sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 168 VE 170. AYETLER ARASI

SEYYİD KUTUB BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 168 VE 170. AYETLER ARASI
02.07.2019
970
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

168- Ey insanlar, yeryüzünde bulunan şeylerin temiz ve helâl olanlarından yiyin; sakın Şeytan`a ayak uydurmayın, onun izinden gitmeyin. Çünkü o sizin açık düşmanınızdır.

169- O size her zaman kötülük ve çirkin davranışlar yapmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyi uydurmanızı emreder.

Kur’an-ı Kerim’in az ilerde okuyacağımız bir ayetinde tek tek sayılarak belirtilen birkaç yasak yiyecek maddesi dışındaki yeryüzünde bulunan bütün yiyeceklerden, yararlanmayı serbest ve helâl ilân eden bu emir, bu inanç sisteminin özgürlükçü karakterini, evrensel sistemin işleyişi ve insan fıtratı ile arasındaki sıkı uyumu sembolize eder. Bunu biraz daha açmak gerekirse; yüce Allah yeryüzünde bulunan bütün maddeleri insan için yarattı ve bu yüzden de bunları ona helâl kıldı. Bu yararlanma özgürlüğünü, birkaç maddeyi içeren haram listesi ile ölçü ve hakkaniyet çerçevesini aşma taşkınlığı dışında sınırlayan hiçbir kayıt yoktur. Ayette sözkonusu emir, genel hatları ile serbestlik ve özgürlükten yanadır. Onun insandan istediği; hayatın temiz nimetlerinden yararlanması, fıtrî istekleri zorlamadan, onları baskı altına almadan doğal bir yaşam sürdürmesidir. Bunlar da bir tek şarta bağlıdır. o şart da insanların nelerin helâl ve nelerin haram olduğunu Şeytan’ın önerilerinden değil, bu rızıkları kendilerine sunmuş olan yüce Allah’ın buyruklarından öğrenmeleridir. Çünkü Şeytan, insanların açıkça düşmanı olduğu için onlara iyi şeyler önermez; tersine onlara sadece kötülükleri, çirkin davranışları, Allah’a karşı nankörlük etmeyi, hiçbir belgeye ve hiçbir gerçeğe dayanmaksızın Allah adına asılsız şeyler uydurmayı, O’na iftira etmeyi emreder. Okumaya devam ediyoruz:

170- Onlara; “Allah’ın indirdiklerine uyun” denilince; “Hayır, biz atalarımızdan gördüklerimize uyarız” derler. – Peki, ya onların ataları hiçbir şeyi düşünemeyen, doğru yolu bulamamış kimseler idiyse de mi öyle yapacaklar?

Bu ayette kasdedilenler ister İslâm’a her çağrıldıklarında, kendilerine hukuk sistemlerini ve ibadet geleneklerini sadece bu ilâhi kaynağa dayandırmaları gerektiği her hatırlatıldığında, bu dinin onaylamadığı cahiliye geleneklerinden kopmalarının lâzım geldiği onlara her söylendiğinde bu ayette nakledilen sözü hatırlatan müşrik Araplar olsun; isterse atalarından kendilerine miras kalmış olan kültür birikimine bağlılıklarını sürdürmekte ısrar ederek bu yeni dinin hem bütününü ve hem de ayrıntılarını benimsemeyi inatla reddeden yahudiler olsun; ister onlar, ister bunlar kastedilmiş olsun, bu ayet, inanç konusunda yüce Allah’tan başkasından birşey öğrenmeyi, bu konuda taklitçi olmayı, düşünceden ve bilinçten yoksun nakilciliği ağır bir dille kınamaktadır:

Peki, ya onların ataları hiçbir şeyi düşünemeyen, doğru yolu bulamamış kimseler idiyse de mi öyle yapacaklar?

Eğer durum gerçekten böyleyse yine atalarından kendilerine miras kalmış olan düşüncelere ve geleneklere uymakta ısrar mı edecekler? Bu ne biçim bir katılık, ne biçim bir taklitçiliktir? Bu yüzden böylelerinin gözleri önüne, bu kör taklitçiliğe ve katılığa yaraşan alaycı ve komik bir tablo getiriliyor. Kendisine söylenenlerden hiçbir şey anlayamayan, çobanın bağırarak söylediklerini sadece anlam ve içerikten yoksun bir ses dalgalanması, bir gürültü olarak algılayabilen, bayıra salınmış bir hayvanın tablosu. Dahası var… Bu kimseler sözkonusu hayvandan bile daha aşağı düzeydedirler. Çünkü bu hayvan görebiliyor, işitebiliyor ve ses verebiliyor. Oysa bu kimseler sağır, dilsiz ve kördürler.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.