sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

DİKKAT ET! BOŞA YORULMA

17.09.2019
781
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

    Hamd; yegâne hâkimiyetin sahibi Aziz, Cebbar, Mütekebbir olan en güzel isimlerin sahibi (Esma-ul Husna) Rahman ve Rahim Allah (cc)’a mahsustur. O’na kulluk eder, O’ndan (cc) yardım dileriz.

Salat ve selam, son nebi, hatem-ul enbiya, müminlere karşı şefkatli, kafirlere karşı şiddetli olan Allah Rasulu (sas)’e, tertemiz ehl-i beytine ve sahabesinin üzerine olsun.

İş, söz ve davranışlarda gösterişe yer verme; bir iyiliği veya salih bir ameli Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapma anlamlarına gelen riya, sahibine boşa yorulmaktan başka bir şey kazandırmayan çok çirkin bir davranıştır ki, Bu davranışta bulunan kimseye riyakâr veya müraî denir.

Riya, insanlar arasında manevî nüfûz, şan ve şöhret, maddî çıkar sağlamak için yapılır. Dünyaya âit bu tür maddî ve manevî çıkarları elde etmek için, dinin insanlar tarafından kutsal değerlere karşı beslenen bağlılık ve hürmet duygularının âlet edilmesi, riyanın en kötü şeklidir. Bu tür davranışlar, hilekârlık ve yalancılıktır.

Riyanın her çeşidi ahlaksızlık olduğu halde, ibadetlerde riyakâr olmak çok daha büyük bir ahlâksızlıktır.

Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey, küçük şirke düşmenizdir.

Ashab-ı kiram:

-Ey Allah’ın Rasulü küçük şirk nedir? Diye sorunca, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

-O riyadır. Allah c.c kullarına amellerinin karşılığını vereceği kıyamet gününde şöyle diyecek:

-Dünyada iken kime gösteriş yapmak için amel ediyor idiyseniz ona gidin, ondan size bir fayda var mı bakın!”( Ahmed b. Hanbel)

Yine Allah cc buyurur ki:

“Ben şirkten çok uzağım. Dolayısıyla rızamın dışında yapılan hiçbir amele ihtiyacım yoktur. Kim ameline benden başkasını ortak ederse, ben ondan-ya da amelinden- uzağım.” (müslim)

Bu hadis, sadece Allah rızası için yapılan amellerin kabul edileceğine delildir. Allah’tan başkası adına yapılan amellerin kabul edilmeyeceği gibi, amel edene sevap da verilmez. Ayrıca onun yeri cehennemdir. Şu ayet-i kerime bu hususu ifade etmektedir:

Kim geçici dünyanın mutluluğunu isterse dilediğimiz kimselere orada dilediğimiz kadar geçici nimet veririz. Fakat sonra onu cehenneme yollarız, horlanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak oraya girer.”(isra 18)

Bunun manası şudur:

Ameliyle ahiretin sevabını değil de dünya menfaatini elde etmek isteyenlerden dilediğimiz kimseye istediğiniz kadar dünyalık veririz. Yani onu helak etmeyi dilediğimiz için veririz veya biz istediğimiz için veririz, o istediği için değil.

“Sonra onu cehenneme sokarız” yani ahirette onun cehenneme girmesi gerekli olur.

“Oraya kınanmış olarak girecektir” yani, kınanmayı hak etmiş olarak oraya girecek, hem kendi kendini kınayacak hem de başkaları tarafından kınanacaktır.

“Ve kovulmuş olarak oraya girecektir” yani, Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak oraya girecektir.

Buna karşılık, kim ahiret mutluluğunu ister de mü’min olmak şartı ile o uğurda gerekli çabayı harcarsa, böylelerinin çabaları takdir edilir, emeklerinin karşılığını alırlar.”(İsra 19)

Yani kimde Ahirette mükafat elde etmeyi diler “ve ona yaraşır biçimde çabalarsa” yani sırf Allah rızası için ahirete yönelik salih ameller işlerse  “ve mümin ise” yani mümin olduğu halde bunları yaparsa  “işte onlar” yani ahiret mükafatı kazanmak için amel edip amellerine riya katmayanlar “çalışmaları makbul olanlardır.” Çünkü imanı olmayan kişinin yapığı amller kabul edilmez.

