VEHBE ZUHAYLİ’NİN (RH.A) BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 21. VE 25. AYETLER

Peygamberleri Öldürmenin Cezası
21- Allah’ın ayetlerini inkâr edenlere, peygamberleri haksızca öldürenlere ve insanlar arasında adaletle emredenleri öldürenlere elim bir azabı müjdele.
22- İşte onlar, ameUeri dünyada da ahi- rette de heder olmuş kimselerdir. On- ların hiç bir yarcümcüan da yoktur.
Nüzul Sebebi
Ebu Abbas el-Müberred der ki: İsrailoğullarma mensup bazı kimseler vardı. Peygamberler gelip onları Allah yoluna davet ettiler, onlar da peygamberleri öldürdüler. Daha sonra aralarından mümin bazı kimseler kalkıp onlara İslâm’a girmelerini emrettiler, onları da öldürdüler. İşte bu ayet-i kerime onlar hakkında nazil olmuştur.
Ebu Ubeyde b. el-Cerrah’ın da rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “İsrailoğullan sabahın bir saatinde kırk üç peygamber öldürdüler. İçlerinde abit olanlardan yüz on iki kişi kalkıp onlara marufu emrettiler, münkerden alıkoymak istediler. Ancak hepsi de aynı günün akşamı öldürüldüler.” İşte bu ayet-i kerimede Yüce Allah’ın söz konusu ettiği bunlardır. Bunu el-Medenî ve başkaları zikretmiştir. Bu ayet-i kerime buna göre Peygamber (s.a.)’in döneminde yaşayan Yahudilere bir tehdit olmak üzere gelmiştir. [1][25]
Açıklaması
Bundan önceki ayet-i kerimeler onlara kesin delilin gelmesinden sonra, aralarında çıkan kıskançlık ve çekememezlik dolayısıyla Kitap Ehli’nin anlaşmazlığa düşmelerini açıklamakta ve Kitap Ehli ile müşriklerin Resulullah (s.a.)’a karşı tartışmalarını konu edinmekte idi. Daha sonra burada Yahudilerin peygamberlere karşı tutumlarını söz konusu etmektedir. Bu peygamberlerden birisi de Muhammed (s.a.)’dir. Aynı şekilde ayetin nüzul döneminde onu da öldürmeye kalkışmışlardı. Yahudilerin bu tavırlarını aşağıdaki şekilde açıklamak mümkündür: Kitaplarında Allah’ın ayetlerini tanımış olmakla birlikte, o ayetleri inkâr eden ve herhangi bir şüphe dahi olmaksızın tamamen haksız yere, suçsuz olarak Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya (ikisine de selâm olsun) gibi peygamberleri, yalnızca risaleti tebliğ ettikleri, hakkı açıkladıkları için öldüren; insanlara adalet ve doğruluğu emreden, iyiliği emredip kötülükten alıkoymaya çalışan bir irşat bakımından mertebeleri peygamberlerden sonra gelen bu gibi hikmet sahibi kimseleri öldürenlere dünyada da ahirette de acıklı bir azabın müjdesini, haberini ver. Bu çirkin suçları işleyen, sapıklıkta alabildiğine aşırıya gitmiş olan bu kimselerin dünyada da ahirette de amelleri boşa çıkmıştır. Allah’ın intikamına ve azabına karşı ahirette kendilerine destek verecek yardımcıları yoktur. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “O gün malın da çocukların da faydası olmayacaktır.” (Şuara, 26/88).
Önceki Yahudilerden haber verilip, Peygamber (s.a.)’e çağdaş olan Yahudilere bu küfür ve inkârın nispet ediliş sebebi, onların da bu işlerden razı olmalarıydı. Hatta onlar da fesat ve sapıklıkta alabildiğine ileri giderek atalarının yaptıklarının benzerini Resulullah (s.a.)’ı öldürmek istemekle yapmaya kalkışmışlardır. [2][26]
Kitap Ehlfnin Allah’ın Hükmünden Yüz Çevirmeleri
23- Kitaptan kendilerine bir pay verilenleri görmez misin? Aralarında hüküm vermek için Allah’ın Kitabına davet olunuyorlar da sonra onlardan bir kısmı hâlâ arkasını çeviriyor. İşte bunlar yüz çeviren kimselerdir.
24- Bu, “Sayılı günlerden başka bize ateş dokunmaz” demelerindendir. Yaptıkları iftiraları da dinleri hususunda kendilerini aldatmıştır.
25- Kendinde hiç bir şüphe olmayan bir günde onları topladığımız zaman halleri nice olur? O günde herkese kazandığı eksiksiz ödenir ve onlara zulmedilmez.
Nüzul Sebebi
23 ve 24. ayetin nüzul sebebiyle ilgili olarak İbni Ebi Hatim, İbnül-Mün-zir, İbni İshak, İbni Abbas’tan şöyle dediğini rivayet etmektedirler: Resulullah (s.a.) Yahudilerin Tevrat’ı okuyup öğrettikleri yer olan Beytülmidras’ında bir grup Yahudi’nin yanma girdi. .Onları Allah’a davet etti. Nuaym b. Amr ile el-Haris b. Zeyd ona, “Ya Muhammed, sen hangi din üzeresin?” diye sordu. O da onlara, “İbrahim’in milleti (şeriatı) ve dini üzereyim” diye cevap verdi. Onlar, “İbrahim Yahudi idi” dediler. Şöyle cevap verdi: “O halde haydi Tevrat’ı getirin. O bizimle sizin aranızda hüküm versin.” Ancak Resulullah (s.a.)’ın bu isteğini kabul etmediler. Bunun üzerine Yüce Allah, “Kitaptan kendilerine bir pay verileni görmez misin… Onların yaptıkları iftiraları da dinleri hususunda kendilerini aldatmıştır” buyruklarını indirdi. [3][27]
Açıklaması
Ya Muhammed! Allah’ın onlara gönderdiği peygamberleri Musa’ya vahyet-miş olduğu Kitabını kısmen ezberlemiş bulunan sair bölümlerini ise çıkarmış yahut değiştirmiş bulunan şu Yahudilerin yaptıklarına bak da hayret et! Çünkü Tevrat, Musa (a.s.)’dan b«ş yüz yıl sonra yazıya geçirilmiş, geriye Muhammed (s.a.)’in peygamberliğini müjdeleyen bir bölüm de kalmıştı. Hayret edilecek nokta şudur: Bunlar Kitaplarının hükmünü kabul etmeyi reddediyorlar. Soyluları zina edince Peygambe (s.a.)’in hükmüne baş vurmuşlar o da aralarında Tevrat’ın hükmünü uygulamıştı. Fakat onun verdiği hükmü kabul etmediler, yüz çevirdiler, arkalarını döaüp gittiler. İbni Kesir ayet-i kerimeyi genel kabul ederek, kendi iddialarına göre ellerinde bulunan Tevrat ve İncil adındaki kitaplarına bağlılıklarını ileri süren Yahudi ve Hristiyanların durumlarını reddetmek mahiyetinde olduğunu belirtmiştir.[4][28]
Bunlar Kitabın hükmün* davet olundukları vakit onlardan bir grup yüz çevirdi. Yani hükmü kabul etmekte tereddüt gösterdikten sonra, arkalarını dönüp gittiler. Yüce Allah’ın, “Onlardan bir kısmı” ifadesi aralarından Abdullah b. Selim ve ondan başka hakka samimice bağlı bir kesimin bulunduğuna bir işarettir. Nitekim Yüce Allah, “Muta’nm kavminden de hakka ileten ve onun gereğince adaletle amel eden bir topluluk da vardır.” (A’raf, 7/159) diye buyurmaktadır. Yüce Allah’ın, “İşte bunlar yüz çeviren kimselerdir” buyruğu ise onların yüz çevirmelerinin devam ettiğine bir işarettir.
Daha sonra Yüce Allah, onların bu şekilde yüz çevirmelerinin, arkalarını dönüp gitmelerinin sebebini yahut inat ve inkârlarının sebebini şöylece zikretmektedir: Bu, kurtuluşa erdiklerine-dair inançlarından dolayıdır. Yahudi ne yaparsa yapsın, sayılı günler dışında ateşe girmeyeceğine, bu sayılı günlerden sonra da cennete gireceğine inanır. O bakımdan Yahudiler soylarının peygamberlere ulaştığına güvenerek günah ve masiyetler işlemeye aldırmazlar. Bu ayet-i kerime Yüce Allah’ın şu buyruğunu andırmaktadır: “Onlar bir de sayılı günler dışında bize asla ateş dokunniaz dediler. Allah’tan bir ahit mi aldınız? Allah asla ahdinden dönmez; yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz de.” (Bakara, 2/80).
Onların ateşe gireceklerini iddia ettikleri günlerin sayısı hakkında herhangi bir rivayet tespit edilmemiştir. Bunun buzağıya taptıkları süre olan kırk gün olduğu söylenmiştir.
Şu kadar var ki, dine dair iftiraları onları aldanışa düşürmüştür. Yani din hakkında yaptıkları uydurmalar onları aldatmıştır. Meselâ, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz”, “Peygamberler bize şefaat edecektir”, “Bizler peygamberlerin çocukları ve Allah’ın seçkin kavmiyiz”, “Allah Yakub’a ancak herkesi cehenneme sokacağına dair ahdini yerine getirmek için yani kısacık bir süre azap edecektir” gibi iddialar…
Peki nesep bağlarının kopacağı, onda malın ya da çocukların fayda sağlamayacağı, herkese işlediğinin karşılığının tastamam ödeneceği ve kendilerine zulmedilmeyip fazladan azap edilmeyeceği ve amellerinin karşılıklarını görmek üzere onları toplayacağımız gerçekleşeceğinde şüphe olmayan o günde ne yapacaklardır? Nitekim Yüce Allah bu gün hakkında şöyle demektedir: “Kıyamet gününe has adalet terazilerini koyarız. Hiç bir kimseye hiç bir şeyle zulmo-lunmaz. Bir hardal danesi ağırlığınca olsa bile biz onu getiririz. Hesap edici olarak biz yeteriz.” (Enbiya, 21/47). [5][29]