupları onun ahkâmıyla muammel..
Selam ve Dua ile