Her iki grubu da yani berikilere de ötekilere de Rabbinin bağışından pay veririz. Hiç kimse Rabbinin bağışından mahrum edilmez. Onun bağış kapısı herkese açıktır.” (isra 20)

Allah’ın rızkı ne müminden, ne kafirden, ne takva sahibinden ne de fasıktan kısıtlanmış değildir. Allah c.c bu ayetlerde açık bir şekilde şunu anlatıyor:

Allah’ın rızası dışında yapılan bir amele sevap verilmeyeceği gibi onu yapanın gideceği yer cehennemdir, ancak Allah’ın rızası için yapılan ameller makbuldür. Dolayısıyla Allah rızası dışında yapılan bir amelin sahibine yorgunluk ve sıkıntıdan başka bir faydası yoktur.

Nitekim şu hadis-i şerif bu gerçeği ifade etmektedir:

“Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçlarının kendilerine açlık ve susuzluktan başka bir faydası yoktur. Nice gece ibadetine kalkanlar vardır ki, ibadetlerinin kendilerine uykusuzluk ve yorgunluk dışında bir faydası yoktur.” (ibn mace)

Hadisten anlaşılıyor ki, Allah rızası için yapılmayan hiçbir ibadete sevap yoktur.

Yapılan her hangi bir iş veya ibadetteki niyetin barınağı olan Kalp, yaratılmışlar açısından herkese gizli fakat bir tek onu yaratana karşı gizli olamayan kapalı bir kutudur. Ve Allah c.c  Lokman suresi 23. Ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

Allah kalplerde olanı şüphesiz bilir.”

İbadet, Allah için yapılır. Allah’ın rızası dışında bir amaçla; gösteriş olarak ibadet yapmak, Allah rızasını ortadan kaldırır. Gösteriş için ve bir çıkar düşüncesiyle Kur’ân okumak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, sadaka vermek, ibadetleri boşa çıkarır. Allah Teâlâ;

“Ey iman edenler! Sadakalarınızı, insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah’a ve âhiret gününe inanmayan kimse gibi başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Çünkü onun bu gösterişinin hâli, üzerinde az bir toprak bulunan bir kaya parçasının hâline benzer ki, ona şiddetli bir yağmur isabet edince üzerindeki toprağı temizleyip kendisini katı bir taş hâlinde bırakır” (el-Bakara, 2/264) buyurmuştur. Şu halde, Allah’ın emrini ve rızasını düşünerek değil de, dindar görünmek için ibadet etmek, âlim ve bilgili desinler diye ilimle uğraşmak, cömert tanınmak için zekât ve sadaka vermek, riyadan ibaret kötü bir davranışın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Rasûlüllah şöyle buyurmuştur:

“Her kim duyulsun diye bir iş işlerse, Allah onun kıymetsizliğini duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, Allah da onun gösteriş yapmasını ve değersizliğini ortaya çıkarır” (Müslim, Zühd, 38); “Şüphesiz riya şirktir” (İbn Mace, Fiten, 16). ,

Dünyevî menfaat söz konusu olunca ameller boşa çıkar. Yine Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurur: “Gösteriş için oruç tutan, namaz kılan, sadaka veren kimse Allah’a şirk koşmuştur” (et-Tergib ve’r-Terhib, I, 32). Hadis-i Kudsî’de de Cenab-ı Allah şöyle buyurur: “Ben ortakların ortaklığından en müstağnî olanıyım. Her kim bir iş yapar da, onda, benden başkasını ortak kılarsa onu da, o ortaklığını da terk ederim” (Müslim, Zühd, 46).

Riya çok değişik şekillerde yapılmakla birlikte, bunlarda ortak özellik, dindarlık veya dürüstlük görüntüsü altında, insanlar arasında çıkar sağlamak, şan ve şöhrete ulaşmak arzusudur. Sevmedikleri kişileri seviyormuş gibi görünen, onlara yağ çeken, öven ve böylece menfaat sağlamaya çalışan riyakârlara da bol bol rastlanır.

Allah’a ve insanlara karşı samimi davranarak riyadan uzak durmak mümkün olduğu kadar ibadetleri gizli yapmak, Allah rızasını insanların övgüsü, isteği, yergisi, korkusu ve çıkar düşüncesine tercih etmek müslümanın prensibidir.

İnsan şunu bilmedir ki hiçbir yaratılmış, kendisine cenneti verme hakkına sahip değildir ve olamazda. O halde ibadetlerinde Allah’ın rızasından başka bir amaç ve gaye gütmemelidir. Allah’ın rızasının dışındaki ameller daha çok azabı hak etmeye sebep olmaktadır. Yani aslında riya, boşa kürek çekmek ve boş yere yorulmaktır.

Allah c.c kalplerimizi bu tür hastalılardan temizlesin yaptıklarımızı Allah için yapmayı, Hakkı Hak bilip Hakka sarılmayı batılı batıl bilip ondan uzak durmayı nasip etsin. Amin..

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN.

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.