Bismillahirrahmanirrahim
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
Tüm Ebû Lehebler’in Elleri Kurusun!
Hz. Peygamber(sav), “(Önce) en yakın akrabanı uyar”(Ve en yakın hısım ve akrabalarından başlayarak, erişebileceğin herkesi uyar. En yakın akrabalarını, seninle samimi olan, sana yakınlık duyan arkadaş grubunu, sorumluluğu, hesap ve cezayı hatırlatarak uyar. )Şu’âra /214.ayeti gereğince akrabalarını topladı. Peygamber olarak vazifelendirildiğini onlarla paylaştı ve onları iman etmeye davet etti. Fakat herkesten evvel öz amcası Ebû Leheb onu yalanladı bunun üzerine orada bulunanlar, Hz. Peygamber’i dinlemedi ve dağılıp geri döndüler. İşte bu hadise üzerine Ebû Leheb ve Efendimiz’in geçeceği yollara dikenler serpen eşi Ümmü Cemil aleyhinde olan Tebbet/Mesed Sûresi nazil olmuştur.
Abdülmuttalib öfkelendiğinde yanakları kızardığı için ona Ebû Leheb lakabı takılmıştır. [İbni Sad Tabakat] Fakat daha sonraları Resûlullah’a (sas) çok eziyet edip, kin beslemesi ve alay etmesi sebebiyle bu lakap “Alev Babası” yani cehennemlik manasında kullanılmaya başlanmış, nitekim Kur’an-ı Kerim’de de bu şekilde zikredilmiştir.
Allah(cc)’u,Resûlullah (s.a.s. )’e karşı amansız bir düşmanlık sergileyen amcası Ebû Leheb ve karısının, bunların şahsında da tüm din düşmanlarının fecî âkıbetini gözler önüne sermektedir.
Ebû Leheb, Resûlullah’ı devamlı olarak tâkib ediyor, insanları, O’nu dinlemekten vazgeçirmeye, zihinlerinde şüphe meydana getirmeye çalışıyordu. Toplantı yerlerinde ve panayırlarda, Resûlullah efendimiz; “Ey insanlar! La ilahe illallah deyiniz ki, kurtulasınız” buyurdukça, Ebû Leheb arkasından yetişip; “Ey insanlar! Bu konuşan benim yeğenimdir. Sakın O’nun sözüne inanmayın. O’ndan uzak durun” diyordu.
Mekke toplumuna baktığımızda diğer İslam düşmanlarının Müslümanlara fiili saldırılarda bulunduklarını görürüz. Ebû Leheb ise İslam ve Peygamber (sas) aleyhinde çeşitli söylentiler yayarak kamuoyu oluşturup, insanların daha İslam’ı tanımadan önyargıya kapılmalarına neden olmuştur.
Dikenli ağaç dallarını birbirine bağlar ve geceden Resullah (s.a.v.)’in geçecek olduğu yollara koyardı. Resullah (s.a.v.) ise sanki bir ipek kumaşa basıyormuş gibi üzerlerine basarak geçerdi. Türlü türlü kötülükler ve pis işler yaptılar. Resullah (s.a.v.) ve sahabelerin her işine engel olmaya çalıştılar
Heryerde takip ederek sözlerini yalanlamaya, onun bir sihirbaz ve yalancı olduğunu, kavmini birbirine düşürdüğünü, sözlerine itibar edilmemesi gerektiğini söylemeye devam etti.
Karısı da İslam’ın aleyhine faaliyetlerde bulunur ve topladığı kaya parçalarını ve dikenli ağaç dallarını hz.peygamber(sav)’in geçtiği yollara serperek ona eziyet ederdi. Tebbet Suresi’nde kocası Ebu Leheb’in yandığı ateşe boynunda takılı bir iple hamal gibi odun taşıyacağı bildirilmiştir..
Ümmü Cemîl’in cehennemdeki görüntüsü de dünyadakinin benzeri olacaktır. Yaşadığı gibi ölecek ve öldüğü gibi dirilecektir. Bütün bu tevhîd düşmanlığının, yaptığı dedikoduların ağır günahı sırtında olduğu hâlde, aynen bir odun taşıyıcısı gibi, kamburlaşmış beliyle uflaya puflaya cehennem alevlerine yaslanıp yuvarlanacaktır. Âyet-i kerîme boynunda asılı, uçları sarkmış ipine varıncaya kadar eşsiz ve o kadar da korkunç bir şekilde odun hamalının tasvirini çok canlı bir biçimde yapıyor…
Zira ölümünden on yıl öncesinde onun küfür üzere öleceği, eşiyle birlikte cehenneme gideceği hatta cehennemdeki azap şekilleri dahi ayetle sabitlenmiştir. Kendisi de bu ayetleri bilmesine-duymasına rağmen Kur’ân’ı doğrular şekilde küfür üzere ölmüşür. Tüm hayatını İslam’ın ve Kur’an’ın uydurma olduğunu insanlara kabul ettirmeye çalışarak geçiren Ebû Leheb’in, sırf bu ayetleri yanıltmak için bile gerçek dışı olarak “iman ettim’’ demek aklına dahi gelmemiş aksine Kur’ân’ın ne kadar büyük bir mucize olduğuna delil olarak ölüp gitmiştir.
karı-kocanın dini yaşama konusunda da birbirlerinin yanında olmaları gereklidir. Din düşmanları birbirleriyle yardımlaşırsa, İslâm ailesinin fertleri niçin birbirlerinin yardımcısı olmasınlar! Onlar, daha fazla hak dâvâlarında birbirlerinin yanında olmalıdırlar.Din bağı her şeyin üstündedir. Peygambere yahut bir sâlih kişiye yakın olmak yetmez. Önemli olan onlara tâbi olmaktır.Şu dünya sınavında insan olarak kadın erkek birdir. İslâm’ı öğrenme, yaşama ve yaşatma ve mükâfâtları konusunda da onlar müşterektir. İslâm’a yabancı kalma, ona düşmanlık yapma konusunda, azap ve cezâ konusunda da kadın erkek arasında bir fark olmayacaktır. Kadın olsun erkek olsun, herkes yaptığına bağlıdır ve yapıp ettiğinin karşılığını görecektir. Her insan için cennette de bir yer, cehennemde de bir yer ayrılmıştır.Ebû Leheb ve karısı, İslâm düşmanlığında o kadar ileri gittiler ki insanlıklarından uzaklaştılar.Kibir,kin ve nefretleriyle Allah Rasûlü’ne yapmadıklarını bırakmadılar. Onu hem sözleriyle hem davranışlarıyla rencide ettiler. Yüce Allah da indirdiği sureyle Mekke müşriklerinden yalnızca Ebû Leheb ve karısını açıkça andı ve onları hem dünyada rezil etti hem de âhirette, korkunç bir azâbın onları beklediğini haber verdi. Aslında bu durum bütün İslâm düşmanları için geçerli bir haberdir.İslâm’a karşı duranlar, kendinin cehennem ateşine odun taşıyan hamallardır. Bu uğurda işlenen günahlar, cehennemde azabın artmasına sebep olacaktır. “Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar doğrusu kaybedenlerdir ki, kıyâmet saati onlara ansızın gelince, günahlarını sırtlarına yüklenerek ‘Dünyada işlediğimiz büyük kusurlardan ötürü yazıklar olsun bize.’ derler. Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür!”En’am-31. İslâm düşmanı karı-kocalar batıl dâvâları uğruna birbirlerine destek olurken, bizlerin hak dâvâ uğruna birbirimizden ayrı ve gayrı olmamız yakışmaz.
Hak bâtıl mücadelesi kıyâmete kadar kesintisiz devam edecektir. Ne Ebû Cehiller ölüp bitmiştir, ne de Ümmü Cemîller tükenip gitmiştir. Her Ebû Lehebler ’in karşısında Ebû Nur’lar varolacaktır. Her Mûsâ’nın karşısında Firavunlar olacaktır. Önemli olan Mûsâların yanında saf tutabilmektir.
Ebu Leheb, ateşin yaranı, ateşin dostu olurken, onun karısı da kocasının inkarına yardım eden, onunla birlikte İslam düşmanlığına sa’y eden, gerdanlığını İslam’a düşmanlık yolunda vakf eden bu kadın da kıyamette odun taşıyıcısı olacaktır. Dünyada böyle bir kafirliğe yardım eden, kocasının küfrüne hizmet eden bir kadın elbette cehennemde de onun hizmetçisi olacak ya da cehennemde onunla birlikte ateşi paylaşıcı olacaktır.
Günümüzde; Resulullah’ın (s.a.v) evinin yoluna diken dökenler yok ise de O’nun izini takip eden, tabii olan müslümanların davasına diken döken, taş atan, bütün imkânlarını davanın hezimete uğraması için sarf eden insanlar var.
Kötülük öyle bir sıfattır ki ne zamanla sınırlandırılır ne mekânla ne de konumla. Kötülük vardır sadece kimin yaptığı, ne niçin yaptığı, adı önemli değildir. Zamanın kötüsü diye birşey de yoktur, çünkü kötülük tüm zamanlarındır. İnsanlık var oldukça kötüler var olmaya devam edecektir ve tüm kötüler Ebû Leheb’tir aslında. Aslında âyetlerde Ebû Leheb ve karısı birer sembol olarak anılmıştır. Sonuçta onların şahsında kadın olsun erkek olsun bütün İslâm düşmanları bu acı âkıbete duçar alacaktır.
Allah azze ve celle nin yap diye emrettiği yapma diye nehy ettiği gibi oku dediğini de okumamızı bildirdiği gibi okuyoruz ;
“Ebû Leheb’in elleri kurusun.”
Selamun aleykum