SEYYİD KUTUB’UN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA ABESE SURESİ 17. VE 23. AYETLER
17- Kahrolası insan ne kadar da nankördür.
18- Allah onu hangi şeyden yarattı.
19- Nutfe (sperm) den. Onu yarattı ve ona biçim verdi.
20- Sonra ona yolu kolaylaştırmıştır.
21- Sonra onu öldürdü, kabre koydurdu.
22- Sonra dilediği zaman onu yeniden diriltti.
23- Hayır, insan hala Allah’ın kendisine emrettiğini yapmadı.
“Kahrolası insan!” Çünkü o Hayret verici işleriyle kahrolmayı hak etmektedir. Bu ifade biçimi onun yaptığı işin dehşetini, çirkinliğini ve kötülüğünü ifade etmektedir. Ayrıca onun çirkinliği ve kötülüğü yüzünden ölümü gerektirecek cinayetler işlediği dile getirilmektedir.
“Ne kadar inkarcıdır o!” Kafirliği ve inkarcılığı ne de katıdır. Yaradılışının ve gelişmesinin gereklerini ne de çok reddetmektedir, tanımamaktadır. Eğer bu gereklere riayet etseydi yaratıcısına şükreder, dünyada alçak gönüllü olur, ahiretini hatırlardı.
Yoksa o neye dayanarak büyükleniyor, yüz çeviriyor ve ihtiyaç duymuyor. Onun aslı nedir ki, kaynağı nedir ki?
“Allah onu hangi şeyden yarattı?”
Onun aslı yalın, alçak gönüllü bir köktendir. Bütün değerini Allah’ın lütfundan ve nimetinden, takdirinden ve planından almaktadır.
“Nutfe (sperm)den. Onu yarattı ve ona biçim verdi.”
Hiçbir değeri olmayan bu şeyden ve hiçbir ağırlığı bulunmayan, dayanağı olmayan bu asıldan yarattı. Fakat onun yaratıcısı ona biçim verdi. Güzelce herşeyini düzenledi. Sağlam bir yapı olarak onu takdir buyurdu. Kendi bağışından ona bir değer, bir kıymet kazandırdı. Böylece o eli ayağı düzgün bir yaratık oldu. Şerefli bir varlık konumuna geldi. Bu alçak aslından onu yüksek makama çıkardı. Yeryüzünü içindeki tüm varlıklarla onun emrine verdi.
“Sonra ona yolu kolaylaştırmıştır.”
Hayat yolunun veya hidayet yolunun imkanlarını önüne serdi. Bünyesine yerleştirdiği özellikler ve yeteneklerle yaşamını kolaylaştırdı. Hem hayat sürecini hem de hidayet yolunu önüne yaydı.
Yolculuk sona erene kadar. Her canlının ister istemez ve çaresiz olarak gelip dayanacağı, varacağı sona yetişene kadar.
“Sonra onu öldürdü ve kabre koydurdu.”
Demek ki onun en sondaki durumu, en baştaki durumu gibidir. Dilediğinde onu hayata çıkaran ve dilediğinde hayatını sona erdirenin elindedir her şey. İşte bu kudret eli onun son sığınağını yeryüzünün bağrında hazırlamıştır. Bunun için bir ikram ve bir korumadır. Çünkü onun kendi halinde çürümesini ve kırılıp un ufak olmasını yasa haline getirmemiştir. Onun fıtratını ölüsünü saklamayı ve kabre koyma arzusunu yerleştirmiştir. İşte bu da yüce Allah’ın ona yönelik planı ve takdirinin bir parçası idi.
İnsan Allah’ın dilediği zaman gelip çatıncaya kadar toprağın bağrında kalacaktır. Allah’ın emri gelince tekrar onu hayata döndürecek ve yapmak istediğini yapacaktır.
“Sonra dilediği zaman onu yeniden diriltir.”
Yani o başı boş bırakılmamıştır. Hesaba çekilmede n yaptıklarının karşılığını almadan çekip gidecek te değildir. Bu iş için hazırlandığını, bu yetenekte yaratıldığını görmüyor mu?
“Hayır insan hala Allah’ın kendisine emrettiğini yapmadı.”
İnsan bütün bireyleri ile bütün nesilleri ile insan genel olarak hayatının son demine kadar Allah’ın emrini hakkıyla yerine getiremeyecektir. İşte Lemma edatı ile cümlenin verdiği mesaj budur. Hayır o kusurludur, eksiktir. Görevini hakkı ile yapmamıştır. Aslını ve yetişmesini gerçek anlamda hatırlayıp üzerinde düşünmemiştir. Kendisini yaratana doğru yolu gösterene, koruyana karşı hakkı ile şükür görevini yerine getirmemiştir. Hesap ve ceza gününe hazırlık niteliğindeki bu dünya üzerindeki göçü sona ermemiştir. İşte insan bütünü ile bundan ibarettir. Buna rağmen çoğunluk yüz çevirip burun kıvırır. Doğru yola karşı üstünlük kompleksine kapılır. Kendini ona muhtaç hissetmez!
Yeni bir bölümde surenin akışı başka bir dokunuşa geçmektedir. Bu yeni dokunuş insanın yaradılışı ve yetişmesi gerçeğidir. insan bu yolculuğu boyunca yemeğine, kendi yiyeceklerine ve hayvanlarının yiyeceklerine bakmaz mı? Bunlar yüce yaratıcı olan Allah’ın kendi hizmetine verdiği nimetlerden sadece bazılarıdır.