TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 156. VE 157. AYETLER

156- Bize hem bu dünyada hem de hahirette yili yaz. Biz, sadece sana yöneldik.” Allah şöyle dedi: “Azabıma dilediğimi uğratırım. Rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır. Rahmetimi, Allah’tan korkanlara, zekâtını veren ve âyetlerimize iman eden kimselere yazacağım.”
Yine Musa, “Rabbim, sen bizlere, dünyada iken salih ameller işlemeyi, âhirette de günahlan bağışlanan kimseler olmayı yaz Şüphesiz ki bizler, sana yöneldik ve tevbe ettik.” diye dua etmiş Allah da “Senin kavmine isabet ettirdiğim bu sarsıntı benim azabımdır. Bu azabımı, yaratıklarımdan dilediğime yapa-nm. Rahmetim ise dünyada iken her şeyi kuşatmış iken âhirette onu, bana ortak koşmakve isyan etmekten kaçınanlara, mallarının zekâtını vererek ve vücutla-nyla salih amel işleyerek kendilerini arındıranlara, âyet ve delillerimize iman edenlere mahsus kılacağım.” diyece cevap vermiştir.
Âyet-i kerime’de, Hz, Musa’nın “Biz.sadece sana yöneldik” dediği zikredilmektedir. Burada ifade edilen “Yönelme”den maksat, Abdullah b. Abbas, Sa-id b. Cübeyr,, İbrahim et-Teymi, Katade, Mücahid, Ebul Aliye ve Dehhaka göre “Sana tevbe ettik.” demektir. Hz. Ali (r.a.) demiştir ki:. “Yahudilere “Yahudi” adının verilmesinin sebebi, onların, “Biz ancak sana yölendik.” demeleridir.
Âyet-i kerime’de “Rahmetin her şeyi kuşatmıştır.” buyuru İm aktadır.
Müfessirler, rahmetin, her şeyi kuşatmasının ne demek olduğu hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.
a- Abdullah b. Abbas, Ebubekr el-Hezlî, İbn-i Cüreyc ve Katadeye göre, her ne kadar âyette, Alah’ın rahmetinin her şeyi kuşattığı zikredilmiş ise de bundan sonra gelen âyette de belirtildiği gibi aslında, Allah’ın rahmetinin, Hz Mu-hammed’in ümmetini kuşattığı beyan edilmek istenmiştir. Bu hususta:
Ebubekir el-Heziî ve İbn-i Cüreyc bu âyetin izahında şunlan söylemiş-lerdr: “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” âyet-i Kerimesi inince İblis: “Ben de o şeylerden biriyim.” demiştir. Bunun üzerine Allah Teâlâ, îblis’in bundan faydalanamayacağını beyan ederek: “Ben o rahmetimi, benden korkan, zekâtlannı veren ve âyetlerimize İman edenlere tahsis edeceğim.” âyetini göndermiş bu defa da Yahudiler: “Biz de Allah’tan korkuyor, zekâtımızı veriyor ve rabbimizin âyetlerine iman ediyoruz.” demişler. Bunun üzerine Allah Teâlâ, Yahudilerin de bundan nasibi olmadığını beyan ederek: “Rahmetime layık olan o kişiler, ümm-hi (okur-yazarlığı olmayan) Peygambere tabi olanlardır.” âyet-i Celilesini göndermiş ve rahmetinin, Muhammed ümmetine tahsis edildiğini beyan etmiştir.
b- Hasan-ı Basrî ve Katade’ye göre: “Bunun mânâsı “Rahmetim, dünyada Mümin, kâfir, günahkâr veya salih olan herkesi kaplamıştır. Fakat âhirette onu özellikle benden korkan zekâtını veren, âyetlerime iman eden ve Muhammede isyan etmeyen kullanma tahsis edeceğim.” demektir.
c- İbn-i Zeyd ise demiştir ki: “Bu âyetin mânâsı: “Azabıma dilediğimi uğratırım.” Fakat rahmetimden
kaynaklanan tevbeyi kabul etme kapısı herkese açıktır.” demektir. Yeni buradaki “Rahmeften maksat, tevbedir. [1][205]
157- Onlar, yanlarındaki Tevratta ve İncildc yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan Allah’ın elçisi Peygambere tâbi olurlar. O Peygamber ki onlara iyiliği emreder. Temiz şeyleri onlar için helal, murdar şeyleri de haram kılar. Onların üzerindeki ağır yükleri ve kendilerini bağlayan bağları kaldırır. O Resule iman edenler, ona saygı gösterenler ve kendisine indirilen nur’a tabi olanlar, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Rahmetimi kendilerine tahsis ettiğim o insanlar, yanlarındaki Tevratta ve İncil’de sıfatlarını yazılı olarak buldukları, okuyup yazması olmayan, Allah’ın elçisi Muhammed’e tâbi olanlardır. Peygamber onlara, Allah’a iman edip ona itaat etmeyi emreder. Allah’a ortak koşmayı ve ona karşı günah işlemeyi yasaklar. Temiz ve helâl şeyleri Kendilerine helal kslar. Domyz eti ve içki gibi şeyleri onlara haram kılar. Onlardan, ağır hükümlerle amel etme yükünü kaldırır. Ganimet mallarının ve hayvanları iç yağlarının haram olması gibi, kendilerini bağlayan bağları kaldırır. Bu Peygambere iman edenler, ona saygı gösterenler ve Alalh düşmanlarına karşs cihad ederek ona ve getirdiği dine yardım edenler ve Allah’ın ona indirdiği bir nur olan Kur’an’m hükümlerine tâbi olanlar, işte kurtuluşa erenler onlardır.
Abdullah b. Abbas, bu âyette zikredilen insanların, Muhammed ümmeti olduklarını söylemiştir.
Resulullah’m, tevratta zikredilen sıfatları şöyle anlatılmaktadır: Atâ b. Yesar diyor ki:
“Abdullah b. Amr b.Ass ile karşılaştım. Ona: “Resulullah’ın, Tevratta zikredilen sıfatlarını bana bildir.” dedim. Abdullah: “Peki bildireyim. Allah’a yemin olsun ki Resuluîlah, Tevratta, Kuran-ı Kerim’de zikredilen sıfatlarının bir kısmıla tavsif edilmektedir.” dedi. Ve Peygamberin, Tevratta geçen sıfatını şöyle anlattı: Ey peygamber, “Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı ve okuma yazma bilmeyenleri himaye eden olarak gönderdik. Sen benim kulumsun ve Peygamberimsin. Ben seni “Mütevvekil” diye adlandırdım. Sen, sert katı kalbli biri değilsin. Çarşıda pazarda bağırıp çağıran da değilsin. Sen, kötülüğü kötülükle gideren değilsin, fakat sen, affeden ve bağışlayansın.” Allah onunla, eğri-len dini doğrultup, insanlar, “Lailahe İllallah” demedikçe ve bu sözle kör gözleri sağır kulakları ve perdeli kalbleri açmadıkça onun ruhımu almayacaktır. [2][206]
Âyet-i kerimede, “O Pegamber, onlann üzerlerinldeki ağır yükleri kaldırır” buyurulmaktadır. Burada zikredilen “Ağır yük”ten neyin kastedildiği hususunda iki görüş zikredilmiştir.
Abdullah b.Abbas, Hasan-ı Basri, Mücahid ve Süddiye göre burada zikredilen “Ağır yük” Allah Teâlâ’mn İsrailoğullanndan, Tevratla amel edeceklerine dair aldığı ahd ve yeminlerdir. Hz. Muhammed gelince îsrailoğullannın ona iman ederek bu ahitlerinden kurtulmuş olmaları söz konusudur. Bu nedenle sırt-lanndaki ağır yükleri kalkmış olur.
Katade, Said b. Cübeyr, Mücahid ve İbn-i Zeyde göre ise âyette zikredilen “Ağır Yük”ten maksat Allah Teâlâ’nm, İsrailoğullarına koyduğu, ganimetlerin haram olması, idrarın isabet ettiği elbisenin ancak kesilerek temizlenmesi gibi ağır hükümlerdir. İslam dini geldikten sonra Allah Teâlâ bu ağır hükümleri kaldirmıştır.Bu itibarla Resulullah’a iman eden Yahudilerden bu gibi yükler kaldırılmış olur.
Taberi, burada zikredilen “Ağır Yükler”den maksadın Tevratla amel edeceklerine dair Allah’a verdikleri söz olduğunu söylemiş, Resuluîlah geldikten sonra Kurân-ı Kerim’in, Tevrat’ı neshetmesi üzerine artık Yahudilerin, bu sözlerine bağlı kalma yükümlülükleri kalkmıştır. [3][207]