sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 161. VE 165. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 161. VE 165. AYETLER
23.02.2025
15
A+
A-

161- O vakit onlara şöyle denilmişti: “Şu şehre yerleşin, oranın mah­sullerinden dilediğiniz gibi yeyin. “Affet” deyin ve kapısından secde ederek girin ki, kusurlarınızı bağışlayalım. Biz, iyilikte bulunanlara daha fazlasını vereceğiz.”

Ey Muhammed, İsrailoğullannın, Peygamberleri Musa’nın emrine nasıl karşı geldiklerini de bir düşün. Bir zaman onlara şöyle denilmişti: “Siz Kudüs şehrine yerleşin. Onun meyvelerinden, hububat ve bitkilerinden, dilediğiniz yer­den yeyin. “Ey Rabbimiz, bizi affet” deyin. Kudüs şehrinin kapısından, Allah’ın nimetlerine karşılık ona şükür secdesi yaparak girin ki, daha önce yaptığınız gü­nahları bağışlayalım, onlardan dolayı sizi hesaba çekmeyelim. Biz, iyilikte bu­lunanların mükâfaatlann fazlasıyla vereceğiz. [1][211]

 

162- Fakat içlerinden zalim olanlar, kendilerine söylenen sözü değiş­tirip başka şekle koydular. Biz de, zulmetmeleri sebebiyle üzerlerine gök­ten azap indirdik.

Burada, İsrailoğullarının, değiştirdikleri söz: “Bizi affet,” demeleri yeri­ne herhangi bir anlamı olmayan “Hınta Fi Şa’rah” sözüdür. Bir kısım âlimler,bu anlamsız sözleri söyleyerek Allah’ın kendisinden af dilemeleri isteğini reddet­tiklerini ve bunun üzerine Allah’ın, kendilerini cezalandırarak yetmişbin kişinin “Taun” hastalığından öldüğünü söylemişlerdir. İşte gökten indirilen azabın da bu olduğu ifamde edilmektedir. [2][212]

 

163- Ey Muhammed, onlara, deniz kenarındaki şehir halkının başına gelenleri sor. Hangi onlar Cumartesi günü haddi aşıyorlardı. Tatil yaptık­ları cumartesi günü, balıklar akın akın kendilerine geliyor, tatil yapmadık­ları diğer günlerde ise onlara yaklaşmıyorlardı. İşte biz onları, yoldan çık­maları sebebiyle böylece imtihan ediyorduk.

İsrailoğullannın bir kısmı, Kızıldeniz kenarındaki “İlat” veya “Medyen” adlı şehirde oturuyordu. Allah Teâlâ onlara imtihan için, cumartesi günleri av­lanmayı yasaklamıştı. Cumartesi günleri balıklar akın akın kıyılara geliyor ve gözönünde dolaşıyorlardı. Bunu gören İsrailoğuîlan balıkların böyle bolca bu­lunmasına dayanmayarak, Cumartesi günü avlanma yasağım bozup onları avla­ma başladılar. Böylece imtihanı kaybettiler.

Müfessirler, âyet-i kerimede zikredilen deniz kenanndaki şehirin hangi şehir olduğu hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Kesir, İkrime, Süddi ve Mücahide göre bu şehir “Eyle” kasabasıdır. Katadeye göre Medyen şehrinin sahilidir.İbn-i Zey-de göre Medyen ile Aynûnî arasında bulunan “Mukannâ” şehridir. Abdullah b. Abbas’tan nakledilen diğer bir görüşe göre Medyen şehridir.

Taberi, tercih edilen görüşün, bu şehrin, sahilde bulunan bir şehir olduğu­nu söyleyen görüş olduğunu ifade etmiştir.

Zira âyet-i kerime’de, şehrin hangi şehir olduğu belirtilmediği gibi onun hakkında Resulullah’îan da güvenilir herhangi bir hadis rivayet edilmemiştir. Bu itibarla bu şehir Eyle’de olabilir, Medyen de, Mukanna da. [3][213]

 

164- Bir zaman, onlardan bir topluluk şöyle diyordu: “Allah’ın helak edeceği yahut ta şiddetli bir azaba çarptıracağı bir kavme ne diye vaaz edi­yorsunuz”. Vaaz edenler ise: “Rabbinize bir özür beyan edelim, ayrıca Al-laha karşı gelmekten de sakınırlar ümidiyle vaaz ediyoruz.” dediler.

