BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
…ALLAH SABREDENLERİ SEVER…
Hamd âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim, din gününün sahibi ALLAH Azze ve Celle’ye olsun. Salât ve Selam örneğimiz, önderimiz, liderimiz kendisine uyulmadığı ve izinden gidilmediği müddetçe kurtuluşun mümkün olmadığı Hz. Muhammed(sav)’e âline ve ashabına olsun İnşaAllah…
Allah Teâlâ sabrı, tökezlemeyen bir at, körlenmeyen bir kılıç, bozguna uğramayan bir ordu, yıkılamayan, hatta gedik bile açılamayan muhkem bir kale kılmıştır. Sabır ile nusret (zafere ulaşma) iki kardeştir, bunlar bir anadan süt emmiş ve hiçbir zaman birbirinden ayrılmayacaklarına dair yemin etmişlerdir.
Zafere ulaşmak, sabırdan sonra gelir, ferahlık ve sevinç üzüntüden sonra gelir, güçlük ve sıkıntıdan sonra kolaylık gelir. Sabır, sahibine silahsız ve hazırlıksız bir ordudan daha çok yardımcıdır. Sabrın zaferdeki yeri, vücuddaki baş gibidir.
Allah Teâlâ kitabında sabredenlere karşılıksız mükâfat vereceğini vaat etmiş ve bir ayet-i kerimesinde,
“Sabredin, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal/46) buyurmuştur.
Yani ey iman edenler! Sabredin çünkü Allah’ın hidayeti, yardımı, açık zaferi sabredenlerle beraberdir. İşte, bu beraberlik sayesinde sabredenler, Allah’ın gizli ve açık nimetlerini, dünya ve ahiret hayrını kazanırlar. Allah Teâlâ, din işlerinde imam (rehber) olmayı, sabra ve yakîne bağlamış ve ayet-i kerimesinde;
“İçlerinden de sabır (ve sebat) ettikleri zaman emirlerimizle doğru yola sevk edecek imamlar (rehberler) tayin etmiştik ve onlar, ayetlerimizi çok iyi biliyorlardı.” buyurmuştur. (Secde/24).
Allah Teâlâ sabrın, sabredenler için en hayırlı şey olduğunu yeminle te’kid ederek:
“Sabrederseniz, and olsun ki, bu tahammül edenler için elbet daha hayırlıdır.” (Nahl/126) buyurmuştur.
Allah Teâlâ sabır ve takva sahibine düşmanın -ne kadar güçlü ve kuvvetli olursa olsun- hilesinin zarar veremeyeceğini haber vererek şöyle buyurmaktadır:
Eğer siz, sabreder de korunursanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz ki, Allah, ilmiyle / onların yaptıklarını kuşatmıştır. (Al-i İmran/120)
Allah Teâlâ, Yusuf (a.s.)’den haber verirken de şöyle buyuruyor:
“Kim (Allah’dan) korkar ve sabrederse, bilsin ki, Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez.” (Yusuf/90)
Yusuf (a.s.) bu ayet-i kerimede sabır ve takvanın kendisini en yüksek makama ulaştırdığını ve kurtuluşun, sabır ve takvaya bağlı olduğunu haber vermektedir. Mü’minler de bu ayet-i kerimeden, kurtuluşun sabretmekle ve Allah’ın emrini tutup yasaklarından sakınmakla mümkün olabileceğini anlamışlardır.
Nitekim Allah Teâlâ:
“Ey iman edenler! sabr (u sebat) edin, (düşmanlarımızla) sabır yarışı edin (onlara galebe çalın, sınırlarda) nöbet beklesin, Bu sayede kurtuluşu umabilirsiniz.” (Ali İmran/200)
Allah Teâlâ, sabredenleri sevdiğini haber vererek şöyle buyuruyor:
“Allah sabredenleri sever.” (Al-i İmran/146)
Bu ayet-i kerimede, Allah’ın kendilerini sevmesini arzu edenler için, sabretmeye büyük bir teşvik vardır. Allah Teâlâ, sabredenleri üç ayetle müjdeledi ki bunlardan her biri, dünya ehlinin birbirlerini çekemeyerek uğrunda kan döktükleri dünyadan ve dünya malından daha hayırlıdır.
Allah Teâlâ, şöyle buyuruyor:
“Sabredenleri müjdele ki, onlar başlarına bir bela geldiği zaman, ‘Biz Allah’ın (dünyada takdirine teslim olmuş kulları) yız ve biz (ahirette de) yine O’na döneceğiz’ derler. İşte onlara Rablerinden mağfiret ve rahmet vardır ve işte onlar hidayete erenlerin ta kendileridir.” (Bakara/155, 156, 157)
Allah Teâlâ kullarına, din ve dünya hususunda başlarına bir musibet geldiği zaman sabır ve dua ile yardım dilemelerini tavsiye ederek buyuruyor:
“Hem sabır (ve sebat) ile hem namazla Allah’dan yardım isteyin, gerçi bu, nefislere pek ağır gelirse de (Allah’a) saygısı olan kimselere ağır gelmez.” (Bakara/45)
Allah Teâlâ cenneti kazanan ve cehennemden kurtulanların ancak sabredenler olacaklarını beyan ederek:
“İşte onlara bugün sabretmelerine karşılık mükâfatlarını verdim. Onlar murada erenlerin ta kendileridir.” (Mü’minun/111) buyurmaktadır.
Yine Allah Teâlâ dünyadan ve nimetinden yüz çevirip sevabı arzulayanların ancak sabırlı mü’minler olduğunu haber vererek buyuruyor:
“Kendilerine ilim verilenler de (şöyle) dedi: Yazıklar olsun size. Allah’ın sevabı iman ve iyi amel eden kimseler için daha hayırlıdır. Buna da sabır (ve sebat) edenlerden başkası kavuşturulmaz.” (Kasas/80)
Yine Allah Teâlâ kötülüğe iyilikle engel olduğu vakit, kötü kimsenin adeta yakın bir dost gibi olacağını haber vererek buyuruyor:
“İyilikle kötülük bir olamaz. Sen kötülüğü, en güzel, olan hareketle önle o vakit göreceksin ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse yakın bir dost gibi olacaktır.” (Fussilet/34)
İşte bu rütbeye ancak sabredenler kavuşturulur, ancak büyük nasip sahihleri kavuşturulur. Yine Allah Teâlâ yeminle te’kid ederek buyuruyor:
“Asra (devre) yemin ederim ki, muhakkak insan ziyandadır. Ancak iman edenlerle güzel amel (ve hareket)’lerde bulunanlar, bir de birbirlerine hakkı tavsiye, sabrı tavsiye edenler böyle değil.”(Asr/1-3)
İnsanlar sağcılar (kitabı sağından alanlar) ve solcular (kitabı solundan alanlar) olmak üzere iki kısımdır. Sabır ve merhameti tavsiye edenler, Allah’ın ayetlerinden istifade ederek iman edenler, sabredenler ve şükredenler sağcılardır. İşte bu vasıflarla sağcılar, solculardan ayrılmaktadır. Müminlerin vasıflarından en büyükleri sabır ile şükürdür.
Nitekim Allah Teâlâ Kuran’ı Kerim’in dört yerinde:
“Şüphesiz ki, bunda çok sabreden, çok şükreden kimse için ibretler vardır.” (İbrahim/5, Lokman/31, Sebe,’/19, Şûra/33) buyurmuştur.
Allah Teâlâ, mağfireti ve mükâfatı iyi amel ile sabıra bağlamıştır. Allah sabrı kime kolaylaştırırca ona kolay gelir.
Nitekim Allah Teâlâ:
“Sabredip güzel amel (ve hareketler) de bulunanlar böyle değil, onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır.” (Hud/11) buyurmuştur.
Allah Teâlâ, sabretmenin ve suçlan bağdamanın, asla zarar etmeyecek bir ticaret sahihlerinin azmedecekleri işlerden olduğunu haber vererek buyuruyor:
“Her kim de sabreder ve suç bağışlarsa, işte bu, azmedilecek işlerdendir.” (Şûra/43)
Allah Teâlâ hükmüne sabretmesini peygamberine emretmiş, peygamberinin sabrının ancak Allah’ın yardımıyla olacağını ve böylece bütün musibetlerin kolay olacağını haber vererek aşağıdaki ayetlerde şöyle buyurmuştur:
“Rabbinin hükmüne sabret çünkü sen, bizim nezaretimizdesin.” (Tur/48),
“Sabret, senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Ve onlara karşı mahzun olma. Yaptıkları hileden telaşa da düşme. Gerçekten Allah, takva sahipleriyle ve iyilik edenlerle beraberdir.” (Nahl/127-128)
Sabır, mü’minin bağlanmış olduğu bir iptir, ondan kurtulamaz, imanın dayandığı bir temeldir, sabrı olmayanın imanı yoktur, olsa da son derece zayıftır, böyle bir iman sahibi, Allah Teâlâ’ya tek taraflı ibadet edenlerdendir, eğer kendisine bir hayır dokunursa ona gönlü yatar, eğer bir bela gelirse gerisin geriye dönüverir (mürted olur), dünyada da ahirette de hüsrana uğramış ve bunlardan ziyandan başka bir şey kazanamamıştır.
Mesud ve bahtiyar insanlar sabırları sayesinde en güzel maişeti elde etmişler, şükürleri sayesinde de en yüce makamlara yükselmişler, sabır ile şükrün kanatları arasında Na’îm cennetlerine ulaşmışlardır. Bu, Allah’ın lütfudur, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl ve ihsan sahibidir.
VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN…