sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 106. VE 107. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 106. VE 107. AYETLER
19.04.2025
5
A+
A-

106- Savaştan geri kalan diğer bir kısım İnsanların durumu ise, Alla-hın hükmüne bırakılmıştır. Onlara ya azap eder veya tevbclerini kabul eder. Allah, her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bu âyet-i kerime, daha sonra gelen yüz on sekizinci âyette zikredilen üç kişiye işaret etmektedir. Bunlar Kâ’b b. Malik, Mürare b. Rebi1 ve Hilal b. Ümeyye isimli sahabilerdir. Bu sahabiler, bir çok savaşa katılmalarına rağmen Tebük seferinden geri kalmışlardır. Bu sebeple Resulullah (s.a.v.) kendileriyle konuşulmasını yasaklamış ve durumlarını Allah’a havale etmiştir. Yüzon seki­zinci âyette bunların tevbelerinin kabul edildiği bildirilmiştir. [1][166]

 

107- Zarar vermek, înkâr-etmek, müminlerin arasını ayırmak ve da­ha önce Allah ve Peygamberine karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırla­mak için bir mecsid yapanlar “Biz, sadece iyilik yapmak istiyorduk” diye yemin ederler. Allah da şahittir ki bunlar yalancıdırlar.

Peygamberin meesidine zarar vermek, Allanın Peygamberine karşı gelip Allahı inkâr etmek, müminler topluluğunun arasını açmak, daha önce Resululla-ha karşı savaşan Ebu Âmir el-Fâsık’a gözetleme yeri hazırlamak için özel bir mescid yapanlar “Biz bunu yapmakla ancak iyilikte bulunmak ve Müslümanla­rın sıkıntılarını gidermek istiyorduk.” diye yemin ederler. Allah da şahittir ki bunlar yalancıdırlar.

Said b. Cübeyr, Mücahid, Urve b. Zübeyr, Katade ve diğerlerinden riva­yet edildiğine göre Medinede Hazreç kabilesine mensup EbÛ Âmir adında bir adam vardı. Bu adam, cahiliyye döneminde Hıristiyanlığı kabul etmiş ve ehl-i kitaba ait birçok kitapları okuyarak ta Papaz olmuştu. Bu adamın, kabilesi nez-dinde büyük bir itibarı vardı. Resulullah (s.a.v.) Medineye hicret etmiş, çevre­sinde Müslümanlar çoğalmış ve Müslümanlar Bedir savaşıyla da müşriklere karşı büyük bir zafer elde etmişlerdi. İslâm’ın ve müslümanlarin güçlenmesi ve Hazreç kabilesinden birçoklarının MüsÜlman olması karşısında Ebû Âmir Re-sullaha ve İslama kin beslemey başladı. Resulullah onu İslama davet etti* kendi­sine Kur’an okudu fakat o, Müslümanlığı kabul etmemekte ısrar etti. Resululla-ha karşı düşmanlığını açığa vurdu. Medine’de tutunamayarak Mekke’ye kaçtı. Orada, bütün mişrikleri ve Arap kabililelerini Müslümanlara karşı kışkırttı. Uhud savaşı için yapılan hazırlıklara katıldı ve bizzat savaşa da iştirak ettti. Sa­vaştan sonra İslamın gittikçe güçlendiğini görünce bu defa Bizans İmparatoru Herakliyüs’a giderek, Resulullah’a karşı kendisine yardım etmesini istedi. Ve bir müddet orada kaldı. İşte orada bulunduğu sırada, Medine’de bulunan kendi ta­raftarı münafıklara mektup yazarak, yakında büyük bir güçle Medine’ye gelece­ğini, kendisi için orada bir karargâh ve gözetleme yeri yapmalarını istedi. Bu­nun üzerine taraftarları Küba Mecsidi’nin yakınında bir Mescit yaptılar.

Resulullah Tebük seferine çıkarken, Ebu Âmirin adamları olan münafık­lar, Müslümanlar nezdinde bir meşruiyet kazandırmak için kendisini bu mescit­te namaz kılmaya davet ettiler. Bu mescidi, âcizler ve sakatlar için yaptıklarını söylüyorlardı. Resuîullah onlara “Şu anda sefere çıkıyoruz, inşallah dönerken.” cevabını verdi.

Tebük seferinden döndüğünde Medine’ye yaklaşırken Cebrail Aleyhisse-lam geldi ve bu mescid’in Mescid-i Dırar yani, Müslümanlara zarar vermek için kurulmuş bir Mescid olduğunu, bunu yapanların, sadece inkarcılık ve bölücülük için yaptıklarını bildirdi. Bunun üzerine Resulullah, daha Medine’ye varmadan adamlar gönderip mescidi yıktırdı. İşte âyet-i kerime’nin nüzul sebebi bu olaydır ve bu fitneyi açıklamaktadır.

Zühri, Yezid b. Rûman, Abdullah b. Ebibekr, Âsim b. Ömer b. Katade ve diğer raviîerin naklettiklerine göre Resulullah Tebükten dönerken, Medineye yakın bir mesafede bulunn “Zîevan” denen yerde konakladı. Orada Resuluîîaha,

Dırar mescidinin gerçek yüzünü beyan eden haber ulaştı. Bunun üzerine Resu-lullah, Seleme b. Avf oğullarının kardeşliği olan Mâlik b. Duhşum’u ve Aclan oğullarının kardeşliği olan Maan b. Adiy veya kardeşi Âsim b. Adiy’i çağırdı. Onlara, “Halkı zalim olan bu mescide gidin. Onu yıkın ve yakın” dedi. Onlar da çıkıp hızlıca gittiler Mâlik b. Duhşum’un kabilesi olan Salim b. Avf oğullarına varınca Mâlik, Maan b. Adiy’e dedi ki: “Beni bekle, Ailemden ateş alıp gele­yim.” Ailesine gitti, bir hurma dalı aldı. Onu yaktı. İkisi birden koşarak Mescidi Dırara girdiler. Orada Dirar cemaati bulunuyordu. Bu iki kişi, mescidi yaktılar. Kalanın yıktılar. İçinde bulunanlar da dağılıp gittiler. İşte bunlar hakkında Kur”amn bu âyeti nazil oldu. Bu mescidi yapanlar on iki kişiydi. Bunlar, şu kim­selerdi:

– Amr b. Avf oğullarından, Hizam b. Halid B. Ubeyd, Mescid-i Dırann yerini bu kişi vermişti.

– Ubeyd oğullarından, Sa’lebe b. Hâtıb.

– Dubey’a b. Zeyd oğullarından Muattıb b. Kuşeyr,

– Dubey’a b. Zeyd oğullarından Ebu Habibe b. el-Ez’ar,

– Amr b. Avf oğullarından olan Sehl b. Huneyfin kardeşi, Abbad b. Hu-neyf.

– Câriye b. Âmir, Bu da Dubey’a oğullarmdandır.

– Cariye b. Âmir’in oğlu, Mücemma’ b. Câriye,

– Zeyd b. Câriye

– Dubey’a oğullarından olduğu söylenen Bahtec veya Bahsec,

– Dubey’a oğullarından Bicad b. Osman

– Nebtel b. el-Hâris, Bu da Dutıey’a oğullanndandı.

– Vedia b. Sabit. Bu da Ümeyye oğullarına nisbet eldilmiştir.

Leys demiştir ki: “Şakiyk, Âmiroğulİannın mescidinde namaza kavuşa­mamış. Ona denilmiş ki: “Filan oğullarının mescidinde henüz namaz kılınma­dı.” O da demiştir ki: “Ben orada namaz kılmak istemiyorum. Çünkü, o zarar vermek için yapılmıştır. Her zarar vermek için veya gösteriş için yahut şan şeref için yapılan mescid, mescid-i Dırar hükmündedir.” [2][167]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.