EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA EN’AM SURESİ 146. VE 147. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. ‘Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları’ nedeniyle onları böyle cezalandırdık.(122) Biz şüphesiz doğru olanlarız.
147- Şayet seni yalanlayacak olurlarsa, de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Onun şiddetli-çarpması, suçlu-günahkârlar topluluğundan geri çevrilemez.(123)
AÇIKLAMA
122. İsyanlarından dolayı ceza olarak kendilerine bazı şeylerin haram kılınması olayı Kur’an’da üç yerde geçer:
-“Tevrat indirilmezden önce -İsrail’in kendisine haram kıldıklarından başka- yiyeceğin her türlüsü İsrailoğulları için helâldi. “Eğer doğrularsanız Tevrat’ı getirin de okuyun” de” (Al-i İmran-93) .
-“Yahudi olanların zulümlerinden dolayı kendilerine helâl kılınan temiz şeyleri üzerlerine haram ettik.”(Nisa-160) .
-Bu surede bulunan 146. ayet.
Yukardaki üç ayetten, İslâm hukuku arasındaki hayvanî yiyeceklerin helâllığı ve haramlığıyla ilgili farklılığın iki şeye bağlı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
İlki, Tevrat’ın gönderilmesinden yüzyıllarca önce Yakub peygamber (İsrail) bazı şeyleri kullanmayı bırakmış ve kendisinden sonra soyu da aynı şeyi yapmıştı. Bu durum uzun bir süre devam ettiğinden, Yahudi hukuku uzmanları bunların dinlerinde haram olduğuna inanmaya başladılar. Bu nedenle de içlerinde deve ve tavşanın da bulunduğu bu yiyeceklerin Tevrat’ta yasaklandığı noktasında ısrarlı davrandılar. Tevrat ve eldeki Mukaddes Kitap nüshalarının bunların yenmesini yasaklaması bundandır. (Levililer, 11:46 ve Tesniye: 14:7) . Fakat, Kur’an’ın delil olarak Tevrat’ın getirilmesi şeklindeki meydan okuyuşu, sözü geçen hükümlerin asıl Tevrat’ta bulunmayıp sonradan eklendiğini gösterir; aksi halde, Yahudiler Kur’an’ın meydan okuyuşuna hemen karşılık verir ve hükmü gösterirlerdi.
İki hukuk arasındaki ikinci farklılık, Yahudilerin ilâhî kanun karşısındaki isyankâr tutumlarından kaynaklanmıştır. Yahudiler kendi kanunlarının koyucuları olmuşlar ve kılı kırk yararak pek çok şeyleri haramlaştırmış, bunun sonucunda da Allah ceza olarak kendilerini yanlış anlayışlar içinde bırakmıştır. Haramlaştırdıkları şeyler iki kategoride ele alınabilir: 1) Devekuşu, puhu ve kukuma gibi pençeli hayvanlar; 2) İnek, keçi vs.nin yağları. Sonra, bu iki tür yasağın ikisi de eldeki Tevrat’a eklenmiştir. (Levililer, 11:16-18, Tesniye:14:15-17, Levililer: 3:17, 7:22-23) . Öte yandan, IV:160’tan başlangıçta Tevrat’ta bunların haram olmayıp İsa Peygamberden sonra haramlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Eldeki Yahudi hukukunun M.S. ikinci yüzyılın sonunda Rabbi Judas tarafından formüle edildiğine tarih şahittir.
Ayrıca yukardaki açıklamamızın zihinlerde uyandırabileceği bir karşı çıkışı da ele alalım. Bütün bu şeyler yukarda anlatıldığ şekilde haram edilmişse, neden Allah burada ayet-130’da ve Nisa-160’da (harramnâ) biz haram ettik ifadesini kullanıyor? Karşı çıkışı ele alırken, Allah’ın eşyayı şu iki yolla haram kıldığını hatırda tutmalıyız: 1) Allah bir şeyi bir Elçi ve Kitap aracılığıyla haram eder ki, bu O’nun nimetlerindendir. 2) Sahte dinî kanun koyucuları ve kanun yapıcıları asi kullarının başına geçirir ve onlar temiz şeyleri haram ederler. Böylesi bir yasak da Allah’ın lâneti ve cezası olduğundan, yine O’na atfedilmiştir.
123. Yani, “Rabbiniz sınırsız merhamet sahibidir ve şimdi bile itaatsizliğinizden dolayı tevbe edip, itaat yolunu tutarsanız O sizi bağışlayacaktır. Fakat, isyankâr ve günahkâr tutumunuzda ısrar ederseniz, bu kez O’nun gazabını ve cezasını sizden kimsenin savamayacağını çok iyi bilmelisiniz.”