sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SUÇUN TARİFİ

25.07.2019
647
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hikmetlerinin emsalsizliği akılları mağlup eden, delillerinin inceliği düşünceleri yenen, sanatındaki dehşet ve harikası inkârcılara mazeret bırakmayan ve delillerinin dilleri kâinatın kulaklarına ‘’ Allahtan başka hiç bir ilah yoktur’’ diye haykıran Allah’a hamdolsun. Salat ve selam da Efendimiz, Önderimiz ve Rehberimiz olan Hz. Muhammed(sav) ‘e, a’line, ashabına ve onun izinden giden ümmetine olsun.

 

O Allah ki onun kendisine denk olabilecek ne bir dengi ne kendisine benzeyecek bir benzeri ne de yardımcı olacak bir ortağı vardır. O, kahredici gücü karşısında zorbaların boyun eğdiği bir Cebbardır. O, izzet ve şerefi karşısında haşmetli Kralların zelil düştüğü, heybeti karşısında bütün heybet sahiplerinin korkup boyun eğdiği ve yarattıklarının hepsinin, ister istemez kendisine itaatte teslim olduğu bir Aziz’dir.  İste Aziz ve Celil olan Allah, bu hususta şöyle buyurmuştur :‘’Göklerde ve yerde olanlar, ister istemez Allah’a boyun eğerler. Gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğerler. [ Rad S. – 15 ] .Allah öyle bir Allah’tır ki, her varlık onun birliğine davet eder. Her hisseden şey, onun varlığını gösterir. Çünkü o, mevcudata ve hissedilen şeylere sanatının damgasını vurmuştur.

 

Bugün, dininizi kemale erdirip üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Din olarak da size İslam’ı seçtim. Maide 3

 

SUÇUN TARİFİ:

 

İslâm hukukunda suçlar, Allah’ın hadd veya ta’zir cezasıyla men ettiği dini (hukuki) yasaklardır(el-Ahkamu’s Sultaniyye S.192) Suçlar da ya yasak bir fiili yapmak veya yapılması emredilen bir fiili terk etmek şeklindedir. Yasakların ““dini”” şeklinde nitelenmeleri, suçun irtikâbının İslâm dini tarafından yasaklandığını gösterir.

 

Şu halde suç, yapılması halinde ceza verilen yasak fiilin. işlenilmesi, ya da terkinde ceza verilen (terki yasak) bir fiili yapmamaktır. Bir diğer ifadeyle İslâm hukukunun yasakladığı, hakkında ceza koyduğu müspet veya menfi fiil ve hareketlerdir.

 

Suçun tanımından anlaşıldığı gibi, müspet veya menfi hareketin cezası olmadıkça suç sayılmaz; bir fiilin suç sayılması için mutlaka cezasının bulunması gerekir.

 

Suçun tarifi konusunda İslâm hukukuyla modern hukuk tamamen bağdaşmaktadır. Çünkü modern hukukta suç, kanunun yasakladığını yapmak Veya yapılmasını emrettiği bir şeyi yapmaktan kaçınmak şeklinde tanımlanır. Yani bugünkü kanunlarda da yapma veya terk etmenin, ceza kanunlarında bir cezası yoksa suç sayılmamaktadır .

 

SUÇ VE CİNAYET

 

İslâm hukukçuları, cinayet kelimesiyle çok defa suçu kasdetmektedirler. Cinayetin kelime olarak mânası, insanın kendi aleyhine ve kötülükten, şerden işlemiş olduğu şeydir. “Başka birisine kötülük yaptı”, ifadesindeki fiilin masdarı alınmış, bu mânaya isim olarak verilmiştir. Mâna esasen genel ise de yasak kılınan şey için kullanılmıştır. Hukuk dilinde cinayet, can; mal veya diğer bir kısım şeyler aleyhine vaki, dinen yasaklanmış bir fiilin ismidir. Fakat İslâm hukukçularından çoğu, cinayet kelimesini, öldürme, yaralama, dövme ve çocuk düşürme gibi (el-Bahrü’r Raik )  “Şahıslar aleyhine işlenilen müessir fiiller” için kullanmayı âdet edindikleri halde, bazıları da cinayet kelimesini, kısas ve hadd cezalarını gerektiren suçlar için kullanmaktadırlar(Tebsıretü’l Hükkam ).

 

Bazı İslâm hukukçularının cinayet kelimesini, bir kısım suçlara kullanıp diğerlerine kullanmayışları bir yana bırakılırsa şu söylenebilir: İslâm hukukunda cinayet kelimesiyle cürüm(cerime) kelimesi aynı mânadadır.

Mısır Ceza Kanunu’nda cinayetin ifade ettiği mâna, İslâm hukukundakinen farklıdır. Mısır CK.nun 10. md.sine göre, fiilin cezası idâm, müebbet ağır hapis, ağır hapis veya 100 Mısır kuruşundan fazla para cezası ise fiil cünhâ, eğer fiilin cezası bir haftadan az hapis veya 100 Mısır kuruşundan az para Cezasıysa fiil kabahattir(Mısır C.k md11).

 

İslâm hukukunda ise, bir fiil ister hapisle, para cezasıyla, veya daha ağır bir ceza ile cezalandırılsın, ceza nevine bakılmaksızın cinayet sayılır. Buna göre, bugünkü kanunlardaki kabahat nevinden fiiller de İslâm hukukuna göre, cinayettir.

İslâm hukukuyla, kanunlar arasındaki ayrılığın esası şudur: Suç ne kadar önemli ve ağır olursa olsun adı, İslâm hukukunda cinayettir. Halbuki, kanunlardaki cinayet ve kabahat ayırımı fiillere verilen cezaya göredir.

