TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 1. VE 2. AYETLER
1- Ey insanlar, sizi tek bir candan yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın türetip yeryüzüne yayan rabbinizden korkun. Kendisinin adını öne sürerek, birbirinizden dilekte bulunduğunuz AHahtan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz ki Allah, sizin üzerinizde devamlı gözetleyicidir.
Ey insanlar, emirlerini tutup yasaklarından kaçınarak rabbinizden korkun. O sizi, tek bir can olan Âdemden yarattı. Onun kaburgalarının birinden de eşi Havvayi yarattı. O ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar meydana getirip dünyaya yaydı. “Allah için şunu bana ver.” gibi sözlerle adını anarak birbirinizden istekte bulunduğunuz Allahtan korkun. Akrabalık bağlarını koparmaktan da sakının, şüphesiz ki Allah, sizin üzerinizde devamlı gözetleyicidir. Yaptığınız her şeyi bilir ve hepsini zaptettirir.
Taberi diyor ki: “Allah bu âyet i kerimede, bütün insanları tek bir kişiden yaratanın, yalnızca kendisi okluğunu beyan etmiş ve insanlara ilk yaratılışlarını hatırlatmıştır. Ta ki insanlar, tek bir ana ve babadan geldiklerini, bu nedenle birbirlerinin kardeşleri olduklarını bilsinler, herbirinin diğerinin üzerinde kardeşlik hakkı olduğunu anlasınlar, böylece birbirlerine karşı insaflı ve merhametli davransınlar, haksızlık yapmasınlar, zayıf olanlarım gözetsinler, onun ezilmesini önlesinler.
Âyette zikredilen “Tek can”dan maksat, Süddi, Katade ve Mücahidin de açıkladıkları gibi beşerin ilk atası olan Hz. Ademdir. O candan yaratılan eş’den maksat ise Hz. Havvadir. Süddi diyor ki: “Âdem Cennette oturmaktaydı. Orada eşi olmaksızın yalnız basma dolaşıyordu. Bir ara uyudu. Sonra uyandı ve başu-cunda oturan bir kadın gördü. Allah teala o kadını Hz. Âdemin kaburgasından yaratmıştı. Âdem ona ne olduğunu sordu. O da “Ben bir kadınım” dedi. Adem ona: “Niçin yaratıldın?” dedi. Kadın: “Sen benimle yaşayasın diye yaratıldım.” dedi.
Âyet-i kerimede geçen ve “Kendisinin adını öne sürerek birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allahtan ve akrabalık bağını koparmaktan sakının.” diye tercüme edilen cümlesi, müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.
Dehhak ve Rebi’ b Enes bu cümlenin: “Kendisinin adını öne sürerek rab-binizden dilekte bulunduğunuz Allahtan korkun.” bölümünü şu şekilde izah etmişlerdir. “Sizler birbirinizden bir şey İstediğinizde Allahı vasıta kılarak: “Allah hakkı için, Allah rızası için bunu bana ver.” dersiniz. İşte sizler, isteklerinize vasıta kıldığınız bu Allahtan korkun.
Bu cümlenin “Akrabalık bağını kopannaktan sakının.” şeklinde tercüme edilen bölümü ise müfessirler tarafından iki şekilde izah edilmiştir:
a- İbrahim en-Nehai ve Hasan-ı Basriye göre bu cümlenin mânâsı şöyledir: “Allahı ve akrabalık bağını ileri sürerek birbirinizden herhangi bir şey istersiniz. O halde isteklerinize vasıta kıldığınız Allahtan korkun.” Görüldüğü gibi bu izaha göre bu âyette akrabaların talep vasıtası olarak kullanıldığı beyan edilmektedir.
b- Süddi, Katade, Abdullah b. Abbas, Hasan-ı Basri, Mücahid, Dehhak, Rebi1 b. Enes ve İbn-i Zeyde göre ise bu cümlenin mânâsı şöyledir: “Birbirinizden olan isteklerinizde vasıta kıldığınız Allahtan korkun ve akrabalık bağını koparmak hususunda da Allahtan korkun ve akraba lan m zl a ilgiyi kesmeyin.”
Bu hususta Resulullahın şöyle buyurduğu rivayet edilmekterir:
“Resulullah Medineye hicret edince Yahudilerden, onu görüpte Müslüman olan Abdullah b. Selam diyor ki: “Resulullah Medineye gelince insanlar ona doğru koştular. Ben de onlardan biriydim. Ben onun yüzün görünce yüzünün, yalancı bir insanın yüzü olmadığını anladım. Benim ondan işittiğim ilk şey şu söz oldu.” Selamı yayın, yemek yedirin. Akrabalara ilgi gösterin ve insanlar uyurken namaz kılın ki selametle cennete giresiniz. [1][8]
Taberi de bu son izah şeklini tercih etmiştir. Zira cümlenin, Arapça gramere göre tahlili bu görüşü desteklemektedir. [2][9]
2- Yetimlerin mallarını verin. Temizi pis ile değiştirmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Şüphesiz bu, büyük bir günahtır.
Ey yetimlerin velileri, yetimler akıl baliğ olup rüşdüne erince, onların mallarını kendilerine verin. Helal olan kendi temiz mallarınızı, size haram olan hoşunaza giden yetim mallarıyla değiştirmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Şüphesiz ki yetimlerin mallarını yemek büyük bir günahtır.
Âyet-i Kerimede geçen “Temizi pis ile değiştirmeyin.” ifadesi müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.
a- İbrahim en-Nehai, Said b.el-Müseyyeb. Zühri, Dehhak ve Süddiye göre bu ifadenin mânâsı şöyledir: “Ey yetimlerin velileri, sizler, yetimlerin iyi mallarını alıp, yerine kendinize ait kötü ve adi mallan vermeyin.”
b- Mücahid ve Ebu Salihe göre bu ifadenin mânâsı şöyledir: “Ey veliler, sizin için takdir edilen helal mallarınıza ulaşmadan önce, sizin için haram kılınan şeyleri hemen elde etmeye koşmayın.”
c-İbn-i Zeyde göre bu ifadenin mânâsı şöyledir: “Ey mirasçılar, Ölünün malının tümünü büyük çocuğa verip diğer mirasçıları mahrum etmeyin. Böylece bütün malı alan kişi mirasta asıl hakkı olan temiz malını bırakıp mirasın tamamını almak suretiyle pis bir mal almış olur.
Taberi, bu görüşlerden birinci görüşün tercihe şayan olduğunu, âyetin mânâsının “Ey yetimlerin velileri, siz, yetimlerinizin size haram olan mallarını, sizin öz mallarınızla değiştererek temiz mallarınızı murdar şeylerle değiştirmiş olmayın.11 şeklinde olduğunu söylemiştir. Zira “Değiştirme” ifadesi, bir şeyi verip başka bir şeyi almaktır ki bu da bu görüşün doğru olduğunu gösterir. Halbuki “Helal mal elde etmede” önce haram mal elde etmeden acele etmek” şeklin-deki ikinci görüşte ve “Büyük çocuğun mirasın tümünü alarak diğer mirasçıları mahrum etmesi” şeklindeki ikinci görüşte de “Değiştirme” diye bir şey sözko-nusu değildir. [3][10]