Ey Muhammed, İsrailoğull arından bir topluluğun Cumartesi günü yasağı­nı ihlal edenlere nasihatta bulunan diğer bir topluluğa şöyle söylediklerini dü­şün. “Ey cumartesi günü yasağını ihlal edenleri, bu hallerinden vaz geçirmek için nasihatia bulunan kimseler Allah’ın günahları yüzünden dünyada helak ede­ceği veya suçlarını erteleyip âhirette kendilerine şiddetli bir şekilde azabedeceği bir topluluğa neden vaaz ediyorsun ki?” Vaz eden ntopluluktan onlara şu cevabı vermişti. “Biz, rabbimizin bize farz kıldığı, iyiliği emretme ve kötülüğe mani ol­ma vazifımizi yerine getirerek ona karşı sorumlu olmamamızı istiyor bir de ken­dilerine nasihatta bulunacağımız insanların işledikleri günahlardan kaçınacakla­rını ümit ediyor ve bu sebeple onlara nasihat ediyoruz.

Müfessirler, âyet-i kerime’de, İsrailoğullarından, isyanda bulunanlara nasihat eden topluluğa “Niçin nasihatta bulunuyorsunuz?” diyen üçüncü bir top­luluğun, Allah’ın cezalandırmasından kurtulup kurtulmadığı hususunda iki gö­rüş zikretmişlerdir.

a- Bir kısım alimlere göre bunlar önceden Îsrailoğullannı günahkârlarına iyiliği emredip kötülüğe mani oldukan, daha sonra ise Öğütlerinin fayda verme­diğini anlayarak bunlardan uzaklaştıklarını ve bunlara Öğüt verenlere de öğütle­rinin fayda vermeyeceğini bildirmeleri sebebiyle Allah’ın cezalandırmasından kurtulmuşlardır.

Bu hususta Ali b. Ebi Talha, Abdullah b. Abbas’ın şunlaır söylediğini ri­vayet etmiştir. “Bu âyette zikredilen insanlar, Mekke ile Medine arasında, deniz kenarında bulunan “Eyle” kasabası sakinleridir. Allah bunlara, cumartesi günü balık avlanmayı yasaklamıştı. Ancak balıklar, cumartesi günü deniz kenarına akın akın geliyorlardı. Cumartesi gününden sonra ise avlanma serbestti, fakat onlar balıklan yakalayamıyorlardı. O insanlar bu hal üzere Allah’ın dilediği ka­dar yaşadılar. Sonra içlerinden bir grup Cumartesi günü balık avlamaya başladı. Diğer bir grup ise onların bu hallerini kınadı ve onlara: “Allah balık avlamanızı Cumartesi günü yasakladığı halde siz onları nasıl avlarsınız?” dedi. Bu nasihat­ler onların azgınlığını iyici artırdı. Bu defa üçüncü bir grup bunlara balık avla­mamaları için öğütte bulundu. Aradan uzun bi zaman geçtikten sonra önceden öğütte bulunan grup sonrada Öğüt veren guruba dediîerki: “Sizler biliyorsunuz ki, bu kavim, azabı hak etmiştir. Sizler, Allah’ın mutlaka helak edeceği bir kav­me niçin öğüt veriyorsunuz? Nasihat eden bu ikinci grup ise “Rabbinize karşı mazeret belirtileni diye. Bir de bunlar, yaptıklarından vaz geçerler ümidiyle na­sihatta bulunuyoruz.” dediler. Her iki grup ta emr-i bilma’ruf ve nehy-i anıl münker yaptıktan için Allah’ın azabından kurtulmuşlar, Allah’a isyan edenler ise maymunlara ve domuzlara döndürülmüşlerdir. Bu hususta daha başka riva­yetler de zikredilmiştir.

b- Diğer bi kısım âlimler ise, İsrailoğullanna nasihatta bulunan insanları, bu davranışlarından dolayı tenkid eden insanların da isyan edenlerle birlikte he­lak olduklarını söylemişlerdir.

Bu hususta îkrime, Abdullah b. Abbas’ın şunları söylediğini rivayet et­miştir. “Cumartesi günü yasağını Yahudilerin kendileri icadetmişler, Sonra da onunla imtihan edilmişlerdir. Şöyle ki, Allah onlara, cumartesi günü balık avla­mayı yasaklamış bu günde de balıklar onlara akın akın gelir olmuşlardır. Cu­martesi geçtikten sonra ise gelecek cumartesine kadar balık göremez olmuşlar­dır. İsraüoğullan bu şekilde Allah’ın dilediği kadar yaşamışlardır. Nihayet içle­rinden bir adam, cumartesi günü bir balık yakalamış onun burnunu delip, bir ip ile, deniz kenarına çaktığı kazığı bağlamış ve onu suda bırakmıştır. Ertesi gün ise onu kızartıp yemiştir. Diğer insanlar bunu görmelerine rağmen karşı çıkma­mışlar, hiçbiri o kişiyi, bu yaptığından men etmemiştir Ancak küçük bir toplu­luk onu men etmeye çalışmış fakat muvaffak olamamışlardır. Öyle ki, bu iş çar­şılara kadar yayılmış, herkesin gözü önünde yapılmaya başlanmıştır. İsrailoğul-lanndan bir grup, bunu yasaklayan gruba demiştir ki: “Allah’ın helak edeceği yahut da şiddetli bir azaba uğratacağı bir topluluğa ne diye vaaz ediyorsunuz? Karşı çıkan topluluk ise “Rabbinize bir özür beyan edelim, bir de onlar, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye vaaz ediyoruz.” demişlerdir. “Yasağı ihlal eden topluluk kendilerine yapılan ikazı unutunca biz de kötülükten alıkoyanları kur­tardık. Zulmedenleri ise yoldan çıkmaları sebebiyle şiddetli bir azap ile yakala­dık… Onlara “Hor ve hakir maymunlar olun.” dedik.

Abdullah b. Abbas, sözlerine devamla diyor ki: “İsrailoğullan üç kısma ayrılmışlardı. Bir kısmı, cumartesi günü balık avlamaya karşı çıkıyor, diğer bir kısmı, karşı çıkanlara “Niçin bunlara nasihat ediyorsunuz?” diyor üçüncü bir kısmı ise avlanma yasağını ihlal etmeye devam ediyordu. Bu üç grup insandan, sadece avlanma yasağını ihlal edenlere karşı çıkan grup, cezalandırılmaktan kurtuldu. Diğer iki grupta cezalandırılmış oldular.

Avlanma yasağım ihlal edenlere karşı çıkanlar bir gün, diğer iki grubun insanlarını göremez oldular. Ve kendi aralarında dediler ki “Hele bakın bu in­sanlara ne oldu. Başlanna bir şey mi geldi?” O insanların evlerine baktılar. Bir de ne görsünler onlar evlerinin içinde maymuna döndürülmüşler. Onların kimler olduklarını gözlerinden tanıyorlardı. Allah Teâlâ, işte bunlar hakkında buyur­muştur ki: “Biz onlann bu hallerini o zamanda bulunanlara ve sonradan gelecek olanlara bir ibret ve müttakiler içirt de bir nasihat yaptık. [4][214]

 

165- Kendilerine yapılan ikazı unutunca biz de kötülükten alıkoyan­ları kurtardık. Zulmedenleri ise, yoldan çıkmaları sebebiyle, şiddetli bir azap ile yakaladık.

Âyet-i Kerime, cumartesi günü avlanma yasağını çiğneyenlere nasihat-ta bulunanlann kurtulduğunu, yasağı çiğneyenlerin de şiddetli bir azaba uğratıl­dığını açıklamakta, tarafsız kalanların ise durumlan belirtilmemektedir. Burada tarafsız kalanlann zikredilmemesi, kendi davranışlarına uygun bir muameledir. Zira onlar da, hakkın tebliği hususunda susmuşlardır. Bu sebeple övülmeye la­yık görülmedikleri gibi kınamamı şiardır da.

Ancak, bunların da cezaya çarptınlıp çarptınlmadıklan hususunda daha önce de belirtildiği gibi iki görüş vardır.

Bir kısım âlimler bu tarafsız kalan kişilerin de cezai andı nldıklannı söyle­mişler diğer bazıları ise bunların da kurtuluşa erdiklerini beyan etmişlerdir. [5][215]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.