TEVHİD KELİMESİ İLE ÇELİŞEN DURUMLAR – 2
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, din gününün sahibi Allah azze ve celle’ye mahsustur. Salat ve Selam, önderimiz, örneğimiz, kendisine itaat, ittiba olmadığı sürece kurtuluşun mümkün olmadığı son peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v)’e âline, ev halkına, sahabesine ve tüm mümin ve müminelerin üzerine olsun İnşaAllah.
Kelime-i şehadet cümlesi ile çelişen tutumları yazmaya devam ediyoruz inşallah…
2) İnsanın kendisine verilen maddi manevi açık gizli bütün nimetlerin Allah’ın bağışı olduklarını Allah (c.c) olmasa bu nimetlerin de olmayacağını itiraf etmemesidir Oysa la ilahe illallah cümlesinden şunu anladık ki âlemlerde ki canlıların tamamını besleyip nimetlendiren ortaksız noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah (c.c) dur.
Bu inancın ayrılmaz bir devamı olarak başımıza gelecek her Bela’nın her tersliği Allah’tan olduğunu nimeti verenin de geri alanında O, olduğunu nimeti engellemenin ve belaya çarptırmanın onun yetkileri arasında olduğunu böyle durumlarda bize düşenin O’nun takdirine razı olmak olduğunu da itiraf etmeliyiz. Allah azze ve celle şöyle buyuruyor:
“Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.” (İbrahim 34)
“Görmüyor musunuz ki, şüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanları emrinize amade kılmış, açık ve gizli sizin üzerinizdeki nimetlerini genişletip tamamlamıştır. (Buna rağmen) İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiç bir ilme dayanmadan, bir yol gösterici ve aydınlatıcı bir kitap olmadan Allah hakkında mücadele edip durur.” (Lokman 20)
“Gerçek şu ki, Karun, Musa’nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: “Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez. Allah’ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez. Dedi ki: “Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir.” Bilmez mi ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu günahkârlardan kendi günahları sorulmaz.” (Kasas 76-77-78)
“Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah’a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, her şeyi bilendir.” (Teğabun 11)
“İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: “Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.” Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar. Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamadı. Böylece, kazandıkları kötülükler(in acı sonucu) onlara isabet etti. Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazandıkları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (bunu kendilerine uygulamaktan Allah’ı) aciz bırakabilecekler değildirler. Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah, dilediğine rızkı genişletip yayar ve (dilediğine) kısar da. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (Zümer 49-52)
“İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye’se düşen bir umutsuzdur. Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka: “Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O’nun katında benim için daha güzel olanı vardır.” der. Ama andolsun biz, o kâfirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azabtan tattıracağız.” (Fussilet 49-50)
“Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah’tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O’na yalvarmaktasınız. Sonra sizden zararı kaldırdığında, sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşar; Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. Öyleyse yararlanın, ilerde bileceksiniz.” (Nahl 53-55)
“…”Bu Rabbimin fazlındandır, O’na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için bana bunu bağışlamıştır…” (Neml 40)
Sana sonsuz, sınırsız nimetler veren, başına gelecek olan belayı senden gidermeye muktedir olan, bela ve musibetle imtihan edenin Allah (c.c) olduğunun şuuruna varmalıyız. Her ne olursa olsun itirafı Allah (c.c)’ya yapmalıyız. Ve O’ndan istemeliyiz. İsrail oğullarının düştüğü düçar olduğu “Küfranı nimette” bulunma hastalığına yakalanmamalıyız. Tabi ki kurtuluş istiyorsak, önce ne istediğimizi belirleyelim, daha sonra O’na ulaşmak için mücadele edelim.
Rabbim bizlerefıkhedebilmeyi, hamdedebilmeyi, şükredebilmeyi, sabredebilmeyi, nasip eylesin…
Selam ve Dua İle
Allah azze ve celle’ye emanet olun…
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN