CAHİLİYE ALLAH’I İDRAK EDEMEME İDEOLOJİSİDİR – 2
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Ham Alemlerin Rabbi Rahman ve Rahim Din gününün sahibi insanları öldürecek diriltecek ve hesaba çekecek olan Allah cc’a mahsustur.
Salat ve selam Alemlere Rahmet olarak gönderilen müminlerin örneği ve önderi Hz. Muhammed sav’e aline ashabına ve onları takip eden Muvahhidlerin üzerine olsun inşallah.
Cahiliyye, insanın Allah’ı gereği gibi tanımaması, ona kulluk etmekten uzaklaşması, onun ilâhî hükümlerine değil de kişinin kendi hevâ ve hevesine uyması, insanların koyduğu emir ve yasaklara ve düşüncelere inanmasıdır. Kur’an-ı Kerîm’de: “Onlar hâlâ Cahiliyye devri hükmünü mü istiyorlar? Gerçeği bilen bir millet için Allah’dan daha iyi hüküm veren kim var?” (el-Mâide, 5/50) buyurulur. İslâm’ın hakim olmadığı ortamlar Cahiliyye çağlarıdır. Çünkü ilâhî bilginin kaynağından yoksun olan ortamlardır. İslâm’ın gelişinden önceki dönemde yaşayan müşrikler Allah’a isyan etmiş onun hükümlerine sırt çevirmiş bir toplum olarak son derece ilkel ve cahil hayat sürüyorlardı. Cahiliyye Arapları’nın sürdüğü hayattan ve içinde yaşadıkları ortamdan bazı örnekleri şöyle sıralamak mümkündür:
Cahiliyye insanları Allah’ın varlığını kabul etmekle
beraber putlara taparlardı. Onlar putlarının Allah katında kendilerine şefaatçı
olacaklarına inanırlar ve: Biz onlara ancak bizi daha çok Allah’a
yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” (ez-Zümer, 39/3) derlerdi.
Şarap içmek adeti çok yaygındı. Şairleri her zaman içki ziyafetinden bahseder,
içki şiirleri edebiyatlarının büyük bir kısmını teşkil ederdi. Hatta Enes b.
Mâlik (r.a.)’in bildirdiğine göre İslâm’da içki, Mâide Suresi’nin doksan ve
doksanbirinci ayetleriyle kesin olarak haram kılınmış, Hz. Peygamber (s.a.s)
tellal bağırttırarak bunu ilân ettiğinde Medine sokaklarında sel gibi içki
akmıştır (Müslim, Eşribe, 3).
Cahiliyye çağında kumar da çok yaygındı. Cahiliyye Arapları kumar oynamakla
övünürlerdi. Öyle ki kumar meclislerine katılmamak ayıp sayılırdı. Onların
şairlerinden biri karısına şöyle vasiyette bulunur:
“Ben ölürsem, sen, aciz ve konuşma bilmeyen, iki yüzlü ve kumar bilmeyen
birini isteme.”
Tefecilik almış yürümüştü. Para ve benzeri şeyleri birbirlerine borç verirler;
kat kat faiz alırlardı. Borç veren kimse, borcun vadesi bitince borçluya gelir:
“Borcunu ödeyecek misin, yoksa onu artırayım mı?” derdi. Onun da
ödeme imkânı varsa öder, yoksa ikinci sene için iki katına, üçüncü sene için
dört katına çıkarır ve artırma işlemi böylece kat kat devam ederdi. Tefecilik
ve faizin her çeşidini haram kılan Allah, özellikle Araplar’ın bu kötü
âdetlerine dikkati çekerek “-Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin.”
(Âli İmrân,3/130) buyurmuştur.
Faizcilik Araplar arasında o kadar yerleşmişti ki ticaretle onun arasını
ayıramıyorlar; “Faiz de tıpkı alış-veriş gibi” diyorlardı. Bunun
üzerine inen ayette: “Allah alış-verişi helâl, faizi ise haram kılmıştır.
” (el-Bakarâ, 2/275) buyrulmuştur.
Cahiliyye Araplar’ı arasında fuhuş da nadir şeylerden değildi. Cariyelerini
zorla fuhuşa sürükleyenler vardı. Kur’an-ı Kerîm’de bu hususa işaretle:
“İffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. ” (en-Nûr,
24/33) buyurulur.
Kocanın birkaç metresi olduğu gibi, kadının da başkalarıyla ilişkide bulunması,
bazı çevrelerce nefretle karşılanmayan bir davranıştı. Fuhuşla ilgili Cahiliyye
Araplarının şu adetlerini zikredebiliriz:
Kadın âdetinden temizlendikten sonra kocası ona “şu adama git ve ondan
hamile kal” derdi. Kadın istenilen adamla beraber olduktan sonra kocası
hamileliği belli oluncaya kadar ona yaklaşmazdı. Sonra yaklaşabilirdi. Bu, iyi
bir çocuğa sahip olmak için yapılırdı.
Sayıları üç ila on arasında değişen bir grup erkek kadının evine girerek,
sırasıyla hepsi de onunla cinsi münasebette bulunurdu. Kadın hamile kalıp da
doğum yaparsa doğumdan bir kaç gün sonra bu erkekleri çağırır, erkekler de
zorunlu olarak bu davete iştirak ederlerdi. Sonra onlara: “Olanları
biliyorsunuz, doğum yaptım” içlerinden birine işaret ederek “çocuğun
babası sensin” derdi. O da bundan kaçınamazdı.
Bazı fuhuş yapan kadınlar da tanınmaları için kapılarına bayrak asarlardı. Bu
tür kadınlardan biri doğum yaptığı zaman teşhis heyeti toplanıp çocuğun kime
ait olduğunu tespit ederdi. O da çocuğun babası olduğunu kabul etmek zorunda
kalırdı. (Buhârî, Nikah, 36)
Kadına değer verilmez, hak ve hukuku tanınmaz, adeta bir eşya gibi telakki
edilip miras alınırdı. Biri ölüp karısı dul kalınca ölenin varislerinden gözü
açık biri hemen elbisesini kadının üzerine atardı. Kadın daha önce kaçıp bu
halden kurtulamazsa artık onun olurdu. Dilerse mehirsiz olarak onunla evlenir,
dilerse onu bir başkasıyla evlendirerek mihrini almaya hak kazanır ve kadına
bundan bir şey vermezdi. Dilerse, kocasından kendisine kalan mirası elinden
almak için onu evlenmekten menederdi. Bunun üzerine inen ayette: “Ey
inananlar! Kadınlara zorla mirascı olmaya kalkmanız size helâl değildir. ”
(en-Nisâ, 4/19) buyurulmuştur. (Şevkânî, Fethu’l-Kadir, I, 440).
Cahiliyye Arapları’nın kötü adetlerinden biri de kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeleriydi. Onlar bunu namuslarını korumak veya ar telakki ettikleri için, bazıları da sakat ve çirkin olarak doğduklarından yapıyorlardı. Kur’an-ı Kerîm’de şu ayetlerde buna işaret edilir: “Onlardan birine Rahman olan Allah’a isnat ettikleri bir kız evlâd müjdelense içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilirdi. ” (ez-Zuhruf, 43/17), ” Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi suçla öldürüldüğü sorulduğu zaman… ” (Tekvir, 81/8-9), “Ortak koştukları Şeyler müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterirdi. “(el-En’âm, 6/137)
Bunun gibi daha nice batıl davranışlar Mekke mişriklerince uygulanıyordu.
Bütün bunlara baktığımızda, Cahiliyye’nin bir inanma biçimi olduğunu görüyoruz. Cahiliyye; bir şeyi gerçeği dışında bilmek, anlamak ve buna göre amel etmek demektir. Bu duruma göre Cahiliyye; insanın ve toplumun İslâm öncesi ve İslâm dışı bir yaşayış biçimiyle yaşaması demektir. Doğru yolun zıddı, ilmin aksi olan, eskiyen ve değişken olan, bölgelere, kavimlere ve anlayışlara göre kurulan her türlü İslâm dışı sistemler, cahiliyedir.
Cahiliyye; insanın insan iradesinin dışındaki unsurlar üzerinde toplanmasını temine çalışır, insanı insana ve topluma köle yapar , beşeriyeti Allah’a ibadetten uzaklaştırıp, herhangi bir adla anılan beşerî sistem ve prensiplere itaata zorlar. İnsanları, kavimlere, renklere, tarihlerinin karanlık çağı efsanelerine yönlendiren, ayrı ayrı dil farklılığı sebebiyle ümmet şuurundan uzaklaştırmaya çalışan her türlü despotizm, cahiliyenin bir görüntüsüdür. Kısaca cahiliyye, Allah’ın hükmünden başka hüküm arayan ve Allah’ın hükmünden başka hükme rıza gösterenlerin tavrı, hayat biçimidir.
Günümüz insanlarının çoğu unuttukları Alemlerin Rabbi Allah’ın yerine sayısız ilahlar ve putlar bulmuşlardır. Tıpkı cahiliyede olduğu gibi sahte ilahlara ibadet edilmektedir. Ölçüler ilahi kaynaktan değil , hevalardan alınmaktadır. Güçlünün borusu ötmekte, zayıflar yine ezilmekte, insanlar haklarına yine gereği gibi kavuşamamaktadır. Kumar , zina fuhuş, hırsızlık en geniş şekilde yapılmakta, içki su yerine içilmekte, riba(faiz) ekonominin can damarı kabul edilmektedir. İslamın günah dediği pek çok şey çağdaş ahlak sayılmaktadır. Kadınlar yine alınıp satılmakta, açılp saçılmaları kadın hakkı, çağdaşlık kabul edilmektedir.
Kısacası, Kur’an-ın cahiliye toplumu dediği müşrik toplumun anlayışı ve ahlakı az bir değişiklikle günümüzde de aynen devam ediyor. Allah’ın kitabı, onun ahkamı ve ahiret hesaba pek katılmıyor. Bu durumda cahiliyeden başka bir şey değildir.
Rabbim cehaletin karanlığından kurtulmayı ise gönderdiği hidayet rehberi kitabına ve Rasulüne uymaya bağlıyor. Kurtuluşun tek yolu budur.
Rabbim anlamayı ve yaşamayı bizlere nasip etsin Amin..
ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN