VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 109. VE 110. AYETLER
Kitap Ehli’nin Müminlere Karşı Tavrı Ve Buna Karşılık Verme Şekli
109- Kitap Ehli’nden bir çoğu hak kendilerine besbelli olmuşken, ruhlarında yerleşmiş olan kıskançlıktan dolayı, sizi imanınızdan sonra kâfirler olarak geriye döndürmek isterler. Allah’ın emri gelinceye kadar onları affedip bağışlayın. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir.
110- Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Ve nefisleriniz için önden ne hayır gönderirseniz Allah nezdinde onu bulacaksınız. Şüphesiz Allah ne işlediğinizi çok iyi görendir.
Nüzul Sebebi
- ayet-i kerimenin nüzul sebebi ile ilgili olarak İbn-i Abbas şöyle demektedir: Bu ayet-i kerime Yahudilerden bir kesim hakkında nazil olmuştur. Söz konusu bu kesim, Uhud vakasından sonra Müslümanlara şöyle demişlerdi: Size gelen bu musibeti görmüyor musunuz? Eğer hak üzere olsaydınız, bozguna uğramazdınız. Haydi bizim dinimize geri dönünüz, o sizin için daha hayırlıdır. [1][92]
Açıklaması
Yahudi ve Hristiy ani ardan pek çok kimse, Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak istemekte ve tekrar küfre geri dönmelerini temenni etmektedir. Buna sebep onlara karşı duydukları kıskançlıktır. Bunu da dinleri hakkında şüpheler uyandırmak, müminleri şüphelere düşürmek yoluyla gerçekleştirmeye, kendi aralarında birbirlerinden sabahleyin mümin gözüküp, akşamleyin kâfir olmalarını istemekle bu işi yapmaya kalkışırlar. Böylelikle zayıf imanlı bazı kimseler de onlara uysun isterler.
Buna sebep ise, hakka olan meyilleri veya hakka karşı rağbetleri değil, ruhlarının derinliklerine yer etmiş bulunan gizli kıskançlık ve kötülüktür. Onları böyle bir temennide bulunmaya iten ise, apaçık delillerle İslâm’ın hak din olduğunu, Muhammed’in hak üzere olduğunu görmeleridir. Şimdi siz ey Müslümanlar! Onları affediniz, yaptıkları işleri bağışlayınız. Allah’ın size yardımı gelip de size savaşma izni verinceye ve onlar hakkındaki emri gelene kadar sabrediniz. Bu emir ise Kureyzaoğullan’nın öldürülmesi, Nadiroğullan’nın sürülüp zelil kılınmasıdır. Allah zafer ve yardımı gerçekleştirmeye kadir olandır: “Elbette Allah kendisine (dinine) yardım edene yardım edecektir. Muhakkak Allah güçlüdür, Aziz’dir* (Hacc: 22/40).
Bundan sonra Yüce Allah, kendilerine vaad olunan zafer araçlarının bir kısmına şöylece dikkat çekmektedir: Bunlar rükünleri tam, nitelikleri eksiksiz şekliyle namazı eda etmek ve fakirlere zekât vermektir. Namaz, imanın direklerini güçlendirir. Allah ile olan ilişkiye ve güvene güç kazandırır. Mescitlerde toplanmak suretiyle kardeşlik bağlan daha bir sağlamlaşır. Zekât ile fakirler zenginleşir; toplumsal mutluluk gerçekleşir, bireylerin arasındaki dayanışma ile ümmetin birliği tecelli eder, ümmetin kesimleri arasında karşılıklı destek söz konusu olur. Bütün bunların sevabı ve ecri abirette sizin için hazırlanmıştır. Hayır türünden her ne yaparsanız, onun eksiksiz mükâfatım rabbinizin katında bulacaksımzdır: “Her kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onu görecektir.” (Zilzâl: 99/7). Allah sizin bütün amelelinizi bilir, azını da çoğunu da çok iyi görür. Gizli hiçbir şey hayır ya da şer olsun ona gizli kalmaz. Namaz ve zekât dünya hayatında Allah’ın yardımını almanın sebepleri arasındadır. Ahirette de mutluluğa kavuşmanın sebeplerindendir. Buna delil ise Yüce Allah’ın “Şüphesiz Allah ne işlediğinizi çok iyi görendir” buyruğudur. [2][93]