sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 1. VE 5. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 1. VE 5. AYETLER
18.01.2025
10
A+
A-

A’RAF SURESİ

İki yüzaltı âyettir. Yüz altmış üçten Yüz yetmişe kadar olan âyetler Medi-nede, diğerleri Mekke’de nazil olmuştur.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

1- Elif, Lâm, Mîm, Sâd.

Bu harflerin ne manaya geldiği hususunda müfessirler çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

  1. a) İbn-i Abbas’dan rivayet edilen bir görüşe göre bu harflerin manası, “Ben Allahım, açıklarım.” demektir.
  2. b) Süddîye göre bu harfler, Allah Teâlâ’nın bir sıfatı olan ve “Şekil ve­ren” anlamına gelen “El-Musavvir” kelimesinin kısaltılmış harfleridir.
  3. c) Ebu Talha’nın, İbn-i Abbas’dan rivayet ettiği bir görüşe göre, Elif, Lâm, Mîm, Sâd, Allah Teâlâ’nın isimlerinden biridir. Allah Teâlâ bu ismine ye­min ederek sureye başlamıştır.
  4. d) Katadeden rivayet edilen bir görüşe göre ise bu harfler, Kur’an-ı Keri-mink isimlerinden biridir.
  5. e) Bazılarına göre de bu harfler, Allahım ismi A’zamının harfleridir.
  6. f) Başka bir görüşe göre ise bu harfler, kısaltılmış bir hesabı ifade ederler.
  7. g) Bu harfler sadece Mukatta’a harflerdir.
  8. h) Bunlar, birçok mânâyı ihtiva eden sembollerdir. Bu harfler vasıtasıyla, Allah Teâl.â, yarattıklarına, irade ettiği şeyleri göstermektedir.[1][1]

 

2- Bu, kendisiyle sakındırman için ve müminlere öğüt olsun diye Al­lah tarafından sana indirilen bir kitaptır. Bundan dolayı kalbinde bir sı­kıntı olmasın.

Ey Muhammed bu, rabbin tarafından sana indirilmiş bir kitaptır. Bu kita­bı, insanlara tebliğ ederken içinde bir sıkıntı bulunmasın. Bu Kur1 anı tebliğ et­mekten usanma. Bu kitap, kendisiyle müşrikleri uyarman için ve müminleri de bir hatırlatma ve bir öğüt olsun diye indirilmiştir.

Ayet-i Kerimede geçen ve “Sıkıntı” diye tercüme edilen  kelimesinin Arapça’da sözlük anlamı “Sıkıntı, darlık vb. şeyler”dir.

Abdullah b. Abbas, Mücahid, Katade ve Süddî buradaki sıkıntıdan mak­sadın, “Şüpheye düşmek” olduğunu, ayetin bu bölümünün manasının da “Ey Muhammed, sana indirdiğimiz Kur’an hakkında şüpheye düşme” demek oldu­ğunu söylemişlerdir.

Taberi diyor ki: Müfessirlerin, burada geçen sıkıntıyı, “Şüpheye düşme” manasında tefsir etmelerinin sebebi, onun hak kitap olduğundan şüpheye düş­mektir. Bu sebeple buradaki sıkıntı, “şüpheye düşme” olarak ifade edilmiştir. [2][2]

3- Rabbinîzden size indirilene uyun. Ondan başkalarını dost edinip de kendilerine uymayın. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz.

Ey insanlar, rabbiniz tarafından size indirilen apaçık delillere ve hidayete uyun. Size, AHaha ortak koşmayı, put ve tağutlara ibadet etmeyi emreden Al­lah’tan başka dostlarınızın emirlerine uymayın. Çünkü onlar sizi doğru yola iletmeyip eğri yola saptırırlar. Ne de az öğüt dinliyorsunuz. [3][3]

4- Biz, nice memleket halkını yok ettik ki, onlara azabımız, gece uyurlarken veya gündüz istirahat halindeyken geldi.

Allah Teâlâ bu ayet-i kerimede Resûlullah’a Allah’tan başkasına ibadet eden putları ona denk tutan insanları uyarmasını, Allah’a kulluk etmemeleri ha­linde helak edileceklerini bildirmesini emretmiş ve buyurmuştur ki:

«Rablerinin emirlerine karşı gelen ve peygamberlerini yalanyalan nice memleket halkı vardır ki biz onlan helak ettik. Bizim cezamız onlara ya gecele­yin veya gündüz istirahat halindeyken gelip yakaîayıverdi.»

Bu âyet-i Kerime, Allahi bırakıp tağutlara boyun eğenlerin akıbetlerinin felaket olacağım bildirmektedir. Kur’ânı Kerimde bu manayı ifade eden başka ayetler pek çoktur. Bu âyetlerde Duyuruluyor ki:

“Biz nice zalim ülkeleri helak ettik. Onlar, duvarları, damlan üstüne yıkı­lıp ıpıssız kaldılar. Biz, nice kuyuları muattal, nice muhteşem sarayları bomboş bıraktık.[4][4]

“Biz, refah içinde şımapırp azgınlaşan nice ülkeleri helak ettik. İşte onla­rın geride bıraktıkları yerleri, Kendilerinden sonra onların pek azında oturulabil-miştir. Onlara hep biz varis olmuşuzdur. [5][5]

Ayet-i kerimede “Nice” diye tercüme edilen  ifadesi zik­redilmiştir. Bu ifade, Allahın emrine karşı gelerek helak edilen kavimlerin çok sayıda olduklarına işaret etmektedir.

Ayet-i Kerimenin lafzında, ülkelerin helak edildiği zikredilmiştir. Bun­dan maksat, ülkelerin, içinde yaşayan insanlarla birlikte helak edilmiş olmaları­dır. Zira, içinde insan yaşamayan yerlere ülke denmez. [6][6]

5- Onlara azabımız geldiği zaman: “Biz, gerçekten zalinılermişiz.” demekten başka bir itirafları olmadı.

Kendilerine azabımız gece uyurken veya gündüz dinlenirken geldiği za­man helak ettiğimiz ülke halkının, dua ve yalvaması, sadece kendi aleyhlerine itirafta bulunmak, rablerinin emir ve yasaklarına karşı gelerek kendi kendilerine zulmettiklerini söylemek oldu.

Taberi diyor ki: Bu âyeti kerime, ResûluİIah’tan rivayet edilen şu hadi­sin sahih olduğunu göstermektedir. Resûlullah buyurmuşturki: “İnsanlar ceza­landırılmayı hak etmedikçe veya Özürleri kabul edilmeyecek hale düşmedikçe cezalandırılmazlar. [7][7]

Taberi diyor ki: Eğer denilecek olursa ki: “Ayet-i Kerime’de Onlara aza­bımız geldiği zaman Helak edilenlerin” “Biz gerçekten zalimlennişiz.” dedikleri zikredilmektedir. Şayet helak edilenler bunu, helak edilmeden önce söylemiş olurlarsa âyetin ifadesine ter sdüşer. zira âyette, bu sözü helak anında söyledik­leri zikredilmiştir. Eğer onların, bu sözü, helak edilmelerinden sonra söyledikle­ri farz edilecek olursa bu takdirde de, helak edildikten sonra konuştukları farze-dilmiş olur ki bu da imkansızdır. O halde helak edilen insanlar bu itiraflarını ne zaman yapmışlardır?” Cevaben denilir ki: “Bütün ümmetler bir anda helak olup gitmiş değillerdir. Onlardan bazıları önce uyarılmış, azabın geleceği haberi ve­rilmiş ve belli bir zaman geçtikten sonra da azap fiilen gelip on)an helak etmiş­tir. İşte bu ümmetler, azabın geleceğini kesin olarak anladıktan sonra, Allah’ın emir ve yasaklanna karşı gelerek kendi kendilerine zulmettiklerini itiraf etmiş­ler, fakat bu itirafları kendilerine fayda vermemiş ve azaba uğratılıp helak ol­muşlardır. Nitekim, tufan olayı, Salih (a.s.)’m kavmi Semud’un ve benzerlerinin helak olmaları bu şekilde olmuştur. Allah Teâlâ Muhammed ümmetini de böyle bir akıbete düşmemeleri için uyanmaktadır.

Evet, Allah’ın gazabına uğrayan şımarık kafirlerin, herhangi bir itirazda bulunmalan mümkün değildir. Onların, kendilerini kınamaktan başka çaraleri yoktur. Nitekim başka ayetlerde de şöyle buyuruluyor:

“Şüphesiz biz, halkı zalin olam nice ülkeleri toptan yok ettik. Onlardan sonra da başka kavimler yarattık.”

“Onlar, azabımızın şiddetini hissedince, ondan öyle kaçıyorlardı ki.”

“Onlara: “Hiç kaçmayın, refah içinde yaşayıp şımardığınız yerlere ve ev­lerinize dönün. Çünkü sorguya çekileceksiniz.” denildi.”

“Vay halimize, gerçekten biz zalimlermişiz.” dediier.”

“Biz, kendilerini biçilmiş ekinde döndürüp ocaklarını söndürünceye ka­dar onlar bu pişmanlıklarını tekrar edip durdular. [8][8]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.