sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KUR’AN DA ALLAH (C.C.)’A İMANDAN SONRA AHİRETE İMANIN ZİKREDİLMESİNDEKİ HİKMETLER | Akaid Programı – 45. Bölüm

KUR’AN DA ALLAH (C.C.)’A İMANDAN SONRA AHİRETE İMANIN ZİKREDİLMESİNDEKİ HİKMETLER | Akaid Programı – 45. Bölüm

KUR’AN DA ALLAH (C.C.)’A İMANDAN SONRA

AHİRETE İMANIN ZİKREDİLMESİNDEKİ HİKMETLER

 

       Ahiret gününe imanın insan hayatındaki önemli yeri ve derin etkileri vardır. Biz bu gerçeği Kur’an-ı Kerimin pek çok yerinde Allah’a imanla, Ahiret Gününe İmanı beraberce zikredilmesinden daha iyi anlıyoruz.

               Allah’a ve Ahiret Gününe iman edenler.[1]

            İnsanlardan bazıları Allah’a ve Ahiret gününe inandık derler, hâlbuki onlar inanmamışlardır.[2]

 

“Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah’ın verdiği rızıktan (gösterişsiz olarak) harcasalardı, kendilerine ne zarar gelirdi? Allah, onları en iyi bilendir.”[3]

            Ayete baktığımızda, Allah’a imanla ahiret gününe iman, biri öbürünün tamamlayıcısıymış gibi bağlanır. Ahiret gününe inanmayan insanın kişiliğini, düşünce yolunu, hayata bakış açısını bildik mi, ahiret gününe imanın önemini kavrarız. Böyle bir insanın sadece dünya hayatı vardır. Onun için dünya hayatı ilk ve sondur. Ömürde tek fırsat kaçarsa boşa gidecek, Ömür ne kadar uzun olursa olsun sınırlı olduğuna göre bu dünyada yap yapabildiğini !…

            Ahiret gününe inanmayanın gözünde olay budur. Sınırlı ve tek fırsat; lezzetlerden mümkün olanın en yükseğini kapmalıdırlar. Bunun için cahiliyeler, dünya nimetleri peşinde koşturur, üzerine savaşlar çıkarırlar. Bütün amaçları dünya hayatında toplanır.

            Bütün bunlar çağdaş cahiliyenin ürünüdürler. Cahiliye toplumlarında münafıklık, iki yüzlülük hat safhadadır. Çünkü ne yaparsan            yap yaptığın bu dünyada kar zanneder. Çünkü bu tiplerin ahiret inancı diye bir şeyi yoktur.

İslam dininde allah (c.c.)’ın en büyük yetkisi hâkimiyet yetkisidir. Bir insanın imanı ancak bu şekilde inandığında makbul olur. Ahiret gününe imanın mü’min için anlamı, hakimiyet yetkisini verdiği Allah (c.c.)’ın razı olduğu hayatı yaşamadığı sürece azaba uğrama endişesi taşımasıdır.

            İnsanı, Allah’a imandan sonra, dünya çirkefinden yükseltecek, ahiret gününe imandan başka bir şey yoktur. Ahirete iman Allah’a boyun eğmek için, bu dünyada tenezzül etmediği her şeyin ahirette onun için sonsuzlaşacak bir nimete dönüşeceğine imandır. Aynı zamanda dünya varlığı için Allah’ın emrinden çıkmak onun için ahirette dayanamayacağı bir azaptır.

            İnsan ahiret gününe tam iman etti mi onun gözünde olay biter ve işler rayına oturur. Hiçbir dünya nimeti ahiret nimetine kıyaslanmaz. Yüce Allah yolunda dünyada çekilen hiçbir eziyet ahiret azabına kıyaslanmaz.

            İşte o zaman insan dünya ağırlığına karşı dengede durabilir, yüksek değerlere ulaşabilir. Çünkü ahirette mutlaka karşılığını alacağını bilir.

            İşte o zaman iyilikte ve takvada yarışan, düşmanlık ve kötülükte yarışmayan iyi kişi ve topluluklar bulunabilir.[4]

Ahirete iman, kâinatta meydana gelecek olan korkunç inkılâbın kesin olduğunu kabul etmektir. Bu dünya hayatı tamamıyla son bulup, başka bir hayat başlayacaktır. Bu âleme iman, İslâm inancını meydana getiren altı esastan birisidir. Mümin, imanı ve Kur’an ahlâkı ile ahlâklanmasının neticesini ahirette göreceğine, Allah’ın lûtfuna nâil olacağına yakînen inandığı için ölüm ve âhiret hayatı, onu tedirgin etmezken; hayatını küfür ve isyanla, zulüm ve haksızlıkla geçiren kâfir, asî ve zalim ise ölümü ve ölümden sonraki ahiret hayatını istemez.

          İnanan için müjde, inanmayan için korku kaynağı olan bu âlem, onu idrak eden her akıl sahibinin kendi dünyasını, fikir ve yaşayış biçimini, Allah’ın arzu ettiği biçimde intizama koymasına en büyük etkendir. Herkesin toplandığı ve kazandığı kendisine tastamam verildiği  kimsenin kimseden cezasına karşılık bir şey ödeyemediği ana, baba, evlâd, dost herkesin kendi başlarının derdine düşerek ve hak talep edilmesi endişesiyle birbirinden kaçtığı , dünyada iken inanç ve amelleri nisbetinde bazı yüzlerin ak, bazı yüzlerin de kara olduğu o ceza gününde insanların makam, mevki, zenginlik, tahsil gibi insanlarca meziyet kabul edilen hiçbir özelliklerine aldırış edilmeksizin, kulların yaptıklarına göre hak tecelli eder.[5] Bu tecelli aşağıdaki ayetlerde açıkça ifade edilmektedir:

“İnkâr edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: “Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?” Onlar: “Evet.” dediler. Ancak azab kelimesi kâfirlerin üzerine hak oldu.”[6]

“Dediler ki: “İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür.”[7]

 

“Rablerinden korkup sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: “Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.”[8]

 

“(Onlar da) Dediler ki: “Bize olan va’dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah’a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.”[9]

[1] Al-i İmran Süresi ,114

[2] Bakara Süresi , 8

[3] NİSA – 39

[4] Muhammed Kutub / İslam İnancı / Risale Yayın / Sh: 415-416

[5] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dili Kur’an Dili

[6] Zümer – 71

[7] Zümer – 72

[8] Zümer – 73

[9] Zümer – 74

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.