 

YASAKLAMA VE CEZANIN SEBEBİ

 

Suç sayılan fiillerin yapılması, işlenmesi yasaktır. Zira o fiillerin işlenilmesi durumunda toplum düzeni, inançları, Yurttaşların hayatları, malları, ırz ve namusları, ahlaki değerleri, cemiyetin Korunması, hafife alınması ve daha pek çok değerler zarar görür ve sarsılır.

İnsanların suç işlememeleri için de cezalar konulmuştur. Çünkü her şeyi emir ve yasaklar şeklinde belirtmek ve onları yaptırmak yeterli değildir. Ceza olmasaydı, emirler ve yasaklar anlamsız kalacaktı. Emrin ve yasağın mânasını anlatan, onlardan beklenilen sonucun gerçekleşmesi, insanları suçlardan uzaklaştırıp yeryüzünden kötülüğü kaldıran, beşeriyeti kendi zararına olan şeylerden uzaklaştırıp yararlarına olanlara sevkeden yalnızca cezalar, bir kısım müeyyideler, yaptırımlardır.

Cezalar, âmme menfaati için konulmasına rağmen, kendileri faile yarar değil, zarar verir. Fakat İslâm hukuku, cemiyetin hakiki menfaatıni sağlayan ve koruyucu olan cezaları gerekli, farz kılmıştır. Bazan suç teşkil eden fiiller kişiye menfaat sağlıyormuş gibi görülebilir. Fakat İslâm hukuku onları, faydalı oluşlarına bakmamış, kötülüklere kapı açtıkları için yasaklamıştır. Faraza, zina, İçki içmek, piyango, yan kesicilik, bir âileyi evinden atma, zekât vermekten kaçınma belki bazı kişiler için yarar sağlayabilir. Fakat bu menfaatlerin dinde hiçbir itibarı yoktur ve bunlar kişiye sağladığı menfaat dolayısıyla değil, cemiyetin zararına yol açtığından dolayı yasaklanmıştır.

Tam faydalı veya tam zararlı fiiller azdır. Fiillerin çoğunda iyilik ve kötülük bir arada bulunur. İnsan, yaratılışı itibarıyla, menfaati zararından fazla olan şeyleri tercih eder, zararı faydasından çok olan şeye yönelmez. Fakat insan tercihini yaparken cemiyete değil kendisine bakar. Eğer bir şeyde kendisine fayda varsa, topluma zararı bile olsa yine onu tercih eder, yapar. Eğer bir şeyde kendisi için zarar varsa, cemiyetin yararına da olsa ona yanaşmaz. İnsanın bu tabiatına çare ve çözüm olur düşüncesiyle cezalar, faili tehdidler ve fiil aleyhinde hükümler şeklinde teşri kılınmıştır. Böylece insan, kendi yararına gördüğü şeyi yaparken, karşılığında göreceği cezayı da hesaba katıp, böylece zararın, menfaatten daha fazla olduğunu hesaplayarak, kendi kendisine o fiilden vazgeçecektir. Meselâ, vazifeyi yerine getirmekteki güçlük, onu terke, bırakmaya sevkedebilir. Fakat görevin terki durumunda terettüp edecek ceza hatırlanınca, bu durum insanı görevi yapmaya ve güçlüğe karşı sabırlı olmaya yönlendirir. Buna göre, hukuken tespit edilmiş cezalar, toplum yararını gerçekleştirdiği müddetçe insanları arzulamadıkları şeylere sevk, cemiyetin zararına olduğu sürece de onları vazgeçirmek için konulmuştur. Bu husus, hadiste şöyle açıklanır: “Cennet istenilmeyen şeylerle, cehennem de şehvet ve arzularla dopdoludur'(Müslim , Ebu Davud , Tirmizi , Müsnedi Ahmed )”,

 

Hiç şüphesiz birçok kişi, bir işi emredildiği için yapar, yasaklandığı için de ondan kaçınır. Bunlar, uğrayacakları felaket veya çarptırılacakları ceza sebebiyle değil de, bu davranışları sonucu âsi olmaktan utanıp sıkıldıklarından ve itaatte bulunmak, cemiyetin menfaatini gerçekleştirmek için yapmaktadırlar. Ancak bu gibi insanların benzerleri gayet azdır. Hükümler daima büyük çoğunluk için konulur, gayet az olan bu gibi topluluklar için konulmaz.

 

Buraya kadar söylenilenler şöylece özetlenebilir: Toplum menfaatlarinin, âmme nizamının korunması, yüksek ahlaki değerlere sahip, dayanışma içinde bir toplumun devamını kuvvetle temin için İslâm hukuku, bazı fiilleri suç saymış ve bunlara cezalar koymuştur. Allah’ın koyduğu ve emrettiği bu hükümlere yeryüzündeki insanların hepsi karşı gelse de, bu isyanları o hükümlere zarar vermez. Yeryüzündeki insanların hepsi anılan hükümlere itaat etse de, o hükümlere yarar sağlayamaz. Fakat Allah (c.c.) , kullarına rahmette bulunmayı kendisine görev kabul etmiş ve elçilerini ancak âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Böylece, insanları cehaletten kurtarmak, sapıklığa karşı uyarmak, karşı gelmekten alıkoymak ve itaatlerini temin etmek için kanunlar koymuştur.

Yazdıklarımızın doğrusu İslam’ın hatası ise bizimdir. Allah(c.c.) Hakkı hak bilip Hakka sarılan, Batılı batıl bilip batıldan uzaklaşanlardan eylesin. Âmin.

 

KÛLÛ LA İLAHE İLLALLAH, TUFLİHÛ! (La ilahe illallah deyiniz, kurtulunuz! )

 